"Jeongguk, manyak mısın?"
Hyunjin'e planımı anlattığımdan beri endişeli gözlerle bana her bulduğu hakareti söylemiş, vazgeçirmeye çalışmıştı.
"Hyunjin, bak, ölürsem bile bir vampir kanımı içerken öleceğim. Çok havalı değil mi?"
"Hayır, değil."
"Ya Hyunjin, en azından Çince öğretmenimizin vampir olup olmadığını öğreneceğiz. Kendimi feda ediyorum resmen, tebrik etsene beni."
Eliyle alnına vurarak bir 'şap' sesi çıkardığında elimdeki küçük bıçağı daha sıkı kavrayarak Bay Wang'ın yanına yaklaştım. Arkasında durduğumda bıçağı elime bastırarak -çok acısa da- kanattım. Sonra bıçağı hızlıca çantama atıp beklemeye başladım. Eğer ben ses çıkarmadığım hâlde arkasını dönerse %90 vampirdi, eğer dönmezse de ya vampir değildi ya da çok iradeli bir vampirdi.
Birkaç dakika beklememe rağmen bir şey olmadığında hayal kırıklığıya Hyunjin'in yanına döndüm.
"Demek ki Çince dersinde öldürülmeyeceğiz."
Elimdeki kesikten akan kan artık yere damlamaya başladığında yüzümü buruşturarak kesiğe baskı yapmaya başladım. Koridorun ortasında durmuş, öylece dikilip ne yapacağımızı düşünüyorduk. Bay Wang'ın vampir olduğuna o kadar emindim ki, vampir çıkmazsa ne yapacağımı düşünmemiştim bile.
"Revire götüreyim mi seni?"
Duyduğum cümle beklediğimin aksine Hyunjin'den değil, üst sınıflardaki Park Jimin'den gelmişti. Yanındaki Jung Wooyoung'la beraber gözlerimin içine bakarken şüpheyle gözlerimi kıstım.
"Burası sizin koridorunuz değil, Jimin hyung. Neden buradasınız?"
"Wooyoung sizin sınıfınızdaki San diye bir çocuğa vurulmuş, onu gözetlemeye geldik."
"Ne?!"
Hyunjin'le şok olmuş bir şekilde birbirimize bakarken neye bu kadar şaşırdığımızı ben bile bilmiyordum.
"Ama onun sevgilisi var."
"Hem de kız."
Hyunjin cümlemi tamamladığında haklı olduğunu belirten mırıltılar çıkardım. Wooyoung hyung "Beni reddedebileceğini sanmıyorum." diyerek saçlarını geriye doğru attığında egoist olduğunu söylemeyi çok istemiştim ama maalesef haklıydı.
"Yürü Hyunjin kantine gidelim."
Arkadaşımın ağzının suyu akmaya başladığından onu kolundan tutarak sürüklemeye başladım. Ama o ayaklarını keçi gibi yere sabitlediğinden götürmesi hiç kolay olmuyordu.
"Iy Jeongguk, kolumun her yerini kan yaptın resmen. Şimdi senin vampirler beni ısırırsa görürsün."
"Ne diyorsun, aptal?!"
Planımızı açığa çıkardığını anladığında hızla yara olmayan elimi kavrayıp koşmaya başladı. Ani hareketinden dolayı bir an tökezlesem de sonradan ona ayak uydurup son hız koşmaya başladım. Deli gibi koşmamızın sonucu binanın öbür tarafındaki kantine vardığımızda eğilerek nefesimi düzene sokmaya çalıştım.
"Sen tam bir aptalsın, Hyunjin."
"Ne yapayım ama-"
"Listemdeki 2. şüphelinin yanında planımızı söyledin resmen, eğer Jimin hyung vampirse ve beni öldürürse cehennemde senin belan olurum."
Sıkıntıyla bir nefes verip alnındaki teri sildiğinde kolunda bağlı olan fuları çıkarıp elime sardı.
"Özür dilerim Coco, ağzımdan kaçtı."
Bacağına tekme attığımda hem bacağını tutup yüzünü buruşturuyor hem de kahkahalarla gülüyordu.
"Sinirliyim zaten, Coco deme bana."
"Tamam, özür dilerim Coco."
Yanlışlıkla söylemiş gibi ağzını kapattığında ben de gülmeye başlamıştım.
Eğer vampirler gerçek değilse sadece şu uğraşlarımız boşa gittiği için üzülecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
trouver, jikook
Fanfiction"Sen iyice kafayı sıyırdın. Koskoca vampire 'üstüne atlarım' denir mi?" •Bu fic'te ciddiyetin c'si yoktur.