Günümüz
Genç kız kendisine verilen bir kaç kağıdı daha imzaladıktan sonra elindeki dosyayı ve kalemi tekrardan hemşireye uzatmış, kadının geçmiş olsun dileğine karşılık içtenlikle gülümsemişti. Haftalar sonra hastaneden çıkabileceği için mutluydu.
Hemşirenin odadan çıkmasıyla ağır ağır oturduğu yataktan kalkmış, üzerine ceketini giydikten sonra yeşil kumaş kaplı koltuğun üzerindeki çantaya kaymıştı gözleri. Andy Roth'un kendisine ateş etmeden önce verdiği çantaydı.
Çantanın fermuarlarını iki yana kaydırarak açmış, içindeki dosyayı görebildiğinde rahat bir nefes vermişti. Bir an için dosyayı tamamen kaybetti sanmıştı. Eğer dosya kaybolursa, planı da suya düşerdi.
Çantayı sırtına asarak son bir kez odada bir şey unutup unutmadığını kontrol etmiş, hemen ardından uzun koridora çıkmıştı. Dışarıya çıkar çıkmaz yoğun bir dezenfektan kokusu doldurmuştu ciğerlerini.
Hala az da olsa sızlayan yarasına elini bastırarak ufak adımlarla asansörlere yönelmiş, açık kapıyı görmesiyle biraz hızını artırarak kendisini geniş kabinin içine atmıştı.
Yavaşça aşağı inen asansör sonunda zemin katta durduğunda daha büyük adımlarla dışarıya atmıştı kendisini. Başını bulutlu gökyüzüne kaldırarak bulutların arkasına gizlenmiş güneşe bakmış, derin nefesler alarak gülümsemişti. Temiz hava iyi hissettirmişti. Uzun zaman sonra ilk defa ilaç ve dezenfektan kokusu dışında bir şey soluyordu.
Hastane bahçesinden çıkar çıkmaz ayakları kendisini durdurmuş, caddede oradan oraya ilerleyen insanlara, yoğun trafiğe bakmış sıkıntıyla nefesini vermişti. Hastaneden çıkmıştı. Fakat gidebileceği bir yeri yoktu. Kelvin'in yanına dönmek istemiyordu. Ki istese bile numarasını değiştirdiğinde göre çoktan başka bir yere de taşınmış olmalıydı. Eliyle yüzünü ovuşturarak ne yapabileceğini düşünmeye başlamıştı. Haftalardır kendisini arayıp sormayan, kendisini düşünmeyen birinin yanına dönemezdi. Kelvin'in söyledikleri ve yaptıkları aklına geldikçe içinde anlam veremediği bir sızı oluyordu zaten, canı yanıyordu. Onu sevmişti, değer vermişti. Onun için her şeyi yapmıştı. Ama kullanıp atmıştı kendisini. Fark etmesi neden bu kadar uzun sürmüştü bilmiyordu.
O ağır adımlarla kaldırımlarda yürüyüp ne yapacağını, nereye gideceğini düşünürken kotunun arka cebindeki telefon titremeye başlamış, çıkararak kim olduğuna bakmış, çabucak yanıtlamıştı.
"Meredith!" Demişti telefonun diğer ucundaki telaşlı ses. "Neredesin? Hemşire taburcu olduğunu söyledi. Neden bana haber vermedin? Ödüm koptu!"
Genç kız bir şeyleri unuttuğunu biliyordu ve bu arkadaşıydı. Ona haber vermeyi unutmuştu. "Ben özür dilerim. Aklım çok karışık. Tamamen unutmuşum." Bir süre telefonun diğer ucundaki çocuğun nefes alışverişlerini dinlemiş, kaşları çatılmıştı. "Senin okulda olman gerekmiyor mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Friends or Enemies/Peter Parker
Fanfic"Peter..." Demişti neredeyse fısıldayarak. Karşısındaki çocuk hiçbir şey demiyor, sadece suratına bakıyordu. O arkadaşıydı. Belki de hayatında önemli bir yere koyduğu tek kişiydi. Ama onun gözlerinde öfkeden başka bir şey göremiyor, bu da ağlamak is...