12|Gelmesine Çok Az Kaldı

3.3K 236 192
                                    

Yeni bölümle geldim♡

İki haftadır canımın acısı bir an olsun dinmemişti.

Bu iki haftada kimseyle konuşmuyor, evden erken saatte çıkıp güneşli veya yağmurlu havanın keyfini çıkarıyordum. Her gün kendimi zorlamayacak şekilde yürüyüş yapıyor, çocuk parklarından birine oturup Woojin'in nasıl bir çocuk olacağını hayal ediyordum. Bazen yürüyüşlerimin arasında dondurma aşeriyordum ama dükkânlarda dikkatsiz insanlar olduğu için herhangi bir tehlikeye karşı dükkânlara giremiyordum. Bu durum beni üzse de pek dikkate almıyordum.

Her gün, Jungkook'tan bütün gün gelen mesajların birine dâhi cevap vermiyordum. Akşam saat altıda eve dönüyor ve üst kattaki Woojin'in büyüyünce kullanacağı odada yatıyordum.

Minki her eve gelişimde merakla bana bakıp onunla ilgilenip ilgilenemeyeceğimi kendince ölçüyordu. Hayır, onunla da hiç konuşmadım.

Jungkook'un şirketi güçlü bir şirketle anlaşma yaparak tekrar toplanmıştı bu iki haftada. Yanıma gelip konuşmaya çalıştığı zamanlardan birinde anlatmıştı. Bense onu dinlemeyip arkama dönmüştüm. O bunu önemsemeden anlatmaya devam etmişti. Bazen bana dokunmaya çalışsa da temasından kaçarak onun geri çekilmesine neden oluyordum.

Üzgünüm, sürekli kırılan taraf ben olamam.

Evin kapısını açıp içeriye girdiğimde Jungkook ve Minki'nin bakışları bana dönmüştü. Üzerimdeki montu dikkatli bir şekilde çıkararak kenara koydum ve ayakkabılarımın topuğunu dıştaki paspasa sürerek çıkarmaya çalıştım. Eğilememek moralimi bozmuyor değildi.

"Yardım edebilir miyim bebeğim?" beklemediğim sesle bir an duraksarken onu umursamadan ayakkabının topuğunu iterek çıkardım ve yanından geçip gittim. Adımlarım odamı bulurken üstüme rahat bir pijama takımı seçerek dikkatli bir şekilde giyindim.

Tam kapıyı açacakken hissettiğim sancıyla acıyla inledim. Jungkook'un ismimi bağırarak odaya geldiğini farkettim. Kapı açıldığında Jungkook beni dikkatli bir şekilde alarak hızlıca odadan çıkardı ve dışarıdaki arabaya doğru hızlıca ilerledik. Minki minik adımlarıyla bize yetişti ve hızlıca arka tarafta yanıma oturdu.

Sanırım Woojin beklemekten sıkılmıştı.

"Pekala bebek gelmiyor."

Suratım daha da asıldı doktorun söyledikleriyle. Çok sevinmiştim Woojin geliyor diye ama sanırım birazcık şaka yapmayı seviyordu Woojin.

"Moralini yüksek tutmalısın Yoongi, bunu lütfen unutma," başımı usulca salladım ve hastane yatağında dikkatlice doğruldum.

"Ne yani, kardeşim gelmiyor mu?" Minki'nin üzgün sesini duyduğumda sadece gözleri dolu mu diye bir baktım ve gözlerimi ondan geri çektim. "Hayır babacığım Woojin'in gelmesine çok az kaldı."

Yataktan ayaklarımı sarkıtacakken bana yaklaşan Jungkook'u bakışlarımla durdurduğumda doktorum bu duruma müdahale etti ve bana yardım etti. Yataktan indiğimde derin bir nefesi içime çekerek odadan çıktım. Koridoru yavaş ve dikkatli adımlarla terk ederken arkamdan gelen Minki ve Jungkook'un fısıldaşmalarını duyuyordum.

"Babacığıma sarılmak istiyorum, özür dilemek istiyorum ama beni affetmeyecek," Minki'nin sözleriyle gözlerim dolarken duraksadım ve içime derin bir nefes çektim. Arkamdaki adımlar da duraksadığında birazcık daha duvara yaslanarak dinlendim.

Daha sonra ise yavaş yavaş yürümeye başladım.

"Konuşmayacak mısın?" başımı ona çevirmedim.

Bu durumu abarttığımı düşünüyor olabilirsiniz ama cidden çok kırılmıştım. Her seferinde kendimden bir şeyler feda etmekten yorulmuştum. Bir kere de Jungkook çabalasın istiyordum, bir kere de o bir şeyler feda etsin istiyordum. Bir kere de kırılmanın ne demek olduğu o öğrensin.

Balkondaydık ve esen soğuk havaya karşı üzerimde hırkam ve battaniyem vardı. Battaniyemle ayaklarımla karnımı güzelce sarmıştım ve yıldızları izliyordum.

"Minki onunla konuşmadığın için çok üzülüyor, çocuklar seni merak ediyor, her gün hepsi arayıp seni ve Woojin'i soruyorlar. Yanında istemeyeceğini düşünüp gelmiyorlar," gözlerinin dolduğunu hissettim.

"Yoongi en azından yatağımıza ve odamıza geri dönsen?" meraklı ve kırık çıkan sesi beni ona bakmaya itse de yapmadım.

"Yemin ederim sarılmam sana sen istemedikçe, aramıza yastık koyabiliriz istersen, yeter ki o gece aynı odanın içinde nefes alalım," burnunu çektiğini duydum.

Ben senle aynı odada nefes almak istediğimi söylediğimde bana bencilsin demiştin sevgilim. Oysa sırf kendi üzüntünü dindirmek için beni odaya çağırıyorsun. Asıl bencil olan sensin.

Asıl bencil olan hep sendin.

Gözlerim duvardaki saate takıldığında gece yarısını çoktan geçtiğini farkettim. Yerimden dikkatli bir şekilde doğruldum ve alt kata indim. Jungkook'un adım sesleri arkamdan gelirken umursamadım ve Minki'nin odasının kapısını açtım. Rutin kontrolümü yaptıktan sonra odadan çıktığımda Jungkook'la göz göze geldik.

Gözleri parlıyordu tanrım. Oysa benim gözlerimdeki yıldızları çalmasaydı beraber parlatırdık yıldızlarımızı.

Gözlerimi ondan çekip mutfağa doğru dikkatlice ilerledim. Kendime ılık bir su alarak yavaşça içtim. Canım meyve çektiği için dolaptan muz ve çilek çıkardım. Sonra onları doğrayarak bir tabağa koydum. Çatalımı alarak tekrar terasa çıkacakken Jungkook'un gözleri dolu bir şekilde bana baktığını gördüm.

"Yatağımıza dönmeyecek misin?" döneceğime ihtimal bile vermen gülünçtü sevgilim.

Adımlarımı tekrar merdivene çevirerek ona sırtımı döndüm. Merdivenden dinlene dinlene çıktıktan sonra tekrar salıncağıma usulca yerleştim ve meyvelerimi yedim.

Kısa bir bölüm oldu biliyorum,bunun için üzgünüm :(

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kısa bir bölüm oldu biliyorum,
bunun için üzgünüm :(

Sizleri seviyorum,
Bir sonraki bölüm görüşmek üzere♡

15.06.2020

fracturas del corazón | yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin