11. Bölüm Geçmişin Kalıntıları

49 38 183
                                    

Günümüz

Elimi yavaşça yukarıya kaldırdım evin kapısını çalmak için. Titreyen elimle kapıyı çaldım yavaşça. Duyulmamış olması çok olasıydı. İçeride o kadar çok bağrışma ve kavga varken bizi duyabileceklerini sanmıyordum. Uygar da benim gibi düşünmüş olacak ki bu sefer o zile bastı. Zile basmanın aklıma neden gelmediğini anlamayarak kaşlarımı çattım. Muhtemelen heyecanım yüzünden.

Kapı kısa bir süre sonra açıldı. Açan kişi Volkan'dı. Adeta burnundan soluyordu. Çok sinirliydi ve bu sinirini bize karşı kullanmasından korktum bir an için. Aynı zamanda Volkan'ı ilk kez bu kadar sinirli görüyordum. Normalde sakin olan kişi şu an çok sinirli görünüyordu.

"Geçin." dedi ve kapının önünden çekilip içeri girdi. Eve adımımı attım ve arkamdan da Uygar girdi. Kapıyı da arkamızdan kapattı. Evin içinde başım dimdik yürümeye başladım. Korkusuz gözükmem gerekiyordu. Zaten neyden korkacaktım ki? Volkan'dan mı? Ne yapabilirdi?

Yerde kırılmış vazolar, kırılmış bardaklar... Bir sürü kırılmış şey vardı. İrem'in orada korkusuzca durduğunu görünce şaşırdım. Bunlar olurken İrem'in hala korkusuz durması büyük bir başarıydı. Ben bunları düşünürken Volkan tekrar bağırmaya başladı.

"Bu kız ne halt yemiş, biliyor musunuz?" Gözlerimi kapatıp derin derin nefesler almaya çalıştım. Volkan'ın bu tepkisinin abartılı olduğunu düşünüyordum çünkü İrem daha kendini savunmamıştı bile. Savunsa bile onu dinlemezdi şu anki haliyle. Eminim ki savunmasına izin bile vermemişti.

"İlk önce bir İrem'i dinleyelim!" diye bağırdım ben de. "Ne dinleyeceğiz ya, neyini dinleyeceğiz?" Volkan hiçbirimizi dinlemiyor, kendi kendine bağırıp duruyordu. Barış sertçe Volkan'ın kolunu tuttu ve onu kendine çevirdi. "Sakin ol Volkan." dedi. Volkan kafasını iki yana salladı hırsla. "Silahın üstünde parmak izleri varmış ya! Daha ne anlatacak? Kurşunu Uğur'un kafasına nasıl sıktığını mı, kurşunu sıkarken nasıl zevk aldığını mı dinleyeceğiz?"

İrem artık dayanamıyor gibi görünüyordu. "Ben yapmadım!" diye bağırdı bir anda. Volkan'ın yanına gitti hızlıca. Şu an onun Volkan'ın yanına gitmesi pek zekice bir fikir olmayabilirdi belki ama o korkusuzca gitmişti. Volkan'ın yüzünü avuçları arasına aldı ve gözlerinin içine bakmaya başladı ta ki Volkan gözlerini kaçırana kadar.

"Gözüme bak." dedi İrem. Volkan yere bakmaya devam edince "Volkan gözlerime bak!" diye tekrar etti. Volkan kabul edip bakışlarını İrem'in gözlerinde kenetledi. İrem "Ben yapmadım." diye tekrarladı diğerlerine göre çok daha sakin bir tonda.

"Senin için ufacık bir değerim varsa bile bana güvenirsin Volkan. Yapmadığımı bilirsin. Uğur'a böyle bir şeyi yapamayacağımı, yapmayacağımı da bilirsin." Volkan'ın bir anda gözleri dolmaya başladı. Gözlerindeki yaşlar gözlerimden taşınca yavaş yavaş yanaklarından çenesine doğru süzülmeye başladılar.

"İrem... olmuyor." dedi Volkan titreyen sesiyle. "Uğur'un katili olmadığına inanamıyorum... Katil olmadığına inanmamayı... beceremiyorum." İrem Volkan'ın yanaklarına koyduğu ellerini aşağı indirdi ve bu sefer Barış'a döndü tedirginlikle. Barış usulca kafasını aşağı yukarı salladı. "Ben İrem'e güveniyorum abi. Ne derseniz diyin, bence Uğur'un katili o değil."

Bu söze karşı İrem buruk bir şekilde gülümsemeye başladı. "O silahtaki parmak izlerin ne peki?" diye yeni bir soru yöneltti Volkan. İnanmak istiyordu biliyordum ama bu onun için çok zordu. Bunu da biliyordum. İrem cevap vermeden daha da merak ettiğim bir soruyu yönelttim İrem'e. "Bir şey diyeceğim. Eğer polisler bunu söylediyse seni gelip almaları gerekmez mi? Şüpheli olduğun için." 

İrem yanıma geldi yavaşça. "Silahın Uğur'un öldürüldüğü silah olup olmadığını teyit etmeye çalışıyorlarmış." Daha sonra koltuğa kendini bıraktı. "Uğur'un öldürüldüğü silah olmadığını bildiğim için rahatım." Uygar İrem'in yanına oturdu yavaşça ve ona bakmadan bir soru sordu. Sanki ona baksa bütün düşünceleri bir anda değişecekmiş gibi. "Peki o silah neyin nesi o zaman? Neden senin parmak izlerin var üstünde?"

Lunaparkın KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin