February 03 : Eden's Letter

20 4 2
                                    

"Nihayet kendime gelebildim. Olayların devamını anlatmak için. Bilgin olsun diye söylüyorum, ben hala içinden çıkamadığım bu çukur ile yüzleşiyorum. Seni de içine atarak.

Robin, ben çok aptal biriyim. Zamanında sen benim hakkımda her şeyi sorardın, bilirdin. Ben ise senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum; neyi sevip sevmediğini, nefret ettiklerini, benden başka yakınındaki şahısları. Şimdi bile seni araştıracak olsam, ki denedim, Robin adıyla, bizim mahaleden başka kimse hatırlamaz. Belki bizimkiler bile. Gerçek adını bilmiyorum...

Bu olay yaşandıktan sonra seninle uzaktan ilgilenmeye başladım. Çünkü yakınına geldiğimde hep bir sorun oluyordu. Eğer görmezsem bilmezdim..
Bu çok alçakça farkındayım ama daha yeni aklım basıyor ne yazık ki.

Bundan sonrasında yazacaklarımda ise bana istediğin kadar sövebilirsin. Çünkü hak ettim.

Bir süre sonra kendi arkadaşlarıma (yani okuldaki) daha çok zaman ayırmaya başladım. Bazenleri sana bulaşan çocuklar gelip tuvalette seni benzetiyordu. Tuvalet kabininde isem bile olaylara karışmıyordum.

Robin sana söylüyorum neden bir kez bile bu insanlara karşı çıkmadın? Bunu söylemenin yerimi bilmiyorum ama ben bu konuda hayal kırıklığı yaşadım. Kendini savunmamandan dolayı.

Yüzün yavaş yavaş iyileşmeye başlamıştı. Yalnızca sen evdeyken ziyaret edip merhem sürüyordum. Onun dışında okulda ben ve sen çok farklı insanlar oluyorduk.

Okul çıkışı gazoz aldığımız mini marketin önünde yollarımız çakışıyordu. O gün de aynı durumu yaşamıştık ama bu sefer marketin içinde. Sen biraz ağrı kesici almıştın, bir kutu da merhem. Sana yardım edebileceğimi söylesemde bir an önce restoranta gitmen gerektiğini çekinerek dile getirmiştin. Ama sonuç olarak ikna etme gücüme dayanamamıştın.

Marketin önündeki merdivenlerde oturup sana yardım etmeye başlamıştım. Yüzüne oldukça yakın mesafeden, elimi çenene koyarak, kafanı sabitlemiştim. Çenende, gözünün altında ve sol yanağında iz kalmıştı sadece. Merhem sürüp yarabantı yapıştırınca belli olmamaya başlamıştı yaralar.

Keşke beni daha erken uyarsaydın Robin. Keşke...

Sen bir anda telaşla kalkıp restorant yoluna koşarak 'görüşürüz' demenden anlamalıydım.

Sonraki gün beni büyük bir şüpriz karşıladı. 'Sahte arkadaşlarımın' hazırladığı bir süpriz. Ben sınıfa girdiğim anda gruptakilerin bakışları bana çevrilmişti. Oldukça ciddi bakışlardı, soğuk, yargılayıcı, dışlayıcı, iğrendirici. Bende tamamen negatif duygular uyandıran tuhaf bakışlar.

Jason bana telefonunu uzattı. O anki şokumu hala hatırlıyorum. Telefonu camdan aşağı atmamak için içimde adeta savaş veriyordum. Hepsi birden çatık kaşlarını kaldırmış ve dudaklarını kıvırmıştı.

'Olamaz gerçekmiş'

'Yok artık'

'Ne çeşit bi kıtlıktasın'

'Çin mahallesi?'

'Iıı gay misin'

Jason bana yaklaştı ve

'Lütfen şu çinliyle sevgili olduğunu söyleme'

Tek duyduklarım bunlardı.

Lafı kıvırmaya başladım.

'Ne? Hayırr çok yanlış bi açıdan çekmişsin! O ve ben mi? Asla sadece yaralandığını gördüm ve yardım ettim.'

Bunlar benim ağzımdan çıkmış olamaz değil mi? Hayır. Bunlar benim kelimelerim değildi.

Jason:

'Ah ben pek öyle olduğunu düşünmüyorum. Onunla önceden de yakın olduğunu biliyorum. Lütfeen bizi yeme'

Küçümseyici bakışlar. Değişen ses tonları. Kararan gözler. Kalp ritmim değişiyor.

'O çinli değil melez. Üstelik...'

Elimi yakasına yapıştırdım sessizce kulağına yaklaştım ve fısıldadım.

'Ben daha onun elini tutamazken sen nasıl?'

Daha sonra devam etmiştim.

'Jason bu fotoğrafı arkamdan çekti. Öyle bir şey yok. Zaten izin de vermezdim. Ahh sazan gibi her şeye atlamamalısınız. Jason telefonunu parçalamadan sil şunu. HEMEN!'

O gün Jason ile kavga etmiştik.

İşte bu şekilde. Daha sonra aramız dah çok açıldı. Sonra ise sana zorbalık edenlerle dost oldum. Tamamen pisliğe battım. Senin de amcan öldü. Olivia ile iletişimim koptu. Aaron da aynı şekilde. Ve taşındım...

Bundan sonra ne zaman yazarım bilemiyorum. Ama sonraki ay olmadığını biliyorum.

Eden"



Eden's Letter     [BİTTİ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin