Johnny yaklaşık 2 saat önce Ten'i aramış ve hazırlanmasını söylemişti. Nedenini sorduğunda kendisini özel bir yere götüreceğini söylemişti.
Ve o 2 saat içinde Ten ağzına kadar dolu olan dolabında giyecek bir şeyim kalmamış diyerek deşiyordu. Johnny'nin özel yer demesinden sonra oldukça şık ve alımlı olmaya özen göstermeye çalışıyordu.
O kadar kıyafetin arasından üzerine bir şey seçemediği için ağlamak üzereydi. Sıkıntıyla soluyup kendisini yatağa bıraktığın da yarım dakikadır kapıda kendisini izleyen Taeil'den habersizdi.
Taeil içinden bela okuyarak odaya girdiğinde, Ten'in saçlarını çekiştirip dolabına yöneldi. O sıra da çimkirmeyi ihmal etmiyordu.
"Seni sürtük herif. Tüm mağaza senin dolabında ama sen hala yok diyorsun. Ben ne bok yiyeyim? Sadece 2 tişört, 1 beyaz atlet, 2 donum var. Olmayanlar ne yapsın?"
Ten şaşkınlık içinde yattığı yerden doğrulduğu sırada yüzüne gelen tişört ve pantolonla ağzından küfür kaçmıştı. Taeil üzerine alınarak Ten'e döndüğünde ellerini beline yerleştirdi.
"Senin anandır şerefsiz."
Ten gözüne gelen pantolonun düğmesi yüzünden acı çekerken, Taeil onu öfkelendiriyordu. Taeil'in dırdırları devam ederken bağırarak ayağa kalkmıştı Ten.
Taeil'i yaka paça odasından atıp, kapıyı kilitlemişti.
"Her şeyi bir sen biliyon zaten. Göt."
Gözünü tutarak Taeil'in oluşturduğu kombine baktığında kusar gibi yaptı. Moda anlayışı sıfır olan birinden ne bekliyordu ki zaten.
Dolabına yönelip eline ne geçerse onu giymeye karar verdiği sırada çalan telefonu ona panik yaptırmıştı. Üzerinde ki tişörtü çıkarıp eline ilk geleni giyip, aceleyle pantolonunu da çıkardı.
Rastgele giyindiği üzerine bakmadan yatağın üzerinde telefonunu alıp cevapladı.
"Aşkım?"
"Hazırsan çıkalım."
"Tamam geliyorum."
Telefonu Johnny'nin yüzüne kapatarak aynanın önünde bulunan parfümden iki fıs sıktı. Telefonunu arka cebine atıp saçlarını düzelterek odasından çıktığında salonda oturan Doyoung ıslık çalarak laf atmıştı.
Ten dudak büzerek Doyoung'a döndüğünde gözleri dolmuştu.
"Ulan sevgilin var. Bırak peşimi it herif."
"İkincisinden zarar gelmez güzelim."
Doyoung'un göz kırpmasıyla kusar gibi yapıp orta parmak çekti. Evden dışarıya çıkarken Doyoung'un kahkahası yankılanıyordu evin içinden.
×××
Johnny ile ayak basmadıkları yer kalmamışken el ele sahil kenarına gelmişlerdi. Tabii buraya gelene kadar Ten gördüğü tüm boğazlara çocuk gibi saldırıp Johnny'nin ceplerini kurutmuştu.
Batmak üzere olan güneş Ten'in gözlerini alırken, ileride duran dondurma arabasını fark etmişti. Çocuk gibi olduğu yerde zıplayıp Johnny'e eliyle işaret etmişti.
"Dondurma istiyorum."
Johnny gözlerine vuran güneşe rağmen Ten'in gösterdiği dondurma arabasına bakmıştı. İçinden söylenirken, dışından kabul ederek dondurmacıya yaklaştılar.
Maraş'lı dondurmacı abi, ikiliyi görünce gülümsemiş ve neli istediklerini sormuştu. Ten istediklerini söylerken, Johnny iştahı olmadığını söylemişti.
Türkiş dondurmacı Ten'e dondurmasını uzatırken yüzünde ki gülümseme bir piçlik yapacağının habercisiydi. Tabii Ten daha önce böyle dondurmacı ile karşılamadığı için olacaklardan habersizdi.
Dondurmasına uzandığı sırada Türkiş dondurmacı abi dondurmayı havaya kaldırmıştı. Johnny şaşkınca adama bakarken, Ten sinirlendiğini hissediyordu.
Oldukça uzun uğraşlar sonrası dondurmayı alamadığı için sinirden küplere binmişti Ten.
"Versene lan dondurmamı!"
Türkiş dondurmacı gülerken, Ten tehditkar bir şekilde parmağını sallayıp cebinden telefonunu çıkardığı sırada Johnny kıs kıs gülmeye son vermişti. Olacakları bildiği için dondurmacı abinin elinden dondurmayı alıp parasını cebine sıkıştırarak koşar adım uzaklaştırdı Ten'i oradan.
Bir kayanın üzerine oturdukları sırada Ten teşekkür ederek dondurmasını yemeye başlamıştı. Johnny terbiyesiz düşüncelerle sevgilisini izlerken Ten bunu fark etmişti.
Yüzüne şeytani bir gülümseme takınıp Johnny'e döndüğünde ağzının kenarına bulaşan kalıntıları diliyle temizledi.
Johnny gülümseyerek Ten'e doğru eğildiğinde aniden yönünü değiştirip elinde ki dondurmadan büyük bir ısırık aldı. Ten şaşkınlık içinde yarısı giden dondurmasına bakarken, Johnny sırıtmakla meşguldü.
"Damak tadın baya iyiymiş hayatım."
Ten kaşlarını çatarak elinde ki yarım dondurmayı Johnny'nin ağzına tıktı. Johnny dolu ağzıyla konuşmaya çalışırken, dişleri donduğu için yüzünü buruşturdu.
"Başka bir dondurma istiyorum."
Çocuk gibi kollarını bağdaş kurarak başını başka yöne çeviren Ten'e, Johnny piç bir gülümsemeyle bakıyordu. Ten kendisine göz ucuyla bakarken kolundan tutup ayağa kaldırdı.
"Babacık sana güzel bir dondurma verecek güzelim."