Johnny yaktın bizi

367 43 72
                                    

Sicheng'in benimle buluşmak istemesi garipti. En son WhatsApp üzerinden konuştuğumuzda bana köpek muamelesi yapıyordu. Ama demek ki kendini naza çekiyormuş.

Limonun suyunu sıktığım elimi saçlarıma yapıştırıp şekil verirken Hansol ve Taeyong yalağı arkamdan özürlü özürlü hareketler yapıyordu. İkisine de gülümseyerek orta parmak çekerken evin kapısı kırılarak açılmıştı adeta.

Johnny nefes nefese yanıma gelip omuzlarımdan sarsmaya başladığında beynim bulandı. Ellerine vurup üzerimden çekerken, Jaehyun elinde ki mısır tabağıyla mutfaktan çıkmıştı.

Kabul ediyorum, bu çocuğun cidden böyle bir şey yapacağına inanmamıştım. Ama şunların tipine tekrar göz atınca bu mallardan her şeyi beklerim.

"Yuta gitmiyorsun o buluşma yerine."

Göz devirerek hacı yağı sürdüm her yerime. Sicheng'i etkileyebilmem ve kalbini kazanmam gerekiyordu. Böyle boş insanlarla vakit harcayamam.

"Bi git be. Sana mı sorcam."

Pantolonumun kemerini düzeltirken Eunwoo nefes nefese açık kapıdan içeriye girmişti. Şaşkınca bizimkilere bakarken Johnny hariç diğer üç salakta benimle aynı tepkiyi veriyordu.

Tamam bu işin içinde Johnny var. Dava çözülmüştür.
Ama bu salak beni Eunwoo ile bir olup nasıl gitmeme engel olacaksa.

"Yuta sen mal mısın abi?"

Eunwoo'nun girişini sevmedim.

"Hay Allah belanızı versin. Gidicem oğlum g-i-d-i-c-e-m."

Johnny, Eunwoo'ya kaş göz işaretleri yaparak planlarını devreye sokarken yılan gibi aradan sıvışıp dışarıya çıktım. Var gücümle haşin ve seksi Sicheng'a koşarken Johnny ve Eunwoo pes etmeyerek peşimden koşuyordu.

İkisini de küfür yağmuruna tutup Gangnam sokaklarından çıkış yapmıştım. Tabii onların eli de armut toplamıyor. Tüm sülalemin içinden geçip taş atmaya başladılar. Sanki köpek kovalıyor şerefsizler.

"Rahat bırakın ulan beni!"

Hep o iki salak yüzünden ayağım taşa takıldığı için yere kapaklandım. Sonra önümde bir çift ayak belirince, başımı kaldırıp gülümseyerek bana bakan Sicheng'i gördüm. Ardından sırıtışı solmuş ve arkasından beyzbol sopası çıkarmıştı.

"Ananısikim."

Hızla ayaklanırken ne ara geldiğini bilmediğim Jaehyun, duvar üzerine oturmuş mısır yiyerek izliyordu bizi. Ardından kaş göz işaretleri ile arkayı gösterdiğinde o tarafa döndüm.

"Aman tanrım dedim."

Biscolata reklamlarından fırlamış gibi görünen erkekler tarafından sarılmıştı etrafım. Böyle bir şey olamaz. Hepsinin elinde de sopa vardı. Biri dışında. Onun elinde tüfek vardı aq.

Sonra Ten yenge gözüktü aradan. Göz devirerek tüfek tutan arkadaşın yanına gitti. Hem heyecan hem korku sarmıştı bedenimi.

"Baekho hyung sana silah yok dedik."

"Bu zaten tüfek. Sen silah getirme dedin sadece."

Vay varoş Ten yenge vay.

Demek her şey onun başının altından çıkıyormuş. Sicheng yanıma gelip kolunu omzuma atarak elinde ki sopayla tek tek biscolata erkeklerini gösterdi.

"Bu arkadaşlar seninle tanışmak istiyor."

Seslice yutkunup Johnny'e baktığımda ortalıkta gözükmüyordu. Dost kara günde belli olur sözü çok doğru. Şerefsiz gördü tabii ortamı ve yengeyi tabanları yağlayıp kaçtı.

Dehşet derecede korkunç bir gülümseme eşliğinde Doyoung'un, Jaehyun'a baktığını fark edince yanında ki arkadaştan sopayı alıp ona doğru ilerledi.

En azından tek başıma bok yoluna gitmiycem.

"Arkadaşların hep bu kadar..."

"Evet öyleler. Hepsi birbirinden mal."

Sicheng 'zaten bunu biliyorum aptal' bakışlarını atarken beni süzdü. Ardından elini kaldırdığı sırada gözlerimi sıkıca yumup suratıma inecek darbeyi bekledim. Bir şey olmayınca korkarak geri açtım gözlerimi. Sicheng elinde tuttuğu çekirdeği bana doğru tutuyordu.

"Saçında limon çekirdeği kalmış."

Gergince sırıtırken yüzüme inen tokatla yere çöktüm. Eli de ağırmış.

Jaehyun'un garip çığlığı sokakta yankı yaparken hepimiz ona dönmüştük. Doyoung psikopatı sopayla çocuğun üzerine yürüyüp altına yapmasına neden olacak sırıtmasını sunuyordu.

"Çitlek var mı?"

Sicheng garip garip bana bakarken onu boşverip Jaehyun'un başına gelecekleri zevkle izlemeye başladım.
Doyoung sopayı havaya kaldırdığında salak çocuk korkudan mısır kasesini havaya atmıştı. Birde 'aa bak kar yağıyor' diyor.

Doyoung sopayı hızla yere indirip, yavaş olduğuna yemin edebileceğim ama kanıtlayamayacağım tokatı atmıştı. Jaehyun çocuk gibi alt dudağını sarkıtarak elini Doyoung'un vurduğu yere koydu.

"Bu neydi şimdi. Yuh!"

Biscolata erkeklerinin bana ters bakışlar atmasıyla ağzıma fermuar çekip Sicheng'in ayaklarına yapıştım. Miss gibi de hacı yağı kokuyordu. Dur hacı yağını ben sürmüştüm ehehehe.

"AŞIK OLDUM"

Jaehyun psikopat gibi oturduğu duvarda ayağa kalkıp göbek atmaya başladığında herkesin yüzünde ki ifade tuhaf bir hal aldı. Doyoung nerde hata yaptığını düşünerek ellerine bakarken, Jaehyun duvardan düşmüştü.

"Beyler saldırın."

Ten yengenin emriyle, Sicheng beni ayağıyla ortaya ittirdiğinde tüm biscolata erkekleri üzerime koşmaya başladı.

"Johnny yaktın bizi."

Evet son sözlerim bunlar olmuştu. Elinde tüfek tutan arkadaş ucunu başıma dayadığında şahadet getirerek ölmeyi bekledim. Tetiği çektiğinde ise suratıma kırmızı boya yayılmıştı. Sicheng gülümseyerek bana bakmaya başladığında tüfekli arkadaş, çocuk gibi sevinerek oradan oraya koşmaya başladı.

Şaşkınlık ve geçmeyen korkumla olanları izlerken Sicheng güzel sesiyle kahkaha atmaya başladı bu sefer. Sanırım benim hikayemde ki kötü kadın o. Ve ben kötü olan şeylere bayılırım.

"Ee Yuta efendi n'oldu? Az kalsın altına işiyordun."

"Bir söz vardır Sicheng. Keser döner sap döner gün gelir hesap döner."

Amma çok döner dedim. Canım çekti. Ceza olarak Johnny'e aldırmam lazım.

"Bilirim Yuta. Ama dikkat et keserin sapı sana girmesin."

YengeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin