final|bir rüyada gibiyim

549 51 104
                                    

Tatlı gün ışığım aramızdaki mesafeyi sıfıra indirebilmek adına ilk adımını çoktan atmış ve Seul'e gelen uçağa binmişti, ben ise havaalanında onun gelmesini bekliyorum. Oldukça heyecanlıyım, hatta içim içime sığmıyor diyebiliriz fakat bir yandan da kaçma isteği dolup taşıyorum, sanki biraz... Biraz ondan utanıyor gibiyim çünkü benim hakkımda diğer herkesin bildiğinden çok daha fazla şey biliyor.

Çünkü o artık bir kötü gün yabancısı değil ve hiçbir zaman olmayacak.

Aksine en yakınım olacak, en azından ben öyle düşünüyorum.

Gözlerim kapalı, endişeli olduğumda hep yaptığım gibi bir ayağımı belirli aralıklarla yere çarpıyorum, öne doğru eğilerek oturuyorum ve siyah saçlarım doğrudan alnıma dökülüyor.  Siyah bir deri ceket, siyah bir pantolon, beyaz tişört ve beyaz ayakkabılarımı giyiyorum çünkü gecenin karanlığı altında parıldayan ayı anımsatmak istiyorum ona. Oldukça sade, önemli değil.

Yaklaşık yarım saat sonra her gece duyduğum sesten bir kez daha adımı duyuyorum fakat bu öyle telefondan geldiği gibi olmuyor, kanlı canlı Haechan'ın sesini duyuyorum.

O an fark ediyorum ki, aslında telefonda beni büyüleyen ses o kadar da mükemmel değilmiş, gerçek sesiyle karşılaştırıldığında.

Üzerindeki turuncu tişörtünün daha da güzel parlattığı teni, elinde tuttuğu ceketi, alnına dökülen kahve saçları, hepsi ona çok yakışıyor ve ben onu ilk kez gerçekten gördüğüm o an, ona karşı aşk olarak adlandırdığım her bir duygunun yüreğime öncekinden de fazla çöreklendiğini hissediyorum.

"Mark! Seni gerçekten gördüğüme inanamıyorum hâlâ."

Ben de, ben de inanamıyorum. Hatta içime öyle büyük duygular oturuyor ki, her duygumu en tepede yaşamaya alışık olduğumdan, ağlayacak kadar oluyorum.

"Rüyadaymışım gibi hissediyorum Haechan, acaba bunların hepsi bir rüya mı? Gerçekten burada mısın, bir adımlık mesafemde?"

"Rüya ise eğer, sonsuza kadar uyumak isterdim."

"Ben de öyle. Hâlâ seni kanlı canlı karşımda gördüğüme inanamıyorum."

Sağ elimi kaldırsam da yüzüne dokunma isteğiyle, başaramadan geri indiriyor ve gözlerimdeki hayranlık dolu bakışlarla onu izlemeyi sürdürüyorum. O ise önceden kaldırdığım elimi fark etmiş olacak ki sıcacık elini normalde de soğuk olan fakat tam da o an hissettiğim heyecan sebebiyle iyice buz tutmuş olan elime sarıyor.

Teninin sıcaklığında eriyip gidiyorum.

"Elin buz gibi, bir insan aya bu kadar benzemez ya!"

"Sen de güneşe bu kadar benzememeliydin, Haechan, fark etmiyor musun, elinin sıcaklığında eriyip gidiyorum."

Birlikte çıkışa doğru ilerlerken bile bırakmıyor elimi, birbirine çarpan omuzlarımız eşliğinde bazen gülümsesek de çoğu zaman birbirimize belli etmiyoruz mutluluğumuzu.

"Ne yapacaksın, nerede kalacaksın? Bir ev ayarladın mı kendine?"

"Ev bulana kadar teyzemde kalacağım sanırım, gerçi ne kadar sürer bir ev bulması bilemiyorum."

"Benimle kal."

Cümlesinin bitiminden hemen sonra söylediğim iki kelimeyle şaşkınlıkla gözlerini aralayarak yüzünü bana çeviriyor.

"Seninle mi?"

"Ailemin evinden ayrıldım, babama evden taşınmak istediğimi söyledim. Birkaç gündür izin almak için uğraşıyordum, sonunda başarılı oldum. Bizim için üniversitenin yakınlarından küçük bir ev aldı, içi de döşendi çoktan. Yani... Benimle kalabilirsin, istiyorsan eğer tabii."

MetanoiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin