Kerem: Saçların hala rüzgarla savaşta güzelim...
Olduğum yerde durdum. Derin nefes aldım , yavaşça arkamı döndüm. Ürkekçe gülümsedim Kerem'e. Bana doğru yaklaşırken , derin bakışlarıyla baştan aşağı süzdü beni. Şu an kulaklarımda 'güzelim' kelimesi yalnızca. Ben bunları düşünürken aramızdaki mesafenin yeterince kısaldığını farkettim.
Kerem: Dönmüşsün dedi gözlerindeki belli belirsiz umutla.
Zeynep: Döndüm diyorum fısıltı gibi çıkan sesimle.
İkimizde önümüze döndük yürümeye başladık sahilde. Arada sıra dönüp yüzümü inceliyor. Bişey söymek istiyor , hissediyorum. Ama susuyor. Bir bankın yanından geçerken ;
Kerem: Oturalım mı ?
Zeynep: Olur dedim , tabi ki de kaçmayacaktım. Ben yanlış hiç bişey yapmadım şimdide, 2 yıl önce sessiz sedasız giderkende. Oturduk bu sırada banka. Sessizliği bozan yeniden Kerem oldu;
Kerem: Niye döndün Zeynep ? Özel bi sebebi var mı , gidişin gibi ?
Zeynep: Ben oraya ait değildim Kerem evet mutluydum dönmeyecektim de , babamın yazda geçirdiği kalp rahatsızlığını kaçırdı Can ağzından artık gelmem gerektiğini anladım . Uçaktan iner inmez İstanbulu ne kadar özlediğimi , buraya ne kadar ait olduğumu anladım.
Kerem: İstanbul'da seni çok özledi. Dedi zor duyabileceğim bi ses tonuyla.
Cevap vermiyorum. Bi süre ellerime bakıyorum. Utangaç suçlu çocuklar gibi. Daha sonra gözlerim onun ellerine kayıyor. Hala ona aldığım kırmızı bilekliği taktığını fark ediyorum. Yüzümde belli belirsiz bi tebessüm çoktan oluştu. Kerem'e dönüyorum;
Zeynep: Kalksam iyi olacak diyip banktan kalkacakken kolumdan tutup tekrar oturtuyor. O konunun açılacağını hiseetmemle kendimi 5 saniyede buna hazırlamam bir oldu.
Kerem: Zeynep... Benden nefre-
Zeynep: Senden nefret etmiyorum Kerem aslında bakarsan buna fazla kafamı takmadım bile , kendini suçlu hissetme. Ben 2 yıl önce seni İstanbulda bırakıp gittim hayatımı düzene soktum, umarım sende seçimlerinden pişman olmamışsındır :)
Bu cümleyi kurduğuma ben bile inanamazken Kerem'in yüz ifadesi değişiyor. Gözlerinde ki umut yerini hayal kırıklığına bırakıyor gözlerinin yeşili hiç olmadığı kadar açılıyor. Gözlerimi ondan kaçırma isteği duyup denize bakmaya başlıyorum tekrar ona döndüğümde dayanamayacağımı hissediyorum.
Zeynep: Görüşürüz Kerem. Dedim ayağa kalkarken. Yalancı bi tebessüm yerleştirdi suratına. Arkamı döndüm yürümeye başladım tekrar seslendi bana;
Kerem: Zeynep dönüyorum tekrar ona, o da yanıma geliyor;
Zeynep: Efendim?
Kerem: Arkadaş mıyız?
Duyduğum soru karşısında şaşkınlığa uğruyorum. Ne demeliyim bilmiyorum. Allah'ım yardım et. Hatta al şu an canımı. Biliyorum sana hep bu tip durumlarda uğruyorum ama bu son isteğim olacak, lütfen. Yardım gelmi yo mu ? Hiç mi ? Birazcık bile ? Tamam peki... Evet karşımda merakla bana bakan bi Kerem var ve ben aniden bi cevap veriyorum.
Zeynep: Arkadaşız diyorum. İyice yüzü düşüyor. Aslında onun bu suratı beni keyiflendirmiyo değil. Bu cevabımın üstüne sessizce baktı bana belki 5 dakikadır birbirimize bakıyoruz. Sessizliğimizi çalan telefonum bozuyor ekrana bakıyorum Kerem'de bakıyor. Gülümseyerek açıyorum telefonu;
Zeynep: Efendim canım ? Diyerek açtım telefonu Kerem'in üzgün suratı daha çok düşüyor. El sallayarak yanından ayrılıyorum. Akselle havadan sudan konuşa konuşa eve varıyorum. Gelecekmiş 1 haftaya almış biletini, gerçekten seviniyorum . Kerem'le olan konuşmamdan bahsediyorum ona hemen beni neşelendirmeye çalışıyor. Aksel iyi bir arkadaş iyi bir dost.
Eve geldiğimde anne ve babamla bira zaman geçiriyoruz. Amerika'da yaptıklarımı soruyolar bana . Onlara kısaca anlatıp Akselden bahssediyorum, geleceğini söylürum. Böyle biraz daha zaman geçirdikten sonra odama çıkıyorum.
Yatağıma yattığımda bugün olanları düşünüyorum. Acaba Kerem hala beni seviyo mu ? Bilekliği çıkartmamış bile. Yok be kanka bileklik güzel o yüzden çıkarmamıştır. Yine mi sen iç ses(!) Evet ben , onu bunu bırakta sen hala Kerem'e bişeyler hissediyo musun ? Ne alakası var be ne hissedicem ben o kas hayvanına . Arkadaşmıyız sorusunda kalakaldın ama Zeyno, ne iş ? İş falan yok sen artık gider misin ? Şimdi gidiyorum ama tekrar geleceğim. İyi git.
Kapımın çalınmasıyla irkiliyorum. Tok bir sesle ''gir'' diyorum.
Songül: Zeynep Hanım yemek hazır anneniz aşağı çağırıyor.
Zeynep: Tamam Songül, sen çıkabilirsin anneme ineceğimi söyle :)
Songül: Peki Zeynep Hanım diyip odadan çıktı. Bende odamın banyosuna gidip elimi yüzümü yıkadım. merdivenlerden hoplaya zıplaya aşağı inip masaya oturdum. Sessizce yemeğimizi yerken babam konuşmaya başladı;
Cihan: Zeynep sana 2 sene önce sana çok ısrar etmemize rağmen neden gitmek istediğini bize anlatmamıştın, şimdi anlatmak istermisin ?
Zeynep: Bu konu hakkında konuşmasak en azından şimdilik babacım.
Demet: Kuzum biz neden gittiğini tahmin ediyoruz aslında, gittiğin zamanlarda Kerem geldi bi kaç kez buraya.
Zeynep: Annecim lütfen.
Sessizce yemeğimi yiyip odama çıktım. Laptopumu açıp biraz Twitter da falan gezinirken telefonuma gelen mesajla irkildim.
Yarın hep beraber bi şeyler yapıyoruz kıvırcık bugün ailenle ol diye dokunmadık, yarın bırakmayız öpüldün.
Can :))
Mesaja cevap vermeden telefonu sessize alıp etejerin üstüne koyup yatağıma girdim.Fazla bişey düşünmemeye çalışarak kendimi uykuya teslim ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzaktaki Hatıralar (ZEYKER)
RomantizmArkadaşlar ilk on iki bölüm baya kötü, daha sonrasında yazımı geliştirip kendi çapımda ilerlediğimi düşünüyorum. &