Arabanın kapısını açıp dışarı çıktığımda derin bir nefes aldım. Karşımdaki eve baktım. Genişce balkonu olan iki katlı hoş bir evdi. Bagajdan bavulumu almış olan adam yanıma gelip sakince konuştu.
"İçeri geçelim mi hazırsan?"
"Hazırsan?" diye sordum kaşlarımı çatarak. Neye hazır olacaktım ki? Buranın yeni evim olacağını hala düşünüyo olması fazla boşunaydı. "Reşit olmama 4 ay var. Burada kalıcı değilim, daha önce de dediğim gibi."
"Oldukça yorucu bi yolculuktu, seninle bir kez daha tartışamıyıcam keçi. Hadi eve." diyip kolumu tuttu. Hızlıca bileğimi kurtarmak için çektiğimde son anda bileğimi pek de güç sarf etmeden tekrar tuttu. Ne kadar güçlüydü.
Somurtarak arkasından eve doğru yürüdüm. Kapıyı açtığında ufak siyah bir bulldog üstümüze koştu. Adam gülümseyerek ona doğru eğilip çevik bir hareketle kucağına aldı.
"Sana söylemeyi unuttum ama, korkmazsın değil mi?" dediğinde belli belirsiz bir gülümsemeyle kucağındaki oldukça heyecanlı köpeğe baktım.
"Korkmam." dememle hayvanı tekrar serbest bıraktı.
"Biraz yabanidir kolay kolay yaklaşmaz. Zaten yarın eğitmene vericem uzun süre orda kalıcak." demesiyle yabani köpek bacaklarıma dolanarak üstüme tırmanmaya çalıştı. Elimde olmadan güldüm. Karşımdaki adam da şaşkınlıkla bize bakıyordu. Köpeği sakince kucağıma alıp kafasının altını okşamaya başladım.
Hayvanları çok severdim. Bu minik bebeğin burda olması bir gün de olsa benim için iyiydi. Hem, pek de fena anlaşmamıştık.
Köpeği usulca yere bırakıp yorgunca adama döndüm. "Nerede kalıcam ben, biraz dinlenmek istiyorum." Kafasını aşağı yukarı sallayıp eliyle bi kapıyı gösterdi. Oraya doğru ilerleyip kapıyı araladım.
Karanlık haliyle odaya göz gezdirdim. Kocaman bir yatak ve komodin vardı. Komodinin üstünde bir gece lambası bir kaç mum vardı. Camın önündeki çalışma masasının üstünün oldukça sade olması ve yine bir kaç mumla doldurulmasıyla emin oldum ki, halamdan yardım almıştı. Kıyafet dolabı ve duvarın dibindeki kocaman mantar pano dışında da odada bi şey yoktu. Düz ve sade bi oda olması hoştu. Gerçi, ne önemi vardı ki. Sadece 5 ayımı burada geçirecektim.
Yatağa doğru ilerleyip odanın ufak balkonuna bakan kısmına oturdum. Gökyüzü ne kadar güzeldi.
Artık buradaydım. 5 ay, belki daha kısa, belki daha uzun. Ne kadar yaşayabileceğimi bile bilmiyordum ki. Kemoterapim yaklaşık 2 hafta sonra başlıyordu. Nasıl başedeceğime dair en ufak bir fikrim bile yokken üstelik. Yanımda ne her zaman bana destek olan babaannem vardı, ne de Aydında bıraktığım arkadaşlarım. Tanımadığım ve hala bana pek de tahammül edemeyen babam vardı. Tamamen yalnız hissediyodum, iliklerime kadar.
Boğazımdan birden bir hıçkırık koptu. Gözlerimden yaşların aktığını hissetmemiştim bile. Ellerimi ağzıma kapatıp hıçkırıklarımı durdurmaya çalışsam da başaramadan ağlamaya devam ediyordum. O gece orada, ellerimle sesimi bastırarak saatlerce ağladım. En sonunda uykuya yenik düşerek.
Kapının ucunda benden iyi sayılmayacak şekilde beni izleyen babamdan habersiz. Bu bile çoğu şeyin özetiydi aslında. Oradaydı, üzülüyordu, üzüldüğümü görüyordu. Ama asla gelmiyordu, sarılmıyodu. Bu kadar ihtiyacımız varken hem de.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünya Gül Bana
FanfictionNo1 Can Bozok fan fiction Gerçeklerle hiçbie alakası yok ona göre yorumlarsanız daha çok keyif alırsınız.