Adamın bana verdiği anahtarı yubaya takıp kapıyı açmamla karşımda sevgili babam ve saçları rastalı, demin benimle konuşan kişi olduğunu tahmin ettiğim biri duruyordu. Bir süre boş boş bakışmamızdan sonra tahammül edemediğim için mırıldandım.
"Daha fazla bön bön suratıma bakmayacaksan içefiye girebilir miyim?"
Omzunu çevirerek geçmemi söyleyerek salona doğru yürüdü. İçeri girdiğimde adının Şamil olduğunu tahmin ettiğim adam bana elini uzattı.
"Memnun oldum Dünya. Ben Şamil, dediğim gibi Can'ın arkadaşıyım." anlayışla gülümseyerek bana uzattığı elini ben se aynı şekilde sırıtarak sıktım. Kısaca "memnun oldum." diye mırıldanıp odama doğru yürürken duyduğum yüksek sesle olduğum yere çakıldım.
"Salona!"
Sinirle çantamı ve gömleğimi olduğum yere bırakıp salona doğru yürüdüm.
"Bana bir kez daha bu şekilde konuşmayacaksın!" diye suratına tısladım. Geri çekilmesini beklerken daha da suratıma yaklaşıp öfkeyle iyice kararmış gözlerini gözlerime kenetleyip aynı şekilde tısladı.
"Bir daha bana bile bile bunu yapmayacaksın!"
"Ne yaptım ki ben ya?! Ne yaptım? Sadece sahile yürüyüp biraz oturdum! Birden ilgili baba olasın mı tuttu!?" sonlara doğru iyice yükselen sesimle birlikte karşımdaki iri adamın çenesinin seğirdiğini görmüştüm. Onun bu hali beni deli gibi korkutsa da geri adım atmayacaktım. Bunca yıl olanlardan sonra atamazdım.
Lakin aniden beklenmesik bir şey oldu ve adam benden uzaklaşıp sehpanın üzerinde duran cam süsü hızla duvara fırlattı. Aniden irkilip ellerimi kendime siper alırken elimde olmadan gözlerim dolmuştu. Durumu fark eden Şamil Abi hızla adamı alıp benden uzaklaştırmıştı.
"Sen hiçbir şeyi bilmiyosun! Hiçbir şeyi anlamıyosun! Hiçbir şeyi! Hala karşıma geçip dikleniyosun! Bugün başına neler gelebileceği hakkında en ufak düşündün mü?! Ya başına bir şey gelseydi?! Nasıl ulaşıcaktım sana?! Allah aşkına söyle nasıl ulaşıcaktım?!"
Bana kükremesiyle, benden özellikle karşı tarafa attığı vazoyla, seğiren çenesiyle... Her şeyiyle beni korkudan tir tir titretiyordu. Yapabileceğim bir çok açıklama varken resmen dilim tutulmuştu. Olduğum yerde zangır zangır titriyordum. Sanırım uzun zamandır geçirdiğim panik ataklardan birini geçiriyordum.
Nefes al.
"Can yeter artık tamam. Sakinleşince konuşursunuz. Böyle olmaz abi yapma sen de." Şamil abinin sesi kulaklarımda uğulduyordu. Gözlerimi sımsıkı kapattım.
Nefes al.
Dizlerim titriyor ve güçsüzleşiyordu. Zar zor ayakta durabiliyordum. Aniden benim kapatmadığım sokak kapısı açıldı ve içeriye uzun boylu bir çift girdi.
"Can, Şamil noluyo burda abi? Ceyda sesleri duymuş hemen geldik."
Nefes al.
Dolu gözlerimle karşımdaki adama bakmaya devam ediyordum. Bir türlü sakinleşemiyordu. Titreyen sesimle duyabileceği şekilde fısıldadım. Gücüm anca buna yetti.
"Senden hayatım boyunca nefret edicem..."
Nolur nefes al...
İçeriye gelen genç kadın direk yanıma gelip ben tam yere düşerken beni belimden sararak tuttu.
"Ufuk kız iyi değil!"
Sesler iyiden iyiye duyulmayacak kadar uğulduyordu.
Annemi istiyordum. Anneannemi istiyordum. Evimi istiyordum. Aydını istiyordum. Arkadaşlarımı istiyordum. Kendi hayatımı istiyordum. Ben babamı istemiyordum!
DÜNYA NEFES AL!
Ve kocaman bir karanlığın içine gömülürken kulaklarımda aynı ses yankılandı.
"Dünya!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünya Gül Bana
FanfictionNo1 Can Bozok fan fiction Gerçeklerle hiçbie alakası yok ona göre yorumlarsanız daha çok keyif alırsınız.