9

268 18 9
                                    

Gözlerime dolan ışıkla yüxümü buruşturarak uyandığımda kulağımda hala tekrara aldığım şarkı çalıyordu. İstemsizce gülümseyip şarkıyı kapatıp kulaklıklarımı çıkarttım. Odadan çıkıp banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp işlerimi halledip çıktığımda odama gitmek yerine mutfağa gidip bir bardak su içtim. Tam odama geri dönecekken duyduğum sesle yerimde durdum.

Normalde kapı dinleme huyu olan biri olmasam da hayatımın gidişatı elimde değildi ve biraz bilgi sahibi olmaya çalışıyordum.

"Anne yapamıyorum ben. Ona işkence ediyormuşum gibi hissediyorum."

Babaannemle benim hakkımda konuştuğunu hemen anlamıştım. Konu beni de ilgilendirdiği için iyice dikkat kesildim.

"Biliyorum çabucak pes etmemden rahatsız oluyosun ama bu pes etmek değil. Benimle mutlu değil. Yaklaşık 1 hafta oldu gözlerinin altı bile sürekli mosmor. Dün olanlar hele..." biraz susup babaannemi dinledi.

"Anne kendinden geçmeden önce bana ne dedi biliyo musun? Senden hayatım boyunca nefret edicem dedi." bir süre daha dinledi. Elimde olmadan gözlerim dolmuştu bile.

"Anne beni affedemiyicek. Tamam kabul hatam büyük. Ama telafi etmek için onu zorlayamam daha fazla. Hele ki böyle bi dönemde. En kısa zamanda senin yanına getiricem. Orda en azından huzurluydu."

Duyduklarımla daha fazla orda durup bunları dinleyemeyeceğimi fark ettim. Hızla odama yürüyüp kapımı kapattım. Oda üstüme üstüme geldiğinde balkona çıktım. Derin derin nefes almaya zorladım kendimi.

Ne yani bu kadar çabuk mu vazgeçecekti? Daha bir hafta ya olmuştu ya olmamıştı. Ben on sekiz yıldır bir gğn gelip her şeyi telafi edeceğine tutunmuştum. Ama elimde değildi işte. Öylece kucak açamamıştım. Bu yüzden mi dayanamamıştı? Kim aniden affedebilir, babacım diye kollarına atlayabilirdi ki? Bütün hayatımda annem ve babam oşmadan nir çok şeyle başa çıkmıştım. Evet babaannem canımdan candı, her anımda eli omzumdaydı. Ama kim bir annenin bir babanın yerini doldurabilirdi ki?

Benden yine vazgeçmişti. Yine.

Odamın kapısı açıldığında derin bir nefes alıp arkamı döndüm.

"Uyanmışsın duymadım. Günay-"

"Beni mümkün olan en kısa sürede geri götürür müsün?" diye kestim lafını. Madem istemiyodu, yalvaramazdım. Hele bunca şeyden sonra.

"Anlamadım?" afallamış görünüyodu. Sanki az önce beni götğreceğini söyleyen o değilmiş gibi.

"Nesini anlamadın? Evime gitmek istiyorum. Daha fazla burada sana katlanmak istemiyorum. Hele senin bana katlanmanı hiç istemiyorum." Şaşkınlıkla yukarı kalkan kaşları aniden aşağıya doğru düştü.  Bütün yüzü asılmıştı hatta.

"Sen nasıl istersen." diye katı bi sesle mırıldanıp kapıyı kapattı.

Onun çıkmasıyla aniden hıçkırıklara boğuldum. Bir ekz daha mı terkediyodu beni? Yine mi?

Belki saatler belki saniyeler süren bir zaman dilimi boyunca balkondaki koltukta bacaklarımı kendime çekip ağlamıştım.

En sonunda vücuduma daha önxe hiç hissetmediğim bir yprgunluk çökmüştü. Gözlerim ağır ağır kapanırken her seferinde açmaya çalışmıştım. Burnumdan sıcak bir sıvının aktığını fark edince elimi burnuma götürdüm. Elimdeki kaygan kırmızı lekeyi görünce dudaklarımdan istemsizce o sözcük döküldü. Ardından kocaman bir karanlık.

"Baba?"




Selamlarrr!

Kısa bir bölüm oldu ama devamını bir sonraki bölüme yazmak istedim. Umarım gidişat hoşunuza gidiyordur. Yorumlarda fikir belirtmeyi unutmayın lütfen!

Dünya Gül BanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin