Kızın ağzını açmayıp gözlerime beni dövecekmiş gibi bakmasına göz devirip konuşmaya yeltenmeyen kıza umursamaz bir şekilde konuştum."Bir sorun mu var?"
Kız gözlerime bu sefer de inanamazmış gibi bakıp bir adım uzaklaşarak (hah!) hahladı ve gözlerini sonuna kadar açarak en sonunda konuşmaya tenezzül edebildi.
"Evet var!"
Kafeteryadaki gürültü her ne kadar kesilmiş olsa da karşımdaki bu tanımadığım kızın ses tonu başımı daha da çok ağırtıyordu. Şuan ettiği şu iki kelime ise buraya geliş amacını belirtmiyordu. Bu yüzden kafeteryadaki herkesin bize baktığına bir kez daha emin olarak daha kısık bir ses tonuyla aptala sorar gibi sordum.
"Sorununun ne olduğunu söylersen sana daha iyi yardımcı olabilirim. Ve bağırarak benim dikkatimi çekmiş olmuyorsun, daha kısık konuşursan seni yine duyabilirim."
Söylediklerimden sonra çığlık atar gibi hahlayıp "deliricem ya!" diyerek saçlarını dağıttığında ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sorunu neydi ve neden şuanda insanların dikkatini üzerimize çekerek beni huzursuz ettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Kendi çapında sinir krizi geçirirken kulağımın çınladığını hissettim. Bir gözümü kısarak masaya baktım, başım ciddi anlamda ağrıyordu. Kulağımdaki çınlama gittiğinde tekrardan karşımdaki kıza odaklandım. Beni öldürecekmiş gibi bakıyordu.
Bir anda elinde birkaç dakikadır sallayıp durduğu kağıtları masaya vurarak koydu. Ve "sizi gördüm." dedi.
Ne olduğunu anlayamıyordum kaşlarımı çatıp önüme koyduğu kağıtlara baktım. Bunlar benim notlarımdı.
"Bunlar ne şimdi?" diye anlamdıramayarak sordum, duruşumdansa ödün vermiyordum.
"Bir de bunlar ne şimdi diye anlamazlıktan geliyor ya!" diyerek önüme bu sefer de birkaç zarf bıraktı ve "Bunları senin yazdığını biliyorum, o yanındaki piçe de söyle beni seninle kıskandırmaya çalışırken biraz daha dikkatli olsun, yoksa birileri sizin fotoğraflarınızı çekip sizi hocalarınıza falan bildirebilir."
Hiçbir şey algılayamıyordum, tüm bu olanlar neydi? Bu zarflar da neyin nesiydi? O piç te kimdi? Kim kiminle fotoğrafımı çekmiş ve- bir dakika bir dakika hocalara bildirmek te neyin nesiydi üstelik benimle ilgili olan bir şeyler dönüyordu ve benim hiçbirinden haberim yoktu. Gerçekten hiçbir şeyi algılayamıyordum şuan gerçekten.
Kaşlarımı çatarak bir kez daha konuşmaya yeltenecek olan kızı bir dakika dermişçesine parmağımla susturup önümdeki zarfları açtım.
Zarfların içindeki yazıları ve fotoğrafları görünce kaşlarımı daha ne kadar çatılabilirse o kadar çattım. Aynı zamanda şaşkındım da. Bunlar benim yazımdı. Ama ben yazmamıştım, buna emindim. İçinde uygunsuz ve tehditkar cümleler yer alıyordu ve fotoğraflar ise benden hesap soran kıza ait olmakla birlikte kişiden habersiz bir paparazi çekmişçesineydi. Gerçekten anlam veremiyordum.
"Bunlar bana ait değil." Dedim zarfları kapatıp.
Kız gözleri sinirden dolmuş bir şekilde tekrardan saçlarını savurup -sinirlenince saçını savurma gibi bir alışkanlığı olduğuna yemin edebilirim- bu sefer daha yüksek sesli bir şekilde bağırdı. "Sizi gördüm diyorum! Bugün fotoğraf atölyesinde öpüşürken!"
Etraftan gelen ufak çaplı seslerle birlikte sinirle ayağa kalktım. Ortada çok farklı şeyler dönüyordu ve bunların hiçbirinden haberim yoktu. Büyük bir suçlama vardı şuanda adıma ve hiçbir şeyle bir ilgim yoktu. Ayrıca bugün tüm zamanımı sınıfta uyuyarak geçirmiştim, ne atölyesi ne öpüşmesinden bahsediyordu?!
"Ben değilim diyorum sana!" Biraz da benim sesim yükselmiş olabilirdi ama şuan bunu düşünecek bir durumda değildim.
"Gördüm diyorum sizi, gördüm! Siz işi pişirirken ben gizlice atölyeye girip masanın üstündeki notları aldım, o kadar şehvetliydiniz ki beni farketmediniz bile! Ama bu yaptıklarınız yanınıza kar kalıcak sanmış olabilirsiniz ama-"
"Hoca projemizi iptal etti."
Kız daha sözünü bitirmeden araya giren Derinle birlikte dikkatim dağılmış ve ikinci şokumu yaşamıştım.
Karşımdaki kızın bir anda keyifle gülüp ellerini birbirine vurarak alkışlamasıyla birlikte şuanda bulunduğum duruma ayak uyduramamıştım.
"Yanınıza kalmaz demiştim ama kabul etmeliyim bu biraz hızlı oldu."
Sinirle kızın kolunu tutup "ne yaptın sen!" diye tıslarmışçasına konuştum. Fazla adrenalinden midir bilinmez ellerim titriyordu, bir türlü odaklanamıyordum.
Kızın yüzüme yaklaşıp "siz işi pişirirken arkadan fotoğrafınızı çekip hocalarınıza gönderdim, bir de tüm bu yaptıklarınızın hepsini anlattım onlara."
Sinirden elimden bir kaza çıkacakmış gibi hissediyordum şok içindeydim bu yüzden kızın kolunu tüm gücümle sıkıyor olabilirdim. Tabi Derin gelip elimi kızın kolundan çekmeye çalışmasaydı.
"Arya tamam bırak kızın kolunu!"
Derin'i duymuyor gibiydim sadece bedenimin titrediğini hissediyordum.
"Sen de kimsin bilmiyorum ama Arya tüm gün benimleydi ve atölyeye falan da gitmedi." Derin'in kızın yüzüne bakarak söylediği şeylerle birlikte kızın verdiği tepkilere baktım. Yine hahlamıştı ve bu sefer odağını hemen yanımda duran Derine çevirmişti.
"Gördüm diyorum!" Kız bu sefer daha kısık sesle konuşmuş beni şaşırmıştı.
Derin de ona karşılık olarak aynı şekilde ona karşılık vermişti. "Gitmedi diyorum! Karıştırmışsın."
Kız kolunu sertçe elimden kurtararak "Bu ne biçim bir oyun, siz benimle dalga mı geçiyorsunuz!" diye bağırdığında kendimi tutamayacağımı anlayıp zarfları ve notları masadan alarak kızın göğsüne bastırdım ve "Asıl benim nasıl bir oyunun içinde olduğum hakkında hiçbir fikrim yok ama sana diyeceğim tek bir şey var." Başta kız olmak üzere herkes merakla ne diyeceğim diye beklerken kızın kulağına yaklaşıp "Bunun sorumlusu her kimse onu bulucam ama öncelikle tüm bu insanların içinde beni düşmek istemediğim bir duruma soktuğun için senin de hesabını sonra kesicem."
Söyleyeceğimi söyledikten sonra yavaşça uzaklaşırken kızın tepkilerine baktım herhangi bir değişme olmamıştı mimiklerinde ama göğsüne bastırdıklarımı sıkıca tutuyordu. Bununla yetinemeyip aklıma gelen şeyle birlikte bir kez daha kulağına yaklaştım ve onu sinirlendirecek o sözleri söyledim. "O piç kim bilmiyorum ama birileriyle düzüşmesi seni bu kadar sinirlendirebiliyorsa kendi tercihlerini bir kez daha sorgula derim. Bu hayatımda hiç görmediğim kadar ezik bir durum."
Bu sefer az öncekine kıyasla daha rahatlamış hissediyordum ama ellerim ve vücudum hala anlamlandıramadığım bir şekilde titriyordu. Adrenalin mi fazla gelmişti anlamamıştım.
Ellerimi sertçe kağıt parçalarından çekerek Derin'e gidelim dercesine başımı oynattım ve kızı arkamda bırakarak yürümeye koyuldum. Her şey tam da o sırada oldu.
"Hey ne yapıyorsun?!"
"Kahvem!"Birkaç kişinin sesi ve Derin'in hızlı bir şekilde hareket etmesine aynı anda yetişememiştim.
Bir anda arkamı döndüğümde az önce öylece arkamda bıraktığım kızın dolu gözlerle Derin ile bakıştığını farkettim. Kızın havada olan elinde kahve olduğunu ise yeni farkediyordum. Kız üzerime kahveyi dökecekken Derin kızın elini son dakika havada yakalamış olmalıydı.
"Sakın, aklından bile geçirme!" Derin'in kısık bir sesle kıza söylediği şeyden sonra bıkkın bir nefes verip onları arkamda bırakmak isteyerek kapıya yönelmiştim, bu gereksiz yaşanan olaylar beni bu birkaç dakika içinde yeterince yormuştu. Üstelik insanların tüm dikkatinin üzerimizde olduğundan mıdır nedir titremem bir türlü geçmemişti.
Tam onlara arkamı dönmüş yürüyorken birden odağımın kaymasıyla birlikte dünyam sallanıyor gibiydi, adımlarımı attığım zemin ayağımın altından kayıyordu sanki.
Tam da o sırada farklı bir ses duydum. "Hey dikkat et!" Ve bu duyduğum son cümle oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜVEYDA
Novela Juvenil"Yanmaktansa yakmayı tercih ederim." ... "Tam kalbinin ortasında dağılan siyah bir mürekkebe sahipsin sen. Ama bu senin suçun değil, değil mi?" ... * Süveyda: Kalbin ortasındaki gizli günahların saklı olduğu karalık, siyah birikintiye deniyor. *