- 17 -

5.2K 419 54
                                    

Önümde ki merdivenlere acı dolu bir ifadeyle baktım ve içime derin bir nefes çektim. Benim şu merdivenler ile sorunum neydi bilmiyorum ama hep aynı kişi için de çıkıyor olmak bir nebze rahatlatıyordu sadece.

Elimi demire tutarak yukarı çıkmaya devam ettiğimde beni neden çağırdığını düşünüyordum. Gerçekten gıcıklık yapası tuttuğunda insanı çileden çıkartıyordu, ayrıca şu an sinirliydi de. O sinirle beni dövmeye falan kalkışmazdı değil mi? Kaslarının altında can verirdim artık.

Yok artık Lusel!

Ayrıca o Yu Jin de neydi öyle, dün yazdıkları o kadar sinirlendirmişti ki beni gidip boğazını ellerim arasına almak istemiştim. Jungkook böyle bir kızla yedi ay boyunca nasıl sevgili olmuştu? Ondan kurtulduğu için şükür duası etmeliydi, ama o onun teklifini kabul bile edecek gibi duruyordu. Eğer onlar yeniden sevgili olursa işim çok daha zorlaşırdı, işler bir yana bunu bende istemiyordum. Başkası ile sevgili olma durumu canımı çok sıkıyordu. Ayrıca biz daha çok yakışıyorduk bence.

Son bir kat kaldığında az kaldığı için sevinsem mi, yoksa nefes nefese kalmama üzülsem mi bilemiyordum. Sadece şu lanet son katın merdivenlerini çıkıp yanına varmak istiyordum.

Onun yanında olmayı gerçekten seviyordum.

Sonunda merdivenler bittiğinde bitik bir halde koridorda ilerledim ve odasına varmadan önce kenarda kalan su sebiline yürüdüm. Üst üste üç bardak suyu dikledikten sonra duvara yaslanıp soluklandım. Neyse ki şu an nefesim normale dönmüş, kendime gelmiştim.

Bu kat sakin ve sessiz olması işime yarayarak odasının önünde beklemeden içeriye girdim. Kapıyı arkamdan hemen kapattıktan sonra gözlerim odanın içinde gezdi. Oturduğu koltukta başını geriye yaslamış, tavanı izlerken bulmuştum onu. Anlıyordum onu bende düşünceli olduğum zamanlarda hep tavanla bakışırdım.

Geldiğimi hala fark etmemişti. Odada ilerledim ve tam karşısına geçtim. "Buyrun kralım, beni arzu etmişsiniz?" Ellerimi karnımda birleştirip önünde hafifçe eğildiğimde onun tek tepkisi ayağa kalkıp elini uzatmak olmuştu.

Soru dolu bakışlarım yüzündeyken ağzından çıkan tek cümle, "Telefonunu ver." olmuştu.

"Neden?"

Gözlerini kapattı ve tekrar açtı. "Lusel beni ikiletme lütfen, sinirli halimle karşılaşmak istemezsin."

Ee tabi, sinirli hali beni biraz ürkütmüyor denemezdi. Daha fazla uzatmadan cebimden telefonumu çıkardım ve şifresini girerek Jungkook'a uzattım.

Telefonu aldığı gibi tüm dikkatini üzerine verip mesaj kutusuna oradan da ikimizin mesajlaşmalarına girmişti. Yu Jin ile olan konuşmaları okuyacaktı.

Sıkıntı ile alt dudağımı dişlerken kaos çıkmaması için dua etmeye başlamalıydım. Gözümü kırpmadan yüzüne baktığımda kaşları çatık mesajları okuyordu sadece.

Sonunda bitirmiş olacak ki önce bana döndü, "Neden açıkça söylemedin şu yazdıklarını?" Bağırması beni ürkütmüştü. Neden bana bağırıyordu ki, sinirini benden mi çıkartacaktı şimdi?

Hah!

"Gerek duymadım." diye umursamaz bir tavırla konuştuğunda gözlerini kısmış bana doğru bir adım atmıştı. "Gerek duymadın öyle mi? Bu konu başlı başına beni ilgilendirirken gerek duymadın?"

Tıslar gibi konuştuğunda birazdan yüzüme bile tüküreceğini sanmıştım. Benden iğrendiğini bu kadar belli etmesi kalbimi kırıyordu. Neden bir gram da olsa hoşlanmıyordu benden?

Neden olduğunu anlamadığım şekilde dolan gözlerimi kırparak başımı iki yana salladım. "Şimdi tüm suç benim, öyle mi? Haklısın ya özür dilerim." derken yüzüne bakmamaya özen gösteriyordum. Bakışlarının altında ezilmek en son istediğim şey bile değildi.

Göz ucuyla sinirle saçlarını karıştırdığını görmüştüm. "Bu kadarına cüret edemez! Benim hayatıma bu denli karışamaz!"

Hafifçe gülümsedim. Neyse ki gözümden yaş akmadan gözlerim eski haline gelmişti. "Sevgilinse karışabilir Jungkook."

"O benim sevgilim değil." Yine tıslar şekilde konuşmuştu ve bu hoşuma gitmiyordu. "Bunun hesabını vermek zorunda." dediği gibi yanımdan geçti. Kapıya doğru ilerlemeye başladığından bu sinirle yapabileceği şeyler aklımın ucundan geçtiği gibi kolundan tutarak onu durdurmuştum.

"Dur. Bu sinirle bir yere gidemezsin, karşındakinin bir kadın olduğunu unutma."

Kolunu tutan elimden kurtuldu.

"Benden habersiz bunu nasıl yapabilir? Telefonumu izinsiz açması bile başlı başına hatayken, şu yazdıklarına bak!" Sinirle saçlarını çekiştirmeye başlarken arkasında kalan masadan eline geçtiği bardağı anında yere atarak tuzla buz olmasını sağlamıştı.

Çok sinirliydi, çok fazla sinirliydi ve benim şu an sadece onu sakinleştirmem gerekiyordu. Yutkundum ve ona doğru bir adım attım.

İki elimle sinirle sıktığı tek elini açarak yavaşça okşadım. Parmaklarım üstünde yükselerek kollarımı boynuna doladığımda başının boyun girintime gelmeseni sağlamıştım. Tenime değen yüzün heyecanımı katlarken kulağına doğru, "Sakin ol." diye fısıldadım.

Tek elim saçlarına çıktı ve nazikçe okşamaya başladığında hızlı nefesleri boynuma çarpıyordu. Gerçekten sinirlenmişti. Onun arkasından iş çevrilmesi onu çok sinirlendirmişti. Bir gerçeklik ışık hızında beynime vururken içimin kasıldığını hissetmiştim.

Gözlerimi kapatıp ve huzur kokusundan içime çekerek geri çekildim. Aramızda santimler kalan yüzüne baktığımda kasılan çenesinden hala sinirli olduğunu anlamıştım.

Önce gözlerine baktığımda karşıya doğru sabitli olduğunu fark ettim. Gözünü bile kırpmıyordu. Bu sefer gözlerim dudaklarına inmişti. Biçimli dudakları beni zorlarken sadece hissetmek istedim, dudaklarım üzerinde nasıl olacaklarını.

Boynundan duran elimle onu kendime doğru çekerek dudaklarımı onunkiler ile birleştirmiştim. Yumduğum gözlerim yüzünden şu an ne tepki verdiğini görmesem de dudaklarını hareket ettirmeden öylece duruyordu.

Birkaç küçük öpücük bıraktığımda hala öylece duruyor olması beni istemediği anlamına mı geliyordu? Birazdan beni iterse bunu kaldırabileceğimi sanmıyordum.

Son kez üst dudağını dudaklarımın arasına aldığımda hala aralamadığı dudakları boğazımda yumru oluşturdu. Beni istemiyordu.

Önce elimi boynundan çektim. Dudaklarımı onun dudakları üstünden ayıracakken hiç beklemediğim bir şekilde ağzını aralamış alt dudağımı kavramıştı. Beni öpmeye başladığında elinin belime çıktığını hissetmiştim.

Yüzümü kaplayan gülümsemeye karşı koyamazken o beni öpmeye devam ediyordu. Şu an herşey bir kenara onun beni öpmesi kalbimin hızla çarpmasına neden olmuştu.

O bir denizdi ve ben o denizin içine çoktan girmiştim. Boğulacağım mı yoksa, sağ çıkacağım mı meçhuldu.


Bet With Love • JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin