Orda karşımda duruyordu,alnında mavi bir spiral simgesi ve görkemli kanatlarıyla. Ben hâla şaşkınlık içindeydim, tek umudum taşı ona bilerek atmadığıma inanmasıydı,şu noktada eğer beni düşmanı olarak görürse onun karşısında yapabileceğim hiçbirşey yoktu.
Tam olanları anlatmak için ağzımı açmıştım ki birden yok oldu ben ne olduğunu anlayamadan sesini duydum sesindeki o tonda büyük bir soğuk kanlılık ve tehditkârlık vardı ;
-Senin gibi zayıf bir insanın bana saldırmasının amacı nedir, seni kim gönderdi ?
Sesindeki o soğukkanlılıktan daha çok şaşırdığım şey sesinin hemen arkamdan gelmesiydi bu hız şu ana kadar gördüğüm hiçbir şeytanınkiyle karşılaştırılamazdı. Arkamı dönüp ona saldırmaya çalışmadığımı anlatıcaktım fakat benim cevap vermeme bile izin vermeden yeniden konuşmaya başladı:
-Neyse sebebini duymak istemiyorum sadece yok ol!
Duyduklarıma inanamamıştım bu bir melekti fakat bir insanı ,sadece bir yanlış anlaşılma yüzünden , sebebini bile dinlemeden öldürecekti!
Şu anda onun ne tarz bir varlık olduğunu çözmekten önce kaçmak gibi bir önceliğim vardı. Fakat ben arkamı döner dönmez aynı duruşuyla saçının telinde bile bir oynama olmadan karşımda duruyordu, kaçamayacağımda belliydi sadece korkudan dona kaldım ve bana doğru yavaş yavaş yürüyüşünü izledim.
Kanatlarının uzunluğu mesafesine geldiğinde kanatları açıldı ,sanki birisi diğerinin üstünden çıkmış gibi gözüken kanatları açıldığında ayrı ayrı 4 parça ve her birisinin uzunluğu ,genişliği nerdeyse benim boyum kadardı. Parlak mavi tüyleri birden bana doğru yöneldi sanırım elini kirletmek istemiyordu.
Tüylerinden yaklaşık 20 tanesi dikleşti ve beni gösteriyordu batan güneşin ışığı tüylerine çarptığında bir çelik gibi parlamışlardı, sanırım bu benim sonumdu.
Herşeyin bittiğini düşündüm anda birden hareketlerinde bir gariplik farkettim sanki birşey farketmiş gibiydi sonra yüzünü gökyüzüne doğru çevirdi ve geriye doğru uzun bir mesafe zıpladı o ayrılır ayrılmaz üçgen şeklinde sivri pullar onun ayrıldığı yere doğru saplandı.
Ben daha kafamı kaldırmadan önüme inmişti. Batan gün ışığı renginde kanatlarıyla önümde duruyordu sonra bana doğru döndü saçları sarıydı ve çenesinin altına kadar uzanıyordu ağzında sigarasıyla ve uzun azı dişleriyle bana döndü ve gülümseyerek biraz uzaklaşsan iyi olur sanırım dedi. Üstünde bir gömlek ve açılmış kıravatı vardı. Tarzı olan birisi olduğu belliydi fakat durup onun görünüşünü incelemekten çok ordan kaçmaya çalışıyordum. O meleğin güçlerine şahit olduktan sonra o şeytanı halledip bana yetişmesi uzun sürmezdi, bu yüzden elimden geldiğince hızlı bir şekilde ordan kaçmalıydım, derken şeytanın bağırma sesini duydum
-Dikkat et!
Sonra karnımda soğuk bi acı hissettim, donakalmıştım. Kendi kanım ayakkabılarıma damlıyordu. Başımı eğdiğimde karnıma uzun, katana benzeri birşey saplanmıştı o katana nın soğukluğunu karnımın içinde hissediyordum etimi kesişini hissediyordum, sonra ağzımdan bir acı çığlığı çıktı. Acı o kadar derindiki karşımdaki o sarı saçlı şeytanı farketmemiştim bile, sonra katananın o şeytanın karnından çıktığını farkettiğimde kafamı şeytanın arkasında doğru yönelttim ve katanayı tutan meleği görmüştüm. Bu demek oluyorduki şeytan benim için katananın önüne geçmişti. Beni korumak için kendisini katananın önüne atmıştı ama neden kimdi bu, neden benim için bu kadar ileriye gitmişti ,neden beni koruyordu?
Bütün bu sorular aklımdan geçerken içimdeki o katananın geriye çekilişini, etimi tekrardan kesişini hissettim ve içimden çıktığı gibi acıya dayanamayıp yere yığıldım. Kafamı kaldırdığımda meleğin şeytanı tek eliyle boğazından tutup havaya kaldırdığını gördüm sonra onu kenara sanki bir çöpü fırlatıyormuş gibi fırlattı ve önüme gelip onun işi bitti sanırım sıra sende dedi ve güneşin son ışıklarının havaya kaldırdığı katanasına çarpışını gördüm sanırım bu
Benim sonumdu !
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Şeytanlarım
Fantasyİnsanların melek veya şeytan olmayı seçebildiği bir dünyada doğuştan ,saf kan bir şeytanın hikayesi. 3 hikâyelik SAF KAN serisinin ilk hikayesi. -Benim Şeytanlarım -Meleklerin Yükselişi -İntikam