10.Bölüm

1.4K 40 6
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. :)

***

Yeliz Atalar

Aslan'ı bu kadar öfkelendirecek ne vardı ki? Bir açıklama bekliyordu, bir bana bir telefona bakıyordu. Mavi gözleri öfkeden olsa gerek laciverte dönmüştü. "Açıklayacak bir şey yok ki. Gördüğün gibi." diye mırıldandım sessizce.

"NE DEMEK GÖRDÜĞÜN GİBİ?" Telefonu kapatıp sertçe masaya koydu. İrkilmiştim bir anda. Gerçekten bu bir şaka olmalıydı. Bu kadar sinirlenecek hiçbir şey görmüyorum ben.

"Aslan abartmıyor musun?"

"LAN ADAM SANA SENİ DÜŞÜNEREK MASTÜRBASYON YAPIYORUM DİYOR!" Yüzüme doğru bağırıp ayağa fırladı bir anda. Sinirden alınındaki ve boynundaki iki damar belirginleşmişti.

"Ama benim Instagram'ım hep böyleydi..." Başımı öne eğip mırıldandım. Daha önce görmemiş miydi ki? Tamam hak veriyordum biri Aslan'a böyle bir şey yazsa o kızı saç baş döverdim. "Tamam özür dilerim, mesajları kapatırım." Telefonumu elime alıp mesaj kısmını kapattıktan sonra masadan kalktım. Arkamdan iç çektiğini duyuyordum.

Salondaki çantamı alırken arkamdan belime dolanan kollarını hissedince duraksadım."Özür dilerim." diye fısıldadı kulağıma kokumu içine çekerken. "Ben bir anda kendimi kaybettim. Konu sen olunca sakin kalamıyorum, Yeliz." Hala sinirli olduğu belliydi ama beni üzdüğünü fark edip bunu yapması da bir şeydi. Yine de kırılmıştım. Sonuçta ben ona karşı oyun oynarken bile yanlış bir hareket yapmamıştım. Şimdi niye yapacaktım?

"Önemli değil." dedim iç çekerek. Kollarının arasından çıkmadan ona doğru döndüm ve ellerimi göğsüne koydum. Onu affettiğimi söylememi ister gibi bakıyordu bana. "Ne yazdıkları umurumda değil, Aslan. Eğer onların yanında olmak isteseydim onların yanında olurdum."

"Biliyorum yanlış bir şey yapmayacağını." Burnumun üstüne ufak bir öpücük kondurdu ve hafifçe gülümsedi. "Bugün çekimin vardı değil mi? Yolda kahve alıp şirkete geçelim. Benimde girmem gereken bir iki toplantı var. Sonrasında beraber bir şeyler yeriz akşam."

"Bak işte buna hayır demem."

***

Aslan Aslanoğlu

Yeliz stüdyoya girdikten sonra bende kendi odama geçmiştim en üst kattaki. Hala sinirliydim aslında. Evet onu kırmam, ona patlamam saçmaydı ama kan beynime sıçramıştı bir anda. O aptal orospu çocuklarının hepsini ayrı ayrı öldürmek istiyordum ama şimdilik sadece o piç herifle ilgilenecektim. Masama otururken masanın üstünde duran şirket telefonu ile Pınar'ı aradım. "Pınar, Yavuz Bey'i odama çağır." Telefonu kapattıktan sonra elimdeki kalemi döndürerek beklemeye başladım. On beş dakika sonra kapım çalındı ve içeri Yavuz girdi.

"Sen beni aradıysan kesin önemli bir şey vardır amına koyayım. İçim içime sığmadı gelirken!" Yavuz yüzündeki sırıtmala karşımdaki koltuğa oturdu ve bacak bacak üstüne attı.

"Aynen, kardeşim. Bir mevzu var." Yavuz bizim eski ortağımızın oğluydu ve bizden ile pis işler yapıyordu. Adam işsiz gibi ne versen yapıyordu resmen! "Yeliz'i biliyorsun."

"Biliyorum, yengemiz." Yavuz tam bir şey soracaktı ki elimi kaldırdım.

"Daha sonra anlatırım, şimdi sırası değil. Buna bir orospu çocuğu yazmış Instagram'dan. İsmini vereceğim, bul yarın depoya götür. Beni çağırırsın." Bir kağıda adamın ismini yazıp uzattığımda Yavuz kağıdı cebine koydu.

(S.O.S)YETİK AŞK(!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin