9.Bölüm

1.5K 49 9
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. :)

***

Yeliz Atalar

Kıskanıyor muydu o? Doğru yoldaydım. Kesinlikle doğru yoldaydım... Restoranın ortasında kükremişti resmen. Elini saçlarından geçirdikten sonra sakallarını sıvazlamaya başladı. Soluklarını duyabiliyordum. Kesik kesik ve hızlıydı. "Ne demek gülme, Aslan? Komikti güldüm işte."

"Gülmeyeceksin, Yeliz." Dişlerinin arasından tıslıyordu. Hala ayaktaydı ve resmen başıma dikilmişti.

"Etrafta tanıdık kimse yok, Aslan. Bu rolü yapmak zorunda değilsin." Gözlerimi devirerek yemeğime döndüm. Odada yaşadığımız anlar nefes kesici ve güzeldi. Bunu biliyordum ama bana kendini açıklamazsa, ne istediğini söylemezse ona istediğini veremezdim.

"Öyle mi, Yeliz?" Meydan okur gibi olan ses tonu daha da rahatsız ediyordu beni.

"Öyle." dedim kararlılığımı göstererek.

"Tamam o zaman. Dediğin gibi olsun." Yine başlıyorduk oyun oynamaya... Ama ben onun aklını almasını bilirdim. Daha önce yapmıştım, yine yapardım. Beni zorlamaması gerektiğini bilmeliydi. Alttan alan ve kendini ezdiren biri olmamıştım hiçbir zaman.

Kendine yiyecek bir şeyler aldıktan sonra karşıma oturdu. Sessizce yemiştik yemeğimizi. Bir süre sonra Burak ve Irmak da bize katılınca muhabbet şükürler olsun ki açılmıştı. Yine tek kolunu omzuma atmıştı ve göğsüne hafifçe yaslanıyordum.

Burak ve Irmak'a özeniyordum cidden. Birbirlerini arada öpüyorlar, sanki etrafta onlardan başka hiçkimse yokmuş gibi davranabiliyorlardı. Üzerlerindeki ışıltıyı, gözlerindeki aşkı görmemek imkansızdı. Biz de el ele tutuşuyor, sarılıyor, birbirimizi öpüyorduk ama dışarıdan imrenilmediğimiz kesindi. Tabii imreniliyorduk... O İstanbul'un en gözde bekar erkeklerinden biriydi ve ben de aynı şekilde fazlasıyla talibi olan biriydim. Hem mesleki açıdan hem de konumumdan dolayı. Bu açıdan evet, alfa bir çift olduğumuz rahatlıkla söylenebilirdi.

"Ya bırakalım şarabı falan da, otelin çatı katı barmış. Bir gidip kendimizden geçelim, olmaz mı?" Burak'ın ortaya attığı fikirle Irmak hemen sırıttı.

"Aşkım çok iyi dedin. Şöyle magazine yakalanma, sarhoş olma korkusu olmadan güzel bir gece geçirelim ya!" Heyecanla cevabımızı bekliyorlardı. Eh... O zaman yapılacak tek bir şey vardı. Önümdeki şarabı ve Aslan'ın önündeki şarabı diklediğim gibi ayağa kalktım.

"Gidelim!"

Bar fazlasıyla güzeldi. Genel olarak siyah tonları hakim olsa da spor şık tasarlanmıştı ve neon yazılı tabelalar oldukça modern bir görüntü sunuyordu. Localardan birine geçtiğimizde garson hemen içkileri getirmeye başladı. Votka içecektim... Ben ve Aslan bir koltukta, Burak ve Irmak bir koltuktaydı ve karşı karşıyaydık. Aramızda da sehpa vardı. Neyseki İtalyanca şarkılar değil yabancı bilindik pop çalıyorlardı.

İtalyanca şarkıları severdim ama yine de çalmaması iyiydi. Fazla romantikti. Aslında tam bir Türkçe pop kızıydım ama işte İtalya'daydık ve bu kadarı geliyordu elden! Garson Irmak ile bana votka dökmüştü, beylere de viski.

"Bazen hiç tanınmadığım bir yerde olmak öyle iyi geliyor ki!" Hepimiz Irmak ile aynı fikirdeydik.

"Evet... Keşke hep böyle olsa! Bıktım dedikodudan, kaostan!"

"Yeliz, siz kızların ata sporu değil mi bu?"

"Ya Burak, öyle de... İşte! Hayatımızı yönlendiriyorlar fark etmiyor musunuz? Korkarak yaşıyoruz."

(S.O.S)YETİK AŞK(!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin