•3•

1.1K 55 60
                                    

Bu şarkıyı Bege söylemeden de dinliyodum. Ünlü oldu şimdi...

Neyse siz bölüme geçin.

Oy ve yorumlarınızı bekliyoree ♡

•••

Sercan Yıldırım

Beni dürten el yüzünden uyandıktan sonra elin sahibi olan Burak'a bezgince baktım.

Sercan: Oğlum ne uyandırıyosun beni? Sevmiyorum uyandırılmayı. Beni bi kendi halime bırakın.

Burak: Lan uçak var hâlâ uyuyosun. Çok sevdin galiba burayı. Gelmeye niyetin yok mu?

Sercan: Yok valla. Zaten maçtan sonra tatilimiz vardı ben burda kalıyorum. Size elveda.

Arkamı dönerek uyumak adına bir adım attım. Burak birkaç soru daha sorsa da uykum daha ağır bastığı için duymamazlıktan geldim.

Burak sonunda pes edip gittiğinde gülümseyerek uykuya dalmayı bekledim. Ta ki telefonum çalana kadar.

Sercan: Ulan bu saatte aranır mı ya? Daha kargalar bokunu ye- LAN NISA ARIYO! NAPCAM BEN? NAPCAN SALAK AÇIP KONUŞACAKSIN!

Kendi kendime konuşmamı bitirince derin bir nefes alarak telefonu açtım.

Nisa: Günaydın. Uyandırmadım umarım.

Sercan: Yok yok kalkmıştım ben de. Günaydın bu arada.

Yalanına sıçayım Sercan. Nasıl bir çocuk oldun sen?

Nisa: Dün gezeriz diye konuşunca bi aramak istedim. Gezilecek çok yer var çünkü. Ne kadar erken o kadar iyi.

Sercan: Ne güzel düşünmüşsün. Kahvaltı ettin mi?

Nisa: Evet evet hallettim onu.

Sercan: O zaman ben bi duş alayım kahvaltı yapayım bir saat sonra buluşuruz.

Nisa: Tamam ben sana konum atarım.

Telefonu kapattıktan sonra salak salak gülümsemeye başladım. Bu kız bana harbiden çok iyi geliyordu.

İşlerimi hallettikten sonra Nisa'nın bana attığı konuma gitmek için bir taksi çağırdım. Yolculuk çok uzun sürmemişti.

Kısaca sarıldıktan sonra ayrılarak sokakta yürümeye başladık.

Nisa: Denemen gereken bir peynir var aslında ama onu akşama saklıyorum. Şimdi istersen bir tekne turu yapabiliriz.

Sercan: Sen ne dersen o patron.

Nisa gülümseyerek başını salladıktan sonra onun talimatıyla bahsettiği yere geldik. Tekneye binmeden bile manzara harika görünüyordu.

Ödeme işlerini hallettikten sonra tekneye bindik. Uygun olan yere oturduk. Tur başladığında manzaraya bakmak için uğraşsam da sürekli Nisa'ya bakmak istiyorum. Sanki onda beni ona çeken bir şey vardı.

Nisa: Manzara harika değil mi gerçekten? Bayılıyorum buraya.

Nisa manzaraya bakıyordu ama benim gözüm hâlâ ondaydı.

Sercan: Hı hı, gerçekten çok güzel.

Nisa başını çevirip ona baktığımı görünce gülümsedi.

Nisa: Mazara orda yalnız.

Eliyle nehri göstermişti. Ben de başımı eğip gülümsedim. Yine yakalandım. Azıcık hislerini belli etme be Sercan.

Telefonum çalınca kurtulma hissiyle rahatladım. Arayanın Mert olduğunu görünce yine gerildim. Çünkü bugün normal koşullarda Istanbul'da olmalıydım ve dönünce Mert'le buluşmak için sözleşmiştik.

İşin kötü yanı teknedeydim ve kaçacak bir yer de yoktu. Hadi açıkla bakalım Seco neden dönmedin!

Kapatsam hiç olmayacağı için telefonu açtım.

Mert: Seco'm nerdesin ya?

Sercan: Kanka Prag'dayım biliyosun.

Mert: Burak'la karşılaştık az önce. Dönmüş tüm takım. Sen ne arıyorsun orda? Nisa'yla karşılaştım orda kaldım de bana da kendimi yere atayım şuracıkta.

Sercan: Keşke kahin falan olsaymışsın Mert.

Mert: Yine mi çok zekiyim? Şu zekayı benden alıp sana vermemiz lazım. Oğlum kaç yıldır aynı kızın peşindesin, yeter ya! Ben yıldım.

Sercan: Boş yapma Mert.

Mert: Neysee ben sizi hiç bozmayayım. Keyfinize bakın.

Gülerek telefonu kapattım. Mert arada sinir bozda da severdim kendisini.

Sercan: Mert Bey yine formunda.

Nisa: Yaa! Yarışmadan sonra bir tek Cemal ve Gizem'le iletişimde kaldım. Nasıl onlar iyi mi?

Sercan: Turp gibiler hiç merak etme. Mert'le Evrim zaten sevgililer bayadır.

Nisa: Tencere yuvarlanıp kapağını buldu desene.

Sercan: Tam olarak öyle oldu.

Biz de bulsak mı birbirimizi? Koca ülkede rastgele sana denk geldim. Bu tesadüf olamaz. Bu tesadüf olmamalı.

Nisa: Şaka gibi değil mi? Benim senden haberim yok maça geliyorum. Senin benden haberin yok şehrime geliyorsun. Ve bi şekilde iletişim kuruyoruz. Şimdi burdayız.

Aynı şeyi düşünmemiz de harika olay. Biz ne kadar harikayız. Sen ne kadar harikasın Nisa'm...

Sercan: Gerçekten şaka gibi. Uzun süren bi yarışmadan tanışmamız bile şaka gibi. Bunların bi anlamı olmalı.

Nisa: Bunların bir anlamı var zaten Sercan. Her şeyin bir anlamı var. Bizim tek yapmamız gereken bu anlamı bulmak.

Ben onu biliyorum ama neyse...

Sercan: Burda sadece 2 günüm var. Bu 2 günde bu anlamı bulmaya ne dersin?

Bir teklif yapmıştım ama teklifimin ne anlama geldiğini inanın ben bile bilmiyordum.

Nisa: Hiçbir şey gizli kalmamalı. Gizli şeyleri sevmem. Bulalım bakalım. Nasıl bulacaksak!

Cheesecake (SerNis)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin