Kum... saatlerdir tepemizdeki güneşin pişirdiği kum. Hani terlikle bata çıka yürüdüğünüz ama sıcaktan çıplak ayakla da basamadığınız kum. Ayak parmaklarınızın arasına girip sizi rahatsız eden kum.
Bir de güneş... normal zamanda klima olmadan hayatta kalamayacağınız kadar sıcak olamasını sağlayan güneş. Hani benim gibi beyaz tenli insanları bronzlaştırmak yerine domatese çeviren güneş.
Bu iki kelime sanırım yazı tanımlayan şeyler. Bir de denizi ekleyebiliriz ama buraya yazacak olumsuz bir şey bulamadığım için es geçiyorum onu.
Anlayacağınız üzere çok bir hayranı değilim bu mevsimin. O zaman neden şuan plaj şezlongunda Suho hyung sırtıma 50 faktör güneş kremi sürerken oturduğumu merak ediyor olabilirsiniz. Eğer saat 2 yönüne bakarsanız görüceksiniz.
Afedersiniz siz göremiyorsunuz o zaman ben anlatıyorum. Plajda kendi yerim olarak işaretlediğim ve benden başkası oturunca ciddi kavga çıkardığım konumun hemen iki yönünde can kurtaran kulübesi bulunuyor.
En büyükleri ve can kurtaranların lideri olan Kris tahta kulübenin iskelesinde kırmızı can kurtaran şortuyla birlikte denizi izleyerek göreviyle meşguldü. Uzun, sarışın ve göz kamaştırıcı... tıpkı Mc Donalds reklamı gibi.
Ara sıra çıplak göğsünde duran dürbünü ile denizi izlemek dışında görev başında neredeyse hareket etmiyordu. Az önce bir kız daha onun nöbetinde boğuluyormuş gibi yaptığı için ıslak saçlarını eli ile geriye doğru yatırmıştı. Güzel yüzü şimdi çok daha göz alıcıydı.
Hemen yanında bir şezlonga uzanmış bir şekilde uyuyan ise Chanyeol'du. Kris'ten önceki nöbet ona ait olmalıydı. En az Kris kadar uzundu. Sürekli farklı bir renge boyadığı saçları, şuan kızıldı, beyzbol şapkasının içine sıkıştırılmış, kepçe kulaklarını ortaya çıkarmıştı. Uzun bacaklarını üst üste atmış bir şekilde şezlonga uzanırken tek eli çıplak karnında dinleniyordu.
İkisi de yakışıklı erkeklerdi doğruyu söylemek gerekirse. Ama benim bu gün buraya gelme sebebim ikiside değildi. Şezlongun üzerinde hemen yanımdaki telefonuma uzanıp saate baktım. Jongin'nin nöbetine yalnızca on dakika kalmıştı. Evet, nöbet çizelgesini ezberlemiştim. Birazdan kulübeye gelip Kris'in boynundaki dürbünü alarak nöbeti devralacaktı.
Ve işte esmer şekerim kolunun altına aldığı sörf tahtası ile sudan çıkarak gözcü kulübesine doğru ilerliyordu. Nöbet saatleri dışında Chanyeol uyuyor, Kris bestelediği şarkı üzerinde çalışıyor, Jongin'se sörf yapıyordu.
Açık kumral saçlarının ıslak tutamları alnına doğru yapışmıştı. Boşta kalan eliyle saçlarını geriye doğru attı. Çıplak kaslı göğsünden akan su damlaları kırmızı cankurtaran şortuna doğru ilerliyordu. Basit bir mayo bir insana bu kadar mı yakışırdı. Sanki onun için tasarlanmıştı oysa kırmızı bir kumaş parçasıydı sadece. Üzerindeki tek aksesuar da boynundan sarkan demir bir kolyeydi.
"Ağzının suyunu akıtarak Jongin'i izlemeye devam mı edeceksin yoksa bizimle denize gelecek misin?" Jongdae'nin sesi beni düşüncelerimden uzaklaştırdı.
"Gidin işte."
"Bir gün onunla konuşacak mısın Bay sırıl sıklam aşık?" Bu sefer konuşan Minseok'du. Hemen yanımdaki şezlonga uzanmış bir şekilde güneşleniyordu. Ama tabiki konu birden benim aşk hayatım olunca bütün dikkati değişmişti.
"Aşık değilim."
"Tabiki değilsin. Gidip merhaba de öyleyse." Baekhyun tabiki üçü içinde neden arkadaş olduğumuzu en çok sorguladığımdı.
"Tabi derim."
"Hadi" üçü birden konuştuğunda deli cesaretiyle birden ayaklandım.
Jongin'nin nöbeti en hareketli olandı. Esmer can kurtaran kulübede bile duramıyordu neredeyse. Deniz şortumun cebindeki telefonu çıkarıp tekrar saate baktım. Neredeyse nöbeti başlamak üzereydi. O çok nefret ettiğim kumlardan bata çıka ahşap yapıya doğru ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One Shot Book//Sekai
Fanfictionİçindekiler (Yazdıkça Güncellenecek) -KJI88: bilimkurgu -Killer(M): cinayet -Tag: friendship -Trainee: fluff -Competition: Komedi/Polisiye -How İ (M)et Jongin -Gang -Döv(M)e Sanatçısı ve Bar(M)en -Dor(M) -Sa(M)e -Antagonism: omegaverse -Cheating On...