Bir Cehennem...
Laboratuvarda hayat sürdüren hunharca denek.
Üzerlerine işlenmiş lanet deneyler.
Ölümün pençesinde kaybolan savaşçılar.
Gözyaşları ve korkuyla kaplı bedenler.
Enselerine yazılan kod isimler ile hayat sürdüren günahsız mahkûmlar.
On...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ölümler ve serzenişler. Ölüm bana uzaktı, eğer ben ölürsem bu laboratuvar bir hiç olarak kalırdı. Benim istediğim buydu ama benim isteklerim burada yokluktaydı. Laboratuvar kurucusunun kızı olmak kötü bir seçilmişlikti.
Gözlerimi güçlükle açtığımda yukarından gelen ışığın doğrudan irislerime çarpması ve netleşmeyen göz bebekleri tekrar kapatmama neden olmuştu. Gözlerimi açamasam da nerede olduğumu adım kadar iyi biliyordum. Burası yer altının son katı, son katındaki iki odadan biri. Ölmek üzere olan her deneğin konulduğu odadaydım. Burası kare bembeyaz duvarların ortasındaki birbirinden farklı insan vücuduna bağlanan cihazların arasındaki tek yatağın olduğu odaydı.
Diğer oda ise karanlıktı. Laboratuvarda deney sırasında ölen her deneğin mezarlığıydı o oda. Yer altının son katmanı beyaz ve siyah olarak ikiye ayrılan taraftı. Beyaz umudu, siyah ise umutsuzluğun temsilcisiydi. Yeraltı soğuktu, karanlıktı ve hüzün kokuluydu. Benim ise en sevdiğimdi yeraltı. Beni ve karanlığımı temsil ediyordu.
Şifreli demir teknolojik kapı cızıltı sesiyle açılmıştı. Güçlükle kapıya baktığımda bana gönderilen muhafızı gördüm. Gözlerimin önüne her sahne kesik kesik geliyordu. En net gelen sahne muhafızın arka boynundaki Alfa simgesiydi. Salyangoz kabuğunu andıran o dönemeçli simge sadece bende yoktu. İmkânsız olan bir şey gün yüzüne çıkmıştı.
"A6?"
"Kimsin sen?" hızla sorduğum soruyla ben bile afallamıştım. Sesim düşündüğümden kısık ve titreyerek çıkmıştı.
"Her şeyi anlatacağım, ama asıl önemli olan sensin şu an dinleyebilecek durumda değilsin." Derken adım adım yaklaşıyordu. Bir anda elimi kaldırıp beş parmağımı öne sererek durmasını belirten bir ifade gösterdim.
"Kim olduğunu söyle." Bu sefer daha çok bağırarak keskin bir ses gösterdim. Derin bir nefes alarak acı kahve irislerini kilitledi kendi irislerime. Ne düşündüğünü anlayamıyordum ama zorluklar vardı gözlerinde, geçmişiyle boğuşuyor gibiydi. Birkaç dakika gözlerini kırpmadan bana baktığında tek düze bir ses sergileyerek kısa ama en büyük etkiyi ortaya koyacak bir sesle tanıttı kendini.
"Ben Z7. Alfa olduğum öğrenilmemesi için deneklik hayatım Veta üyelerinin arasında geçip, sessizce muhafızlığa büründürülen Z7." Yankılar arasında sessizlik kapladı her tarafı. Duvarlar çığlık atamıyor sadece orada bulunan iki deneği izliyordu.
Sessizlik saniyeleri dakikalara dönüştü. Benim yüzümden Alfa olduğu saklanılmış bir denek vardı. Yüzünü tekrardan kapatarak arkasına döndü. Elleri titriyordu yakasındaki asılı duran telsizi olduğu yerden alırken. "Profesör," dedi ve bir kez daha bana dönerek gözlerime baktı. "A6 uyandı."
"Anlaşıldı, geliyoruz." Dedikten sonra telsize sessizlik hâkim oldu. Buraya gelip beni alacaklardı. Z7 kendisinin keskinliğini belli ediyordu, sert adımlarla odada bulunan kapının şifresini girerek çıktı. Üç dakikayı geçmeden profesörler akın etti. Sekiz profesör vardı Black'te dahil. Gözlerim kapalıydı, hiçbirinin ne sıfatlarını ne de bana yaptıklarını görmek istiyordum.