Can elimi ağzımdan çekti.
"Ne yapacağız?" Diye sordum fısıldayarak.
"Şu aklı kıtlara mesaj at bir şeyler yapsınlar çıkarsınlar şunu odadan." Dedi can öfkeyle fısıldayarak. Arkadaşlarıma o şekilde hitap etmesine bile kızamıyordum çünkü haklı. Onlara görev veren kafama... neyse. Telefonumu çıkarttım sessize aldım parlaklığını kıstım ve Hayal'e mesaj yazmaya başladım.
YAZARIN ANLATIMIYLA
Hayal ve Rüzgar cilveleşirken telefonlarına aynı anda art arda mesaj gelince telefonlarını çıkarıp mesajlara baktılar.
Şirinceler grubundan 3 yeni mesaj*
Su: Salaklar nerdesiniz?
Su: Müdür şu an koltuğunda oturuyor. Dolapta saklanıyoruz.
Su: Bir şey yapın çıkarın şu adamı şurdan.
Hayalle Rüzgar aynı anda kafalarını telefondan kaldırıp birbirlerine bakarlar.
"Müdürü unuttuk!" Dedi Rüzgar şok içinde.
"Su bizi bitirecek!" Hayal ve Rüzgar korkuyla üst kata çıkarlar.
Gökhan, Samet ve Elaya doğru yürürler.
"Müdür içerde." Dedi Hayal kaşlarını çatarak.
"Has... oyuna dalmışız lan." Dedi Samet.
Rüzgar, "Oyun oynayın diye koyduk zaten sizi buraya." Diye azarladı.
Gökhan, "Siz ne yapıyordunuz aşağıda kardeşim?" Diye sordu sinirle.
Hayal hemen atladı, "Tamam kim ne yaptıysa yaptı! Hepimiz yaptık bir salaklık. Şimdi susun da şu adamı çıkaralım içeriden."
Ela, "Hayal doğru söylüyor."
Gökhanın gözü birden yangın alarmına kaydı.
"Var benim aklımda bir şeyler." Diye mırıldandı.
SU'YUN ANLATIMIYLA
Havasızlıktan ölmek üzereyim içerisi o kadar sıcak oldu ki... nefes alamıyorum.
"Can nefes alamıyorum." Dedim zar zor. Can telaşla yüzüme baktı.
"İyi misin?" Soruya bak! Nefes alamıyorum diyorum 'iyi misin?' Diye soruyor. Hızlı hızlı nefes alıp verirken başımı salladım sağa sola. O sırada bir ses yükseldi.
"Bu... bu ne sesi?" Diye sordum fısıltıyla ve nefes almaya çalışken.
"Yangın alarımı." Dedi ve dudağının kenarı yukarıya kıvrıldı.
Odanın kapısı açıldı. Kulaklarımı Hayal'in telaşlı sesi doldurdu.
"Hocam... laboratuvarda yangın çıkmış." Dedi nefes nefese.
"Ne?" Dedi ve telaşla yerinden kalktı müdür. Birden dolabın kapağı açıldı. Hayal sırıtarak bize bakıyordu. Birden dolaptan dışarı attım kendimi. Boğazımı tutarak derin derin nefesler alıp verdim.
"Ölüyordum. Nerdesiniz siz? Size iş verenin aklına..." lafımı Can'ın boğazını temizleme sesi kesti.
"Müdür küçük olunca bizde..." Müdür küçük olunca mı? Allah bilir ne yaparken gözden kaçırdılar bizim koca göbekli müdürü.
"Her neyse! Hadi çıkalım artık." Dedi Can oldukça katı bir sesle. Can koltuk değneğine tutuna tutuna odadan çıktı. Neden bu şekilde davrandığına anlam veremedim.
Olayın üzerinden tam beş saat geçti. Yatakhanelerde oturuyorduk. Sıraya girmiştik ve Hayal'in duştan çıkmasını bekliyorduk. İlk o girmişti düş'a sonra ben girecektim benden sonra da Ela.
"Bizim süslü, bakımlı, kokoş kızımız bugün duştan çıkar ve biz gireriz umarım." Diye mırıldandı Ela telefondan başını kaldırmadan.
Hayal'i duştan çıkaracak bir fikir geldi aklıma.
"Aklımda bir şeyler var." Dedim sinsi bir gülümsemeyle. Ela telefonunu yatağına bıraktı ve merakla bana baktı.
"Neymiş o?"
"İçerde son ses müzik dinliyor bizimki. Kabinde zaten buğulu bizi görmesi imkansız bizimde onu görmemiz imkansız. Gizlice içeri girip lavabonun suyunu açacağız..."
"Ve suyu soğuyacak." Diye devam ettirdi lafımı gülerken.
"Aynen öyle." Dedim elimi şıklatarak.
"Sen arkamda dur ben gireceğim içeri." Başımı aşağı yukarı salladım. Elayla yataktan kalkıp banyoya ilerledik. Sessizce banyonun kapısını açtık ve içeri girdi Ela. Çeşmeyi açtı ve dışarı çıkıp kapıyı kapattı. İçeriden kocaman çığlık sesi duyuldu. Hayal her zamanki gibi abartmıştı her şeyi. Kısa bir süre sonra kaşları çatık bir şekilde bornozuyla çıktı banyodan.
"Su neden soğudu birden?" Dedi hiç bir şey anlamayarak. Biz gülmekten ölmek üzereydik.
"Siz mi yaptınız?" Dedi tek kaşını havaya kaldırarak. En sonunda her şeyi anladı. Gülmemi zar zor durdurdum.
"Banyoda uyumayı düşünüyordun her halde. Bizde uyandıralım dedik." Dedim kahkahalarımın arasında.
"Aşkolsun ya! Hadi Ela'yı anladım, Su sen nasıl yaparsın bunu?"
"Şuna bak ya." Dedi Ela kaşlarını çatarak. "Su'yun altından çıktı her şey zaten." Hayal bana gözlerini kısarak baktı.
"Alacağın olsun."
"Yaratıcı fikirlerle gel." Dedim gözümü kırptım Hayal'in yanağından makas alarak banyoya ilerledim. Duşa girip kısa sürede işimi hallettim ve duştan çıktım. Benden sonra Ela girdi ve o da duştan çıktı.
"Bak biz ikimiz yarım saatte işimizi hallettik. Sen iki saattir içeridesin." Dedi Ela Hayal'e.
Hayal omuz silkip hızla mesaj yazmaya devam ediyordu. Kiminle konuştuğunu tahmin etmek zor değil. Büyük bir kahkaha attı birden.
"Ne oldu?" Dedim kaşlarımı çatarak.
"Hiç. Rüzgara gülüyorum." Tabii Rüzgar!
Bir kaç saat kadar Ela ile sohbet ettim ve Hayal'in Rüzgarla telefon konuşmasını dinledik. Yaklaşık üç saat boyunca telefonla konuştular. Yarsı ise 'sen kapat' muhabbeti zaten. Hayatım boyunca nefret etmişimdir şu 'sen kapat' konuşmalarından.
"Bugün ne oldu biliyor musun Ela?" Dedi Hayal imalı imalı bana bakarak. Ela kaşlarını çattı ve Hayal'e baktı.
"Şu okula yeni gelen Canla bizim kız dolaba saklanmış. Ama bir görsen sarmaş dolaş. Bu bizim kızın çocuğa bir bakışı var görmen lazım. Eridi resmen." Yanımdaki yastığı sinirle Hayal'e fırlattım.
"Saçma saçma konuşma."
"Ooo." Dedi Ela.
"Ela uymasana sen şuna. Saçmalıyor her zamanki gibi."
"Yakışıklı çocuk vallahi." Dedi Ela imalı imalı.
"Ela!" Dedim kaşlarımı çatarak.
"Baya baya yakışıklı hemde. Hatta yakışıklı kelimesi az bile kalır." Dedi Hayal. Birden gözümün önüne Can ile dolapta kaldığımız an geldi. Kızlar haklı gerçekten yakışıklı çocuk.
"Bence de. Yakışıklı kelimesi az kalır." Dedi Ela sırıtarak.
Gözlerimi kocaman açarak Ela'ya baktım, "Ben onu dışımdan mı söyledim?" Ela ve Hayal kocaman kahkaha attılar.
"Söylememiştin ama az önce itiraf ettin." Dedi Hayal kahkahalarının arasında. "Kız sen aşık olmuşsun." Dedi ona attığım yastığı tekrar bana atarak.
"Saçmalama! Yok aşk falan." Dedim yorganımı açtım ve içine girip kızlara sırtımı dönerek yattım.
"Konuşmadan da kaçıyor görüyor müsün? Aşık olmuş bu." Dedi Ela.
"İyi geceler aşk böceğim." Dedi Hayal.
Onları duymazdan gelerek gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım.
CAN'IN ANLATIMIYLA
Samet, Rüzgar ve Gökhan'ın uyuduğundan emin olduktan sonra sessizce doğruldum yattığım yataktan. Tekrar emin olmak için göz gezdirdim etrafa. Sessiz bir şekilde koltuk değneğimi alıp yataktan kalktım. Bu değneğin tıkırtısıyla o kadar zorlaşıyordu ki işim. Olabildiğince sessiz bir şekilde odadan çıktım ve yemekhane ve tuvaletlerin olduğu kata indim. Tuvalete girdim ve aynadaki yansımama baktım acır gibi. Bu hayatta Bahar yoksa Can da yok. Baharsız Can bir hiç... biz onunla bir bütündük ve onu benden aldılar. Hemde onu benden alan kişi ABİM... sinirle yumruk yaptığım elimi aynaya geçirdim. Sonra kırılan parçalardan büyük olanını elime aldım ve o büyük parçadaki yüzümün yansımasına baktım. Can kırıkları'ydı bu. Büyük parçayı bileğimin üstüne değdirdim. Tam bileğimi kesecekken elimi bir el tuttu. Bahar'ın eli bu! Karşımda beyaz elbiseyle melek gibi duruyordu. Bunun hayal olduğunu biliyordum ama içten içe hayal olmaması için dua ediyordum.
"Yapma." Dedi gülümseyerek.
"Sensiz yapamıyorum." Dedim gözyaşları içinde.
"Bensiz yapabilirsin." Dedi ve gülümseyerek elini yanağıma götürdü. Keşke kokusunu içime çekebilsem.
"Yanına gelmek istiyorum. Senin olmadığın bir dünyada ben nefes alamıyorum. Bırak yanına geleyim." Diye yalvardım titreyen sesimle.
"Hayır. Burda kalacaksın sevgilim. Ben hep senin yanında olacağım. Başka birine aşık olacaksın... hayatına devam edeceksin. Bil ki ben senin hep yanındayım."
"Senden başkasına aşık olamam. Bahar lütfen izin ver."
"Benim için burda kal sevgilim." Dedi ve birden görüntüsü kayboldu. Elimdeki büyük cam parçasını avucumun içinde sıktım. Damla damla akan kanları umursamadan tuvaletten çıktım ağlayarak. Hızla kendimi okulun dışına attım. Sandalyesinde uyuyan güvenliğe baktım ve sessizce okuldan çıktım. Yaşamak bana acı veriyor... aldığım nefes bana acı çektiriyor.
SU'YUN ANLATIMIYLA:
Odanın içinde çalan telefonun sesiyle gözlerimi araladım.
"Şu lanet telefon kiminse ya açsın ya kapatsın!" Diye bağırdım uykumun bölünmesinin vermiş olduğu sinirle.
"Rüzgar arıyor." Dedi Hayal heyecanla. Ben böyle aşkın ta... bu ne arkadaş gecesi gündüzü ayrı dert.
"Ya başlatma Rüzgarına kapat şu telefonu ve uyu." Diye azarladı Ela.
"Kıskanmayın sizin sevgiliniz yok diye." Dedi ve hava atarak telefonu kulağına götürdü.
"Efendim aşkım... ne? Ne kanı Rüzgar ne diyorsun sen? Can mı?" Hemen yatağımdan doğrulup Hayal'e baktım.
"Ne Can'ı? Ne olmuş Can'a." Dedim telaşla.
"Tamam hemen geliyoruz." Dedi ve telefonu kapattı Hayal.
"Hayal ne olmuş söylesene." Dedi Ela telaşla.
"Can... yatağında yokmuş tuvalette de kırık camlar ve kan izleri varmış." Dedi Hayal dehşet içinde. Ağzım açık bir şekilde Hayal'e baktım.
Hemen yatağımdan kalkıp elime ilk geçen pantolonu ve tişörtü üzerime giyip yatakhaneden dışarı çıktım. Kızlar da peşimden geliyordu. Alt kata indim. Herkes burdaydı. Müdür, Rüzgar, Samet, Gökhan ve tanımadığım orta yaşlarda kadın ve adam. Gökhan, Samet ve Rüzgar bize doğru geldiler.
"Neler oluyor?"
"Az önce güvenlik kameralarına baktık. Can'ın eli yaralı bir şekilde tuvaletten ve okuldan çıktığı görüntülerden başka bir görüntü yok elimizde. Tek başına tuvalete giriyor ve yarım saat sonra dışarı eli kanlı bir şekilde çıkıyor. Bu kadar." Rüzgarın anlattıklarını kaşlarım çatık bir şekilde izlerken bize yaklaşan güvenlik görevlisine kaydı gözüm.
"Kovuldun!" Dedi koridoru inleten müdürün sesi.
Ağlayan kadını sakinleştirmeye çalışan adamın söylediklerine kulak verdim.
"Sakin ol. Biliyorsun nerede olduğunu. Mezarlıktadır nerde olabilir başka." Dedi adam kadını sakinleştirmeye çalışarak. Büyük ihtimalle Can'ın annesi ve babasıydı bunlar.
"Adam'ın dediğini duydunuz mu?" Dedim bizimkilere. "Mezarlıkta olabilir diyor."
Hepsi bakışlarını o yöne çevirdi.
"Amca pardon. İstemeden kulak misafiri olduk. Mezarlık dediniz... biz bir baksak bizi götürebilir misiniz oraya?" Dedi Gökhan nazik bir sesle.
"Tabii götüreyim."
Hep birlikte okuldan çıktık Can'ın babasının arabasına bindik.
"Kimin mezarına gidiyoruz?" Diye sordum kaşlarımı çatarak.
"Tam üç ay önce Can kız arkadaşını kaybetti. O kızın ölmesi oğlumu derinden sarstı. Biri tarafından kaçırılıp öldürüldü kız. Kimin kaçırıp öldürdüğünü bilmiyoruz." Can'ın babasının açıklamasıyla boğazıma bir yumru oturduğunu hissettim. Bir insan bir kıza nasıl böyle bir şey yapabilir? Kaç tane çiçek daha koparılacak bu dünyadan? Kaç tane kadının daha nefesi kesilecek? Bir çiçek daha solup gitti bu dünyadan demek. Bir kadının canına kıymak bu kadar kolay mı gerçekten? Bir insanın canını alabilmek bu kadar kolay mı? Bir insanın nefessini kesebilmek! Bunu yaparken insanlar bunu bir güç mü zannediyor! Söylenecek o kadar çok şey var ki! Artık susma dünya! Kadına, erkeğe, hayvana şiddet, gasp her yerde! Gözünü yumma olanlara karşı. Sessiz kalma! Kocasıdır döver! Hak etmiştir! O yaptıysa vardır bir bildiği deme!
Arabanın durmasıyla ayrıldım düşüncelerimden. Hala aklım almıyor! Nasıl bir insan bir insanı öldürebilir. Arabadan indik.
"Siz burda bekleyin biz bakıp gelelim." Dedi Gökhan Canın annesine ve babasına. Ben mezarlıkla ilerlerken arkadaşlarımda arkamdan geliyordu. O kadar karanlıktı ki hiç bir şey göremiyorum. Elimi cebime atıp telefonumu çıkarttım ve ışığını açtım. Bir az ilerde mezarın yanına oturmuş birini gördüm. Hemen koşarak yanına gittim. Kafasını mezar taşına yaslamış ve ağlıyordu. Omuzuna dokunduğumda başını kaldırıp yaşlı gözleriyle bana baktı Can. Başını tekrar mezar taşına yasladı. Ne söylemem gerekiyor ne yapamam gerekiyor hiç bilmiyorum. Gözüm Can'ın kanayan eline kaydı.
"Elin kanıyor." Dedim. Çok saçma bir cümleydi bunu neden söylediğimi bilmiyorum. Bizimkilere baktım gözlerimle bizi yalnız bırakmalarını söyledim anlayışla başlarını sallayıp uzaklaştılar yanımızdan. Can mezar taşından kafasını kaldırıp bana baktı yaşlı gözleriyle.
"Sana çok benziyor biliyor musun?" Dedi titreyen sesiyle.
"Ben..." dedim ve durdum. "Ne diyeceğimi bilemiyorum Can. Çok üzüldüm... başın sağ olsun."
"Bazen sana bakmak bile canımı o kadar acıtıyor ki. Seni görünce onu görüyormuş gibi hissediyorum. Kendi canıma koymaya kalktım, onun hayali durdurdu beni. İnanabiliyor musun? Hayali sadece bir hayal durdurdu beni." Söyledikleri canımı o kadar acıtmıştı ki sadece dolu gözlerimle yüzüne bakıp onu dinliyordum.
"Seni görmek bana acı veriyor anlıyor musun?" Dedi hıçkıra hıçkıra ağlarken. Onu ilk defa bu kadar bitkin ve güçsüz görüyordum.
"Neler olduğunu anlatmak ister misin? Kim yaptı bunu? Biliyor musun?" Dedim gözyaşlarımı silerek.
"Abim!" Dedi hüznü yerini öfkeye bırakırken. Şok içinde Can'a baktım. Abisi kız arkadaşını öldürdü! Ama neden?
"Ne?" Dedim söylediğinin şaka olduğunu söylemesini ister gibi. Neler olduğunu anlatmaya devam etti Can.
BÖLÜM SONU
Bir bölümün daha sonuna geldik canlar. Umarım beğenmişsinizdir, bu bölüm benim için çok duygusal bir bölüm oldu. Yazarken çok zorlandım... Sadece Bahar'ın hayaliyle Can hayatına kıymaktan vaz geçiyor olaya bakar mısınız? Bu kısımı yazarken gerçekten çok etkilendim.
Sol alt köşedeki yıldıza basarak oy verebilirsin. Yorumlarınızı bekliyorum🌝
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Kırıkları
Bí ẩn / Giật gânDizilerdeki gibi değildi gerçek hayat. Yaklaşık üç gündür uçurumun kenarında bir evde alıkonuluyorum. Dizilerde bir senaryo olur, adam eliyle koymuş gibi bulur sevgilisini. Ama öyle değil işte! Koskoca bir şehir nasıl bulunabilirdim ki? Can beni asl...