2.Bölüm: Yaşayan bir ölü

80 11 18
                                    

   Yukarıdaki şarkıyı açmayı unutmayın canlarım. 🌹
instagram hesaplarımı takip edip bölümlerden haberdar olabilirsiniz. bmkhikaye  byzamlkkymk
İyi okumalar♥️
    BAHAR BİTTİ KIŞ GELDİ!
    "Oğlum, biliyorsun ki annenle ben çalışıyoruz. Akşama kadar eve gelemiyoruz. Ve senin evde yalnız kalman bizi endişelendiriyor. Yanlış bir şey yapmandan korkuyoruz. Hem ayağındaki alçı da henüz çıkmadı başında birilerinin olması gerekiyor." Babam konu öncesi beni hazırlama konuşması yapıyordu şu an ve iyice canımı sıkmaya başladı. Sinirle nefesimi verdim.
   "Konuya mı girsen artık?" Dedim gözlerimi devirerek.
    "Seni yatılı okula yazdırdım." Dedi tek nefeste. Şok içinde babamın yüzüne baktığımda yüzünde rahatlamış bir ifade vardı. 'Söyledim kurtuldum' diyordu yüz hatları.
   "Yazdırdım?" Diye tekrar ettim anlam veremeyerek babama baktığımda. Yüzüme bile bakmadan başını salladı.
   "Siz bir karar aldınız ve beni bana sormadan bir okula yazdırdın öyle mi?"
    "Oğlum bak..." dedi bana dönerek. Elimi kaldırıp susturdum.
     "Sen benim neler çektiğimi bilmiyor musun?" Dedim kaşlarımı çatarak. "Yalnız kalmaya ne kadar ihtiyacım var bilmiyor musun bunu?"
    "Oğlum bak, çok zor şeyler yaşadın. Okul düşünecek halde olmadığını biliyoruz o yüzden sana haber vermedik. Orda bir sürü arkadaşların olur. Yalnız kalmazsın kafan dağılır."  Babam yaptığı şeyden pişman olmuş gibi yüzüme baktı.
    "Benim kafamı dağıtmaya değil kafamı toplamaya ihtiyacım var. Neden bana sormadan saçma sapan kararlar alıyorsunuz!"Sesim git gide yükseliyordu.
    "Hem belki başkasına..." babamın ne dediğini tahmin ettiğim için kulaklarımı kapattım.
    "Sus!" Kulaklarımı kapatarak bağırmaya başladım ve bağırmaya devam ediyordum. "Ben başkasına aşık olamam!" Babam kollarımı tutup elimi kulağımdan çekmeye çalıştı.
   "Oğlum ben sadece sen mutlu ol diye..."
Kendiliğimden elimi çektim. Ve alçılı ayağımla zar zor ayağa kalkmaya çalıştım. Elimle yıkık evi gösterdim.
   "Bak buraya! Bak! Ben sevdiğim kızı bu eve gömdüm. Anladın mı? Yanına da kendimi gömdüm. Artık beni mutlu etmek için hiçbir şey yapma! Ölüyüm ben ölü! Şimdi eve gidip eşyalarımı toplayacağım! O beni yazdırdığın yatılı okula gideceğim! Bir daha eve adımımı atmayacağım." Kendimden geçmiş gibi bağırıyordum. Babam gözlerinden akan yaşlarla bana bakıyordu.
    "Can özür dilerim oğlum. Lütfen yapma böyle gel eve gidelim. Tamam kaydını aldırırım ordan. lütfen hadi gel evimize gidelim." Tiksinerek babama baktım.
    "Benim bir evim yok artık. Sen beni üstü kapalı yetimhaneye bıraktın."
     "Yetimhane değil orası! Yatılı okul. Yapma böyle."
     "Yetimhanenin süslenmiş püslenmiş hali işte. Ahmet Karanın yanına gömdün beni Ali Kara! Diğer oğlunu da öldürdün sen." Bu cümleyi kurduktan sonra pişman olmuştum. Ama iş işten geçmişti bile.
    "Böyle konuşma!." Dedi halsiz bir sesle. elini kalbine götürerek. Endişeyle babama baktım.
   "Baba!" Babam kalbini tutup dizlerinin üstüne çöktü. Çatlak ayağımı umursamadan yanına koşmaya çalıştım.
   "Baba iyi misin? Baba ses ver." Babamın yanına gittiğimde kucağıma yığıldı. "Baba gözlerini aç baba." Gömleğinin düğmelerini açıp nefes almasını sağladım. "Baba ben tam bir aptalım! Baba özür dilerim kendine gel. Bak yemin ederim gideceğim o okula lütfen kendine gel. Baba ben seni de kaybedemem kendine gel." Babam hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. "Baba bak derin derin nefes al ver."  Telaşla babamın cebine elimi atıp ilacını çıkarttım. Titreyen ellerimle zar zor ilacı açtım. "Baba bak ilacın. İç hadi." Dedim titreyen sesimle. Babama ilacını içirdim. Yavaş yavaş nefes alışları düzelmeye başladı. Kucağımdan doğrulmaya çalıştı. "Kalkma baba kalkma yat." Kucağımda yatarak bana baktı.
   "Ağlama... ağlama oğlum." Ağır ağır elini kaldırdı ve gözyaşlarımı temizledi.
   Ellerimle gözyaşlarımı sildim. "Ağlamıyorum ben." Sesimin titremesine engel olamıyordum. "Baba iyi misin?" Dedim sesim hala titriyordu.
    "İyiyim oğlum. Hadi eve gidelim lütfen." Babam benim yardımımla yavaş yavaş doğruldu. Yerdeki koltuk değneğimi alıp sekerek ayağa kalktım.
   Birkaç saat geçti aradan. Yatağımda öylece oturup duvarı izliyordum. Bir ölüden farksızdım. Yaşayan bir ölü... benim Bahar'ım bitti kış geldi.
    Annem öylece odamın içinde koşturarak eşyalarımı topluyordu. Sürekli bir eşyamı gözlerimin önüne uzatıp 'bunu da alacak mısın?' Diye soruyordu. Sadece başımı aşağı yukarı sallıyordum başka hiçbir tepki vermiyordum.
   "Küçük bir çanta hazırlayacağım sadece. Hafta sonları burda olacaksın zaten." Dedi annem eşyaları toplamaya devam ederken. Birden gözüm annemin önündeki küçük çanta diye bahsettiği büyük boy valize kaydı. Gözlerimi tekrar duvardaki odak noktama sabitledim. Duvarda çerçevede bana gülümseyerek bakan Bahar'ın fotoğrafına.
   "Baya küçükmüş çanta." Dedim gözlerimi fotoğraftan ayırmadan. Annem eğildi valizden doğrulup bana baktı.
   "Küçük bu! İçine sadece beş günlük kıyafet koydum." beş günlük kıyafete koca valiz gerçekten harika!
    "Onunla bir ay idare ederim ben." Annem kaşlarını çatarak bana baktı.
   "İçinde çok fazla eşya yok. Lazım olan şeyleri koydum sadece." Hızlı hızlı tek nefeste içindekileri saymaya başladı. "Havlu, terlik, ayakkabıların, beş tane gömlek, okul forman, yedek okul forman, dört tişört, altı buluz, dokuz tane pantolon, diş fırçası, macunu, tarak..." bu işin sonu yoktu. Gözümü devirerek anneme baktım
  "Anne! Tamam. Allahtan küçük çanta hazırladın. Yoksa odamı sırtlayıp götürtürdün herhalde." Kaşlarımı çattım biran. "Ayrıca benim dolabımda yok o kadar kıyafet. Nerden buldun o kadar kıyafeti?"
    Annem hiç pozisyonunu bozmadan cevap verdi. "Babandan dolabından aldım. Kış günü donacaksın. Dolabında tişörtten başka bir şey yok. Artistliğim bozulmasın diye kazak giyindiğin mi var? Kasların gözüksün diye elinden geleni yapıyorsun." Annemin kurduğu cümleye anlam vermeye çalıştım.
   "Anne babam göbekli! Onun kıyafetleri nasıl olsun bana?"
   "Babam göbekliyse seninde karın kasların var doldurur onlar boşluğu. Sendeki kas ondaki göbek ne olmuş yani?" İstem dışı gülmeye başladım.  Annemin bu abartmaları beni her zaman güldürürdü. İkimizde acı içinde güldük. Biz gülerken babamda kapıdan içeri kafasını uzattı.
   "Göbekli değilim ben! Benimki de kas. Sadece çizgisi yok." Gülerek babama baktık.
   "Hıhı bende öyle düşünüyorum." Dedi annem gülerek. Babam hayran hayran bize bakarak içeri girdi.
   "Ne kadar uzun zaman olmuş sizi böyle mutlu görmeyeli." Dedi ve kollarını iki yana açtı. "Gelin bakayım şöyle." Annemle aynı anda babamın kolunun altına girdik. Ama sorun şu ki; benim boyum babamdan uzundu ve boynuma sarılamadı.
   "Eğil az eşşek sıpası." Babama ters bir bakış attım.
   "Tamam ba-ba." Baba kelimesini bastırarak söyledim. Oradaki vermek istediğim mesajı almış olmalıydı ki bana ters ters baktı. Sonra anneme dönüp beni şikayet etti.
   "Bana eşşek diyor görüyorsun değil mi hanım?" Annem gülerek babamın kolunun altından sıyrıldı.
    "Vallahi oğluma suç atma. Ben onun ağzından o kelimeyi duymadım. Sen kendi kendine dedin. Eşşek sıpası oysa sende doğal olarak eşşek oluyorsun." Babam ters bakışlarını anneme de gönderdi. Şu an aslında mutluluğum sadece üzüntümün üstünü örten bir maskeydi. Annemler beni bir hafta görmeyeceklerdi. Ve akıllarında yıkılmış bir Can kalsın istemiyorum. Sadece bir hafta değil belki de beni asla göremeyeceklerdi. Ben artık yaşayamıyorum...
    Sabah alarımın çalmasıyla gözlerimi açtım. Gözüme giren güneşle gözlerimi hafif kıstım. Kafamı yatağımın hemen yanındaki pencereye çevirdim. Sanki güneş bana inat doğmuş gibiydi. Sanki dışarıdaki her şey bana inat oradaymış gibi. Benim içimdeki mutsuzluğa rağmen dışarıdaki her şey o kadar güzel ki. Artık o kadar kırıktım ki cam parçaları gibi etrafa dağılmıştım. İşte benimki de CAN KIRIKLARI. Toz olma vakti geldi Can. Yatağımdan kalktım ve koltuk değneği ile yavaş yavaş odamdaki banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Lavabonun önünde duran aynadaki yansımama acıyarak baktım. Artık aynaya baktığımda kendimi tanıyamıyordum. Can Kara'yı göremiyordum o aynada.
   Tekrar odama dönüp üzerimi değiştirdim. Ve valizimi aldım, Sürükleyerek odadanın kapısından çıktım. Arkamı dönüp son bir kez baktım odama. Her şeyin yaşandığı bu odaya... Elveda güzel oda... Elveda Can. Kapıdan çıktığımda aşağıdan güzel güzel kokular geliyordu. Kıymalı sigara böreği kokusuydu bu. Annemin yaptığı kıymalı sigara böreği kokusunu nerde duysam tanırım. Valizimi biraz havaya kaldırdığımda beni durduran babamın sesi oldu.
   "Oğlum dur ne yapıyorsun?" Babam telaşla yanıma gelip elimdeki valizi aldı. "Elinde değnek var, ayağın alçılı. Valizi nasıl indirmeyi düşünüyorsun aşağı?" Babam elimdeki valizi alıp aşağı indirdi. Arkasından yavaşça inmeye başladım. Bu değneğin çıkarttığı ses o kadar sinirimi bozuyor ki kenara fırlatasım geliyor.
   Aşağı indiğimde masa başında gülümseyerek bize bakan annemle göz göze geldim. Zavallı annem. Sırf beni mutlu etmek için mutluymuş gibi davranıyor. Oğlunu kaybetti ama hala beni mutlu etmek için çabalıyor. Ona saygısızlık edemezdim. Gülümseyerek masaya oturdum.
   "Ellerine sağlık canım annem. Her şey harika gözüküyor." Hüzünle gülümseyerek gözlerime baktı. Gözleri dolu dolu gülümsüyordu. O an kalbimin bir kez daha söküldüğünü hissettim.
   "Afiyet olsun. Şifa olsun canım oğlum benim." O an aklıma abimin geldiğine adım gibi emindim. Çünkü masada patates kızartması ve ketçap mayonez duruyordu. Annemin gözlerinden bir damla yaş aktı. Üzüntüyle anneme baktım. Keşke sana her şeyi anlatabilsem. Masaya oturduk ve yemeğimizi kahvaltımızı etmeye  başladık.
   İşte şimdi ayrılık vakti. Kapıda annem başını göğsüme yaslamış sıkı sıkı sarılarak ağlıyordu babam ve bende onu teselli etmeye çalışıyorduk. Anneme 'merak etme annecim ben cuma günü geleceğim' demek istemiyordum çünkü gelmeyecektim. Gelmemek üzere gidiyorum. Belki de bu beni son görüşleri. Annem benim cuma günü gelmemi bekleyecek bunu biliyorum. Ama ben gelemeyeceğim. 'Sana ikinci kez evlat acısı yaşatacağım için özür dilerim anne.' Demek istedim. Ama diyemedim... annem ve babamla tamamen vedalaşmıştım. Babamla birlikte evden çıktık. Son bir kez daha dönüp bir daha asla gelemeyeceğim doğup büyüdüğüm bu eve baktım. Hoşça kal çocukluğum... hoşça kal anılar...

SİZCE CAN NE İŞLER ÇEVİRİYOR?

SİZCE NEDEN VEDA EDER GİBİYDİ?

BAKALIM NELER OLACAK?
Umarım güzel bir bölüm olmuştur. Sol alt köşedeki yıldıza basarak oy verebilirsiniz. Hepinizi seviyorum bir sonraki bölümde görüşmek üzere ♥️

Can karakteri hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum bu satıra yazabilirsini.

Can KırıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin