5.Bölüm: PLAN

55 11 18
                                    

"Şu arkadaki züppelerden şüpheleniyoruz. Bir ağızlarını arayalım diyoruz." Diye durumu Can'a açıkladı Gökhan. Can Serkanlara bakıp bize döndü ve başını salladı.
"Düşmanlığınız falan mı var?"
"Evet." Dedi Rüzgar.
"Kıskanç salakların teki hepsi." Dedi Samet Serdarlara öldürücü bakışlar atarak. Serdarlar bizi hiç fark etmediler. Sadece kendi aralarında konuşup gülüşüyorlardı.
"Hoca gelicek şimdi hadi konuşalım." Dedi Ela ciddi bir tavırla.
"Konuşmakla hallolacak bir iş değil bu. Ne diyeceğiz 'bu bıçağı benim dolabıma siz mi koydunuz saygı değer arkadaşlarım?' Diye mi soracağız. Ya da 'İzniniz varsa sizi biraz dövebilir miyiz?' Diye mi?" Dedi Rüzgar yapmacık bir samimiyetle.
  "Rüzgar saçmalama ya. Dövmek falan yok." Dedi Hayal Rüzgar'ın koluna girerek.
"Ne yapmayı düşünüyorsunuz? Ağızlarını burunlarını kırıp konuşturmayı mı?" Dedim kaşlarımı çatarak. Olaya karışmak istemiyor ama söylemezse de olmayacakmış gibi araya girdi Can.
"O şekilde olmaz o iş. Şimdi biraz düşünmemiz lazım. Öğlen arasında bir plan yapar konuştururuz." Can'ın bu kadar kısa bir sürede kendini bizdenmiş gibi hissetmesi, bize fikir sunması garip bir şekilde hoşuma gitmişti.
"Can haklı." Dedi Gökhan.
Samet elini karnına koyarak, "Off abi ya! Boşu boşuna kahvaltıyı da kaçırdık sizin yüzünüzden. Şimdi bekle 4 saat." sitem etti arkasına yaslanırken. İstem dışı kahkaha attım. Hayal ve Ela da aynı şekilde.
"Ağlama lan hemen." Dedi ve kafasına vurdu Gökhan. "Teneffüste in kantine zıkkımlan. Zor mu geldi?"
"Öyle deme ya. Mis gibi kahvaltı dururken Hakkı abinin yaptı kıytırık tostlara bir dünya para verip asla doymayacağımı bile bile onları mı yiyeyim?" Samet'in mızmızlanmalarını dinlerken gözümü devirdim. Şu durumda bile midesini düşünebiliyor. Sınıfın kapısı açıldı ve içeri Derya Hoca girdi. Herkes bir panikle yerlerine geçti. Ela'nın yanına geçip oturdum. En arka sıraya da Samet ve Can oturdu. Hemen önlerinde Ela ve ben. Bizim önümüze Hayal ve Rüzgar, onun önünde de Gökhan tek başına oturuyordu. Hoca sınıfa selam verip ders anlatmaya başladı.
*
Sonunda ders bitti ve derin bir nefes verdim. Gökhan söylenerek arkasına dönüp bize baktı.
"Abi attınız beni en öne kadın ders bitene kadar bütün soruları bana sordu resmen. Sizin yüzünüzden matematikten  kalırsam babama açıklarsınız durumu." Gökhan'ın söylenmelerine hafif bir kahkaha attım.
"Neyi açıklayalım? Matematikte ne kadar başarısız olduğunu mu?"Dedi Rüzgar sesi gülümsüyordu. Gökhan Rüzgara ters bir bakış attı. "Ama oğlum onu açıklamamıza gerek yok adam zaten biliyor. Boşu boşuna yormayalım kendimizi." Rüzgarın arkasında olduğum için yüzünü tam göremiyordum. Ama gülmemek için kendini tuttuğuna adım gibi eminim.
"Bende bir şeyler açıklamayayım şimdi babana. Mesela Hayal yengemi." Dedi Hayal'e bakarak. Rüzgar Hayal'in boynuna kolunu attı.
  "Saçma saçma konuşma lan." Dedi Rüzgar.
  "Alacağın olsun Gökhan. Hadi Rüzgar'ı anladım. Biricik kardeşine yapılır mı bu?" Dedi Hayal duygu sömürüsü yaparak.
  "Şaka yaptım ya." Dedi Gökhan gülerek.
  "Yapma abiciğim yapma. Zaten adam bir taraflardan çıkacakmış gibi geliyor. Diken üstünde yaşıyoruz bir de sen şaka yapma."
Gökhan ufak bir kahkaha attı. Kafamı bir an arkaya çevirdim hiç sesini çıkarmayan Can'a baktım. Telefonunda bir kızın fotoğrafına bakıyordu ve ben arkama dönünce panikle telefonu kapatıp bacağının arasına aldı. 'Ne bakıyorsun?' Der gibi yüzüme baktı.
  "Eee, bugün ne yapıyoruz? Nasıl konuşturuyoruz bunları? Planı olan var mı?" Dedi Gökhan konu dağıtmak için. Önüme döndüm.
  "Abi, biz neden güvenlik kameralarına bakmıyoruz ya?" Dedi Samet.
  "Gerçekten harcanıyor bu çocuk buralarda." Dedi Ela.
  "Doğru." Diye onay verdi Hayal.
  "Allah'ın zekisi! Yatakhanelerde kamera mı var?"
  "Yatakhanelerin girişinde var." Diyerek söylediğini savundu Samet.
  "Aaa doğru ya! Onları unuttuk tamamen." Dedi Hayal. Samet sanki İstanbul'u fethetmiş gibi havalandı.
  "Müdüre yakalanmadan nasıl bakacağız?" Dedim kaşlarımı çatarak. "Adam koltuğuna yapışmış gibi kalkmıyor hiç."
   "Onu odasından uzaklaştırmamız lazım." Dedi Samet.
   "Mükemmel bir zeka." Diye mırıldandı Ela dalga geçerek. Kimse umursamadan konuya devam etti.
   "Benim aklımda bir şeyler var." Dedi Can ciddi bir ses tonuyla.
*
  "Tamam Can'ın planı gayet mantıklı. Öğlen arasında müdür yemeğe gittiği zaman odasının yedek anahtarını alıp gece gittikten sonra da odasına girebiliriz. Ama müdürün uyuduğu odaya ses gitmemesi lazım çok dikkatli olmamız gerek. Adamın uykusu kuş tüyü kadar hafif unutmayın." Diye açıkladım durumu. "Hayal hepimizin olduğu bir grup kur. Asla konuşmak yok sadece mesajlaşacağız ses gitmesin. Telefonları sessize almayı unutmayın." Hayal başını salladı ve cebinden telefonu çıkarttı. Sonra Can'a döndü.
  "Numaran?" Diye sordu. Can Hayal'in elinden telefonu aldı ve numarasını yazdı. Hayal telefonunu geri alıp grubu kurdu.
CİVCİVİM KİŞİSİ SİZİ 'ŞİRİNCELER'GRUBUNA EKLEDİ*
Bildirim geldikten sora telefonuma baktım. Hepimize tek tek bildirim geldi. Şaşkınca ekranlarımıza bakıyorduk.
  "Hayal bu ne?" Dedim kaşlarımı çatarak.
  "Grup." Dedi ciddi bir tavırla.
  "Şirinceler ne ya? Bütün karizmam yıkıldı şu an. Bunu bir kız görse biterim." Diye söylendi Gökhan telefonunun ekranına bakarak.
   "Hayal vallahi grup ismi bulma konusunda bir dünya markasısın." Dedi Samet dalga geçerek.
   "Aşkım cidden bu ne ya?" Hayal kaşlarını çatarak Rüzgar'a baktı.
   "Hayırdır senin de mi karizman çizildi? Görmesini istemediğin kızlar mı var?" Dedi Hayal, tek kaşı havada.
  "Sen bundan bu sonucu mu çıkardın?" Dedi Rüzgar dikleşerek. Eğer konu biraz daha uzarsa kavgaya döneceği kesindi.
  "Birazdan öğlen arasına gireceğiz yemeğinizi hızlı yiyin." Dikkatimi çeken tek şey Can... Can'ın grubun ismini gördükten sonra gayet normal karşılaması ve diğerlerinin aksine hiç sesini bile çıkamamasıydı.
*
Öğlen arasında zil çalar çalmaz olabildiğince hızlı bir şekilde yemekhaneye gittik. Sıraya girdik ve yemekelerimizi aldık. Sonra sekiz kişilik bir masaya kurulduk. Masada dört tane ekmek vardı herkese yarım yarım bölüştürdüm. Geriye kalan bir tam ekmeği de Samete verdim
  "Al sen anca doyarsın bununla." Samet hariç masadaki herkes kahkaha attı. Can'ın bile dudaklarının hafifçe yukarı kıvrıldığını fark ettim. 
  "Çok komik ha ha ha." Dedi Samet bizi taktik ederek. Gülerken tabağıma döndüm ve yemeğimi iştahla yemeğe başladım. En sevdiğim yemek vardı bu gün. Yaprak sarması ve dolmalar. Yemeğimi iştahla yerken Sametin karşısında oturan Ela'nın sesini duydum ve bakışlarımı o yöne çevirdim.
  "Ya yuh Samet!" Dedi ve önünden ekmeğini almaya çalışan Samet'in eline vurdu.
  "Kızım ekmeğim bitti ne yapayım."
  "Harbiden yuh! Bitirdin mi bir ekmeği."
  "Yok yarısını Gökhan aldı." Diyerek Gökhana suç attı. Gökhan yandan yandan Samete baktı.
  "Sallama lan. Ekmek yemiyorum ben." Dedi Gökhan. Sametin yüzünde gülümsemesi büyüdü.
  "Yemiyor musun cidden?" Dedi sırıtarak. Sonra uzanıp Gökhanın ekmeğini aldı.
  "Samooşş benimkini de al ben rejim yapıyorum." Diye bağırdı Hayal Samete doğru.
Samet yüzünü buruşturarak Hayal'e baktı.
  "Samoş ne ya?"
  "Neyse ekmeğimi sevgilime vermeye karar verdim." Dedi ve ekmeği geri çekti Hayal. Gülerek Samet ve Hayal'in arasındaki dialogu izliyorduk.
  "Tamam tamam ver. İstediğin gibi hitap edebilirsin. Çok açım şu an. Hiçbir şeyi kafama takamam." Dedi ve uzanıp Hayal'in elindeki ekmeği aldı.
  "Çok açım mı? Bir ekmek dört biber dolması yedin. Hala aç mısın?" Dedi Rüzgar şaşkınlıkla.
  "Sabah kahvaltı yapamadım sizin yüzünüzden." Dedi ve iştahla önündeki dolmaları ve ekmekleri yedi.
  "Of sarma ve dolmayla da doyulmuyor ki. Bunlar çerez gibi bir şey benim için." Dedi ve bütün sarmaları, dolmaları ağzına bastı. Öyle iştahla yiyordu ki benim iştahım kapandı. Hayretle Samoşu ay pardon ya samoş ne? Sameti izliyorduk. Can hariç... çatalıyla önündekilerle oynuyordu. Dalgın dalgın... ne dersi var öyle merak ediyorum ki...
*
  "Ay çeyrek ekmeği geçti ve yarım ekmek yedim ya midemde şişme yaptı." Hepimiz şaşkınca Samet'in karnını tutarak kurduğu cümleye baktık.
  "İki buçuk ekmek yedin Samet. Bir an bizi de araya kaynatacaksın diye çok korktuk." Dedim.
  "Neyse hadi bırakın zevzekliği de gidelim şu anahtarı alalım." Dedi Rüzgar.
  "İlan etseydin bari." Dedi Hayal fısıldayarak.
Toparlandık ve yemekhanenin kapısına ilerledik. Can birden durdu.
  "Üç kişi burda kalsın müdürü gözlesin. İki kişi de müdürün odasına girsin. İki kişide müdürün kapısında beklesin. Bir gözünüz telefonda bir gözünüz müdürde olsun. Bir şey olursa gruba yazın."
"Hayalle Rüzgar burda beklesin." Dedi Gökhan. "Biz de Samet, Elayla kapıda bekleriz. Can ve Su da müdürün odasına girer." Her zamanki gibi yine korktukları görev benim başıma patlıyor.
"Can'ın ayağını görmüyor musunuz? Başka biri gelsin." Dedim kaşlarımı çatarak. Gökhan dudaklarını araladı. Tam bir şey söyleyecekken Can araya girdi.
"Ayağım iyi. Şu an vakit kaybediyoruz adamın yemeği bitmek üzere. Hadi."
YAZARIN ANLATIMIYLA
  Can, Su, Gökhan ve Samet Hayal ve Rüzgar'ın yanından ayrıldılar. Rüzgar yemekhanenin kapısının dibinde duran kalorifere yaslandı ve telefonunundan bir oyun açtı.
  "Aşkım sen ne yapıyorsun?" Dedi Hayal şaşkınca Rüzgar'a bakarak. Rüzgar telefonunun ekranından başını kaldırdı ve Hayal'e baktı.
  "Ne yapıyorum sevgilim?"
  "Oyun oynamak için mi kaldın yanımda?" Hayal de Rüzgarın yanında yaklaştı.
  "Seni özlerim diye kaldım." Dedi Rüzgar gülümseyerek.
  "Kandırma yemezler! Beni özlememek için yanımda kalsaydın oyun oynamaz beni izlerdin." Hayal kolunu göğüsünde birleştirdi ve kaşlarını çattı. Müdürü gözlediklerini tamamen unutmuşlardı. Müdür yanlarından geçip merdivenlere yöneldi fakat Hayal ve Rüzgar bunu fark etmedi.
*
  "Hadi iki el pubg atalım." Dedi Samet.
  "Oğlum saçmalama lan. Müdür ne olacak?" Dedi Gökhan kaşlarını çatarak.
  "Ya Hayalle Rüzgar aşağıda zaten müdür gelirse haber vereceklerdi ya."
  "Doğru söylüyorsun. Bir şey olursa gruba yazarlar." Dedi Gökhan. Ah be Gökhan sen Samet, Hayal ve Rüzgara güvenecek adam mıydın? Gökhan, Ela ve Samet oyun oynamaya başlarlar.
*
SU'YUN ANLATIMIYLA
  "Sen şuradaki çekmecelere bak. Bende şuradaki dolaba bakacağım." Dedi ve çekmecelere doğru ilerlerken Can beni belimden tutup dolabın kapağını açtı ve içine çekti. Sonra kapakları pattı.
  "Can ne yapıyorsun?" Dedim kaşlarımı çatarak.
  "Şşş! Müdür geliyor." Dedi fısıldayarak. Sonra eliyle ağzımı kapattı. Şu an bana o kadar yakındı ki nefesini üzerimde hissediyordum içim bir garip oldu. Adını bilmediğim saçma sapan şeyler hissediyordum. Dolabın içi o kadar sıcak oldu ki terden ölmek üzereyim. Gözleri çok güzel... ne diyorum ben ya! Kendine gel Su!
O dik sarı saçları, mavi gözleri ve yeni kesilmiş sakallarıyla o kadar karizmatik gözüküyordu ki... Su kendine gel! Saçmalama. Dolaptaki ufak delikten dışarıyı görmeye çalışıyordu Can.
  "Has..." dedi sinirle fısıldayarak. Soru soran gözlerle Can'a baktım. Soru soramıyordum çünkü eli ağzımı kapatıyordu.
  "Koltuğuna oturdu." Dedi can olabildiğince sessiz bir sesle.

BÖLÜM SONU
Ay ben bu bölümü yazarken çok eğlendim ya dkksmss özellikle Sameti yazarken. Umarım sizde okurken eğlenmişsinizdir. Umarım güzel bir bölüm olmuştur.

Lütfen bu paragrafa düşüncelerinizi yazar mısınız? Okuyan herkes yazarsa çok sevinirim. Hikayeye devam edeyim mi? Bırakayım mı? Oylara ve yorumlara göre karar vereceğim. Yorumlar ve oylar fazla gelirse hikayeye devam edeceğim. 😊💖
Sol alt köşedeki yıldıza basarak oy verebilirsiniz♥️

Can KırıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin