4 yıl önce
Yaz günleri kuzeybatıdan esen serinleten meltem rüzgarı ile balkonda mavi kumaşla kaplı olan sandalyeme oturup karşımdaki yeşilliklerle süslü olan toprak parçalarını izlemeyi severdim dinlediğim şarkılarla. Şarkılardaki notalar bana eşlik ederdi. Aynı zamanda bu yeşillikler ile ahenk içindeydi.
Rüzgarın durdurulamaz yön değişimi beni farklı bir yere savunmuştu. Ne mavi kumaşla kaplı olan sandalyem ne de yeşilliklerle süslü olan toprak parçaları kalmıştı. Rüzgarın savuruşu her şeyi mahfetmişti.
Terasa oturmuştum. Ama bu sefer izlenecek bir manzara yoktu. Ne kadar şehrin ışığı yüzünden gökyüzündeki eşsiz yıldızlar gözükmese de izleyebilecek tek manzaram oydu galiba.
Kimsenin olmadığı bu bina da tek başıma oturuyor olmam ne kadar korkutucu olsa da arkamdan gelen ayak seslerinin ondan başkası olmadığını tahmin etmek zor değildi.
Geldi ve yanıma oturdu.
- Yine aynı mesele mi?
Derin bir iç çektim. Ona bakmadan gökyüzüne bakmaya devam ettim.
- Belki
- Eski halini özledim
Aniden dediği bu cümle tebessüm etmeme olanak sağlamıştı.
Yanında getirdiği poşetleri gözümün önünde sallamaya başlamıştı. İçinden çikolatalı sütü çıkararak bana gösterdi.
- Seni mutlu edecek bir şey
- Beni nasıl mutlu edeceğini biliyorsun
Sadece gülümsemişti. Elindeki çikolatalı sütü alarak kapağını açarak içmeye başladım.
Arada sesizlik olmuştu. Ben çikolatalı sütü yudumlarken o da gökyüzüne bakıyordu. İkimizi de rahatlatan belki de gökyüzünün karanlığıydı.
Yüzünü gördüğüm kadarı ile gözleri dolmuştu. Ne düşündüğünü tahmin edebiliyordum. Derin bir nefes aldım.
- Bazen gözyaşları gökyüzün karanlığında kaybolur
Dediğimi anlamış alacak ki yüzünü bana çevirdi ve tekrar gökyüzüne bakarak gözyaşlarını sildi.
- Bazen de gözyaşları kelimelerin önüne geçer
- Acınmak istemiyorum
- Senin için endişeleniyorum sadece
- Neden
Sorduğu soru ile dudakklarımızı birleştirmiştim. Yaptığım şey yanlış olabilirdi. Pişman olacağım bir şey de yapıyor olabirdim ama ay ışı sanki beni ona yönlendiriyor gibiydi.
Nefes almak için ayrıldığımızda ayağa kalkmıştım.
- Ben özür dilerim
O da benim gibi ayağa kalkmıştı. Telefonumu alıp gitmeye başlamıştım. Ama arkamdan gelen tiz çığlık ile geri gittim. Gördüğüm manzar ile donakalmıştım.
- Yardım et.
- Sakin ol uzat, uzat elini. Kurtarcam seni.
İkimizinde gözünden yaşlar firar ediyordu.
Nasıl oldu bilmiyorum ama terastan düşmüştü. Hemen yanına gidip elimi uzattığım da tutmayı başarsa da güçsüz olduğum için onu kurtaramıyordum.
- Yardım çağırcam
- Hayır o zamana kadar düşerim lütfen kurtar beni.
Bazen insanlar ne kadar çabalasa da yapamazlar bazen ise başıraya giden yol da dikenlere basarak başarırlar.
Bu sefer ne olacak bilmiyordum ama ikimizin de vücüdu buna dayanmıyordu.
- Ölmek istemiyorum kurtar beni.