Yorumlarınızı, görüşlerinizi lütfen belirtin ve oy vermeyi unutmayın.
Bu kitap için son kez: İyi Okumalar.
'01.14 - 19.07.20'Buluşma anı | 23.00
Fiona acı içinde yerden kalktı, burayı temizlemeli ve kendine çekidüzen vermeliydi. Acıyı daha da anımsamamak için hızlı davrandı. Ne kadar hızlı olmak istese de adımları sarsaktı, nefesi de yetersiz. Bedeni yer yer ağrıyordu. Şu an bitkindi, oysa biraz önce ne kadar da heyecanlıydı. Davetini geri çekmeyi sürekli olarak düşünüyordu ama bunu yapamazdı, bir kere gelmesini istemişti ve bu gerçekleşmeliydi. Sarsak adımlarını kontrol etmeyi tamamen başardığında lavaboya gelebilmişti. Ellerini lavabo tezgahına dayayıp bakışlarını aynaya yöneltti.
Fazla bir şeyi yoktu, yanağı biraz kesilmişti. Boynu kapatabileceği cinsten bir kızarıklıkla bezenmişti. Dudağı patlamış, saçları dağılmıştı. Ne olursa olsun o şu an iyiydi. Bu aynanın karşısına çıkamayacak kadar kötü olduğu günleri de biliyordu, yüzünün dağılıp kendini tanıyamadığını da. O şu an iyiydi.
Aynanın sol tarafında duran dolabın kapağını açtı; içinden tentürdiyot, pamuk, yara bandı ve morluk için krem alarak dolabı kapattı. Hepsini tezgaha koyduktan sonra pamuğa biraz tentürdiyot döküp önce dudağına, sonra da yanağına pansuman yaptı. İki yere de yuvarlak yara bantlarından yapıştırdı. Bu işlemi yaparken yüzü sürekli olarak buruşuyor, dişleri de birbirine çarpıyordu.
Ellerini boynuna götürdü, nasıl dolmamışsa parmaklarını hepsini görebiliyordu. Boğazı sızlıyor, gözleri sürekli doluyordu. Tanrı biliyor ya, o bunları asla hak etmiyordu. Kremi eline sıkıp boynuna yavaş yavaş sürmeye başladı. Sızlıyordu, ne kadar 'İyiyim,' dese de canı çok yanıyor ve kötü olduğunu sert bir şekilde yüzüne vuruyordu. Boynuna kremi iyice yedirdikten sonra malzemeleri açtığı dolaba geri koydu ve bu sefer de aynanın sağ tarafındaki dolabı açtı. Dolabın içinde tek tük makyaj malzemeleri vardı. İçinden fondöten, rimel ve açık renklerde bir ruj aldı.
Fondötenle yüzündeki ve boynundaki izleri kapattı, rimelle ve rujla da yüzüne biraz renk kattı. Aynadaki yansıması şu an pek de fena durmuyordu. Kendi kahverengi gözlerinin içine baktı. Yansımasına hafifçe gülümsedi, kabarmış ve dağılmış saçlarını elleriyle düzeltti. Güzel duruyordu, olması gerektiği gibi...
Banyodaki viledaya çok az su doldurup belini tuta tuta salona taşıdı. Yere bulaşmış kanını silerken midesi yeniden burkuldu. Bu durumdan kurtulmak ve huzura kavuşmak istiyor, Tanrı'ya bunun için dualar ediyordu. Salonla işi tamamen bittiğinde viledayı yerine bırakıp kapının önüne düşürdüğü ama ne hikmetse kırılmayan vazoyu da alıp masanın üzerine bıraktı. Oradan ayrılarak yönünü ateşi azalmış söndü sönecekmiş gibi duran şömineye doğru yöneltti. Oraya vardığında diz çöküp önce ateşi harladı. Şömine sönsün istemiyordu. Sonra da birkaç odun daha atıp onları tutuşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Kadının Sanrıları ↬ texting
Short Story❛Tamamlandı.❜ "Eğer Tanrı sana bir misafir gönderirse onu içeriye almalısın." Elime aldığım kitabın ilk cümlesiydi bu. Kitabın adı 'Ölü Kadının Sanrıları', komik. Bir ölü, sanrı görebilirmiş gibi ya da sanrılar bizi öldürebilirmiş gibi. Tak, tak, t...