1-ĶĄÝB£ŢŢİM-

147 59 167
                                    


Haykırdım yüzüne
yoktu tek ses,
tek cevap...


Gözlerimi karanlığa boyun eymiş bir korkak gibi yavaş hareketlerle açtığımda hala doğrulmadığım için, yıldızlar görünüyor ve muazzam bir görüntüyü önüme sunum ediyorlardı.

Bir anda anlımın sol köşesinde can bulan ağrıyı hissettiğimde doğrulmaya çalıştım yavaş ve sakin bir hareketle doğrulduğumda, anlım dışında da kesiklerim ve morluklarım olduğunu anlayabiliyordum. 

Hiç dikkat etmemiştim ama kan kokusu çok keskin bir şekilde burnuma doluyordu.
O kadar ağırmıydı yaralarım?

Bunu ögrenmek için ayağa kalkmam gerektiğini düşündüm ve elimi beton zemine koydum, beklediğim soğuk bir taşa dokunmaktı ama tenimin hissettiği şey ılık ve sıvı bir zemin oldu o sıvıyı hissettiğim an, önce gözlerimi sonra da kafamı o yöne çevirdim. Gördüğüm şey arabanın alt tarafından akan kan birikintisi oldu.

Bu kan bana ait deyildi evet evet, bana ait değildi muhtemelen bir kaza geçirmiş ve yaralanmıştık ama ben ne burayı ne de burda yaşananların hiçbirini hatırlamıyordum.

Bu şarap gibi olan sıvıyı gözlerimle takip ettiğimde sonunda...
Sonunda bir ayak gördüm bedenden ayrılmış bir ayak... tam o anda çığlıklar eşliğinde, hem doğrulup hem de arka arkaya birkaç adım geriledim.

Ve şimdi tablonun tamamı, tamamı tam iki hareketsiz  beden,
bu bedenler ise benim aileme aitti gözlerimin temas ettiği heryerde o kan vardı. Kan.

Delirmek üzereydim. Bu, bu olamazdı
Burada yatan benim babam ve annemdi. Olamazz. Onlar ölüyordu.

"Kimse yok mu?" diye bağırdım.
"Kimse yokmu?" "Yardım edin" vaveylalarımı kimse duymuyordu. Kimse yoktu, karanlıktı zaten kelimelerle zaman kaybettiğimi biliyordum ama ne yapacağımı bilmiyordum aklımda bin türlü soru, telaş ve karışıklık vardı en kötüsü ise kaybetme korkusuydu.

Aklımı başıma toplamalıydım çabucak. Aptallık edersem onları sonsuza kadar kaybedecektim. Bu yüzden telefon bulmaya çalıştım. Tepeden tırnağa kadar titriyordum ama, kanlarla kaplı araca tutunup kalkmayı başardım. Gözlerimi önce babamın üzerinde gezdirdim sonra da annemin üzerinde gezdirdim görünürde tek bir telefon vardı eyilip onu elime aldım kenarına basıp açtım.

Ekran açılmıştı ve onları kurtarabilme şansım vardı.
Ekrana bastım ama... lanet olsun ekrana basıyordum ama lanet telefon çalışmıyordu, çalışmıyordu işte.

Telefonu yere fırlattım. Dizlerimin üstüne düştüm.
"Anne kalk lütfen." diyebildim zorlukla. "Anne kalk lütfen. Burası çok soğuk sen soğuğu sevmessin ki." Anılar gözlerimde canlaniyordu. Annem yaz günleride bile fazladan sıcağa hayır demezdi hatta sıcağa o kadar bağlıydı ki kışın gelmesini hiç mi hiç istemezdi.
Sonkez, azrailini bekleyen bir kurban gibi "Sevmessin." dedim. Gözlerimden iki damla düştü ve anneme sarıldım onların ölmesini izleyemezdim. Gücümü topladım ve uzun yola baktım uzakta da olsa birileri olmalıydı onları kurtarmam gerekiyordu.

Yeniden ayağa kalktım.
Önümdeki uzun ve bi o kadar da karanlık olan yolda ilk adımımı attım.
Ya yardım çağırıp ailemi kurtaracaktım ya da ölmlerini elim kolum bağlı izleyecektim. Derin bir nefes aldım ve gücümü topladım. Yola doğru koşmaya basladım.

Adımlarımı atakrken "Kimse yok mu? Yardım edin." Diye çığlıklar atıyordum. Boğazım  yırtılacakmış gibiydi ama ben hala çığlıklar atarak koşuyordum nereye gelmiştim bilmiyordum ama hala kimse yoktu. Biraz daha oyalanırsam büyük bir ihtimal ikisini de kaybedecektim.

Gerçi şuan bile kaybetmiş olabilirdim.
Bu düşünce kalbimde derince yaralar açıyor kalbimi yerden yere vururmuşcasina acıtıyordu.

Yaklaşık yarım saati geçmişti ama ben hala kimseyi görememiş ve nefes nefese kalmıştım. Kalbimdeki burukluk onların kopup gittiğini söylüyordu çırpınman boşuna diyordu iç sesim.

Onların yanına geri dönmeliydim. Beceriksizin teki olduğum buradan da anlaşılıyordu zaten hiçbir şey başaramamıştım. Gitmişlerdi onlar.

Koşarak geldiğim yolu geri teptim.
Nefes nefese kalmış, bithap düşmüştüm.

Birkaç adımla tam annemin yanına varmıştım. Şimdi gülüşünü bir daha görebilecekmiyim yoksa sonsuza dek onsuz mu kalacağım bunu öğrenecektim.  Hazırmıydım buna?
Bilmiyorum. Şimdi Dünya durmuş kuşlar bile kıpırdamıyor gibiydi rüzgar hiç esmiyor tenime işlemiyordu soğuk. 

Gözlerimi kapattım derince bir nefes aldım ve karşımda duran anneme baktım yüzü bembeyazdı eyildim, ellerini tuttum somsoğuktu teni, kalbime onlarca cam batıyordu, buzgibiydi.

Kaybetmiştim birdaha göremiycektim onu. Hızla yerimden kalkıp babamın yanına gittim onun da yüzü kireç gibi ve teni çok soğuktu o, onu da da kaybetmiştim hemde sonsuza dek

Içimdeki alevler bu dünyayı yakabilecek seviyede canımı acıtıyor bedenimi kasıp kavuruyordu. Onları kurtaramamış olmanın gerçeği her saniye kalbime vurulan bir kırbaç misaliydi.

Onlar ölüyorsa benim de onlarla birlikte ölmem gerekiyordu, bu haksızlıktı benim de ölmem gerekiyordu.

Dizlerimin üstüne çöktüm,
Baktım sonkez. Gözlerimdeki yaşlar ardı ardına sıralanmış, adeta bir yarış halindeydiler, bu yarışa hıçkırıklarım da katılmıştı kısa bir dilim sonra.

Yaklaşık bir saat boyunca o pozisyonda ağladım. Sonunda gözyaşlarıma karışan hıçkırıklarımı dindirmeyi başarmıştım fakat gözyaşlarımın ardı arkası kesilmiyordu hala.

O sırada arkamdan gelen bir telefon zilini duydum tam o anda gözlerim kocaman olmuştu aniden arkamı döndüm telefon aracın içindeydi ve ben telefona doğru bir adım atıp telefonu hızlıca kavradım. Tam gözlerimi telefona odakladığım o sırada kulaklarımı tımalayan bir ses... ve bembeyaz bir ışık gözlerimi doldurdu sanki, sanki bu ölüm... ÖLÜMDÜ.

760 kelime
Belki az ama duygu seline uğradîğım bu satırlar sonun başlangıcı

yaşanmışlıklar kalın...

GİZEMLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin