4-ÝĀŁNĮZ

39 8 37
                                    

Yalnızlık, seni seninle yüzleştiren aynandır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yalnızlık, seni seninle yüzleştiren
aynandır...

Akay'dan
Cehenneme düşmüş kor ateşlerden kurtulmak isteyen, vaveylaları kulakları çınlatan, çırpınan ama çırpındıkça batan günahkarlardık biz yanacağız ama yakacağız da. Belki yaşarken ölmek buna benziuordur ha?
Kimseyi tanımadığın bir dünyaya giriş yapan ben karşımda duran bu koyu kahvenin en derin tonunu gözlerine hapsetmiş adama bakarken onun bemin için; güveni mi, inancı mı, saflığı mı, yardımseverligi mi yoksa saf kötülüğü mü sembolize ettiğini sorgulayıp dursam da sanırım bu koyu kahvelere güvenip inanmam gerekiyordu başka yol yoktu. Dümdüz bir yol, seçim hakkım bile yoktu. 'Ah ne yazık ben eskiden de böyle güçsüz ve acizmiydim acaba?'

Bu düşünceler sigara dumanından çıkan o acı kokulardan daha rahatsız ediciydi. Hemen bu düşüncelerden sıyrılıp kapıda duran Pamir'e doğru adımlamak için doğrulmaya çalıştığım sırada ak sakallı yaş almış doktor bir engelli arabasıyla gelmişti ve ben şaşkınlık içerisinde kalakalmış, bu yüzden de doğrulamamışken hasta yatağıma çakıldım rüzgar beni savurmuşcasına.

Pamir bu halimi farketmiş olmalı ki yavaşca bana doğru adımlamaya başladı ve iri ellerininin birini bacaklarımın altından geçirdi değer elini de sırtımla buluşturduğu zaman hala daha anlayamamiş bir sekilde Pamir'e bakıyordum. Pamir bana duygusal film izleyip sonrasında ağlamışcasına bakarken dudaklarını kıpırdattı ve "Canın acırsa bana söylemen yeterli." deyip odadan uzaklaştığı sırada doktorun söylediği şeyler uğultu halinde duyuluyordu bu sefer yapbozu tamamlayamamıştım ama umrumda da değildi açıkcası.

Peki benim neyim vardı da o doktor engelli arabasını getirdi ya da pamir, o beni neden kucağına almıştı?  Ben bu düşüncelere dalmışken Pamir beni hastaneden dışarıya, gün ışığına doğru götürüyordu ne zamandır görmemiştim güneşi? Ne zamandır hasretti bu beden ışığın sevdasına?

Pamire döndüm ve, "Neyim var benim?" diye sordum gözlerini kaçırdı.

"Hııı?" dedi anlamamışcasına
"Neden beni kucağına aldın?" dedim.
"Çünkü o şeye binmeni istemedim." dedi, beni çıldırtmak istiyordu herhalde. Onu sormadığımı kendisi de benden daha iyi bilmesine rağmen anlamamazlığa vurması hoşuma gitmemişti.

"Neden o şeye binicektim pekii?" dedim kızarak ve sesimdeki tonu bir tık yükselterek.

"Dinlenmen gerek çünkü bir süre yataktasın. Keyfini çıkarmak yerine sorgulayıp duruyorsun. Sen ne huysuz bir kızmışsın böyle." dedi.

Ve bu cümleleriyle beni daha çok kızdırmıştı bardağı taşıran son damlaydı. "İndir beni o zman ben seninle gelmek falan istemiyorumm." dedim çırpınarak ama tam o sırada karnımdan tüm vicudumu sarıp sarmalayan bir ağrı bedenimi keşfetmeye başladı.

Yüzümü buruşturdum ve inlemeye başladım. O anda önünde durduğumuz arabanın kapısını siyah takım elbiseli biri açtı ve Pamir beni kırılmasını istemediği hassas bir cam misali arka koltuğa bıraktı.

Tedirgin gözleri bedenimde gezinirken tişörtümün eteklerinden tutup hafifçe yukarı kaldırmak istedi ama elinden tutup engel oldum o sırada "Yalnızca dikişlerine bakacağım sakin ol." dediği zaman elini bıraktım, o da dikişlerin olduğu bölüme baktı ve rahatlamışçasına bir "oh" çekti.

Bu sefer kızgın gözlerini bana çevirerek "Rahat durmayıp kendine zarar verirsen seni bağlarım." dedi.
Ona inanamayarak baktığımda, "Yaparım emin ol yaparım. Eğer bağlanmak senin için bir fantazi değilse hoşuna gitmeyeceğini ikimiz de bildiğimize göre... eee rahat durmak zorunda kalacaksın." Sözlerini tamamladıktan hemen sonra kapıyı çarpıp ön koltuğa geçti azönce bize kapıyı açan adam da Pamir'e dönerek "Abi ne bu halin?" diye sordu. Pamir, "Hiç sorma lan, hanımefendi sağaolsun bitirdi beni." diye cevap verdiği sırada dinlemeyi bırakıp onlara cevap vermek için hafifçe kafamı kaldırıp sağ elimi koltuğun başıyla bulusturdum ve "Ben burdayım." dedim sesim kısık çıkmıştı tabi ama ikisinin de duyduğu, arkalarına dönmelerinden belliydi

Pamir alaycı bakışlarını benden ayırmayarak "Biliyorum deli yürek burdasın." dediği sırada gözlerimi devirmiştim.


"Deli yürek ne ya?"  demeden edemedim içimden. Nereye gittiğimizi bilmiyordum, içimde kötü bir his vardı ama yapacak hiçbirseyim yoktu
Ayrıca bacaklarım, onlar da sanki işlevini kaynetmişlerdi ayakta durucak gücüm yoktu ama hissedebiliyordum, sadece hissedebiliyordum.

Pamir önüne dönmüş ve arabayı kullanan arkadaşı da arabayı sürmeye odaklanmışken bir anda aklıma Pamir'in bana 'ne huysuz kızmışsin sen!'  değişi takıldı.

Ne huysuz kızmışsın derken ne demek istedi.

Sanki beni daha önce hiç tanımamış gibi ağzından çıkıvermişti oysaki arkadaşım olduğunu söylemişti.

Benim hatırlamadığım gercekliği kesin olmayan bir ARKADAŞ.

Arabanın yavaşlayıp durması gözlerimi camlara kenetledi tam birşeyler göremiyordum uzandığım için öndeki büyük cama baktığımda gri ve siyahla harmanlanmış beyazla süslenmiş bir villa görüyordum. Ve diğer bir cama baktığimda ise siyah ceketli topluluk insanlar. Sanki beni karsilamaya gelmişlerdi diyeceğim de öyle birşeyin olması imkansızdı.

Pamir'i mi bekliyorlardı acaba?
Diye düşündüğüm sırada bianda kapım açıldı ve pamir beni yeniden kucağina aldı.

'Ne ara önden inmişti ki bu?' 

Yeniden güneş gözlerime hapsolurcasına vurmuştu.

Güneşle neredeyse ilk buluşmam olduğu için gözlerimi pek de açamıyordum, ama Pamir'in beni yaklaştırdığı siyah ceketli topluluğa baktığımda ilk fark ettiğim şey herkesin suratının beşkarış olduğu ama birinin çatık kaşları arasında zaferi yaşadığını görüyordum. Çatık kaşları zaferini saklayamamıştı, ya da ben öyle zannediyordum.

Bu adam herkesin ortasındaydı sanki ııııımm koğuş ağası gibiydi...

Bu adam pamirden ayrıydı, farklıydı.

Ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemezken Pamir'in kulaklarımı dolduran gür sesini duydum.

"Acar olum çok yorgunum ben yatıcam Akay'ı sana bırakıyorum."

Dedi ve tam o sırada beni çatık kaşlı adama teslim etti. Artık Pamir'in değil onun kollarındaydım 'Sanki pamir daha iyiydi ben bundan acuk tırsmış olabilirim. :/'

Şimdi gözgöze gelmiştik zifiriydi gözleri dünyadaki bütün kötülükleri gözlerinin zifirisine hapsetmişti o...




Sevgili okurlarım okullar beni hala sıkmakta olduğu için yazmakta zorluk çektiğim doğrudur.

Sadece yazmak, kendimi rahatlatmak birşeyler ile kendi kendime umut vermem gerektiğini düşündüğümden hala yazıyor ve çiziyorum.

Sadece anladığım birşey varki artik çoğu şeyden zevk alamıyor oluşum.

Bölüm 856 kelimedir..

Yaşanmışlıklarla kalın...🌺🌹

GİZEMLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin