FİNAL (2.Kısım)

325 71 6
                                    

- Gitti..., dedi Hevi, Beran'ın sureti sokağın sonunda kaybolunca.

Sesi ağlamaklıydı, ama gözlerinden tek bir damla yaş akmadı. Kadere karşı bir boyun eğişin, bir kabullenişin huzuruydu onları yuvalarında tutan;

- Hevi, diye seslendi Leyla Teyze, pencerenin önünde dalgın dalgın duran Hevi'ye.

Hevi elleriyle tutunmakta olduğu cam küresinden sıyrılıp ona doğru dönünce de devam etti sözlerine;

- Hadi gel kızım, senin de eşyalarını toplayalım, ben de Türkiyede'kilere, kardeşime biraz eşya yollayacaktım, eğer götürürsen onları da koyarız, hem akşama işimiz de kalmaz, otururuz.

- Tabi, tabi Leyla Teyze, ne istersen koy, zaten bizim eşyamız tamam, diye cevapladı Hevi onu, ama önce annemleri bir arayayım mı Leyla Teyze, iki günde bir arıyorum ya, bu saatlerde geliyorlar Zarife Teyze'nin evine.

- Tabi kızım, bir de izin istiyorsun, ara tabi, ben yatak odasında beklerim seni, dedikten sonra gitti Leyla Teyze.

Hevi de sehpanın üzerinde bulunan telefona doğru yöneldi. Numarayı çevirip Zarife Teyze'nin telefonu açmasını bekledi. Fakat uzun bir bekleyiş olmuştu bu. Telefonun kaç defa çaldığını bile bilmiyordu. Açılmayınca numarayı yeniden çevirip, bir kez daha aramayı denedi ama sonuç yine aynıydı. Açılmayacağından emin olduğunda ise kapattı. ' Heralde dışarıda işi vardır, sonra bir daha ararım' diye düşünerek, yatak odasına gitti. Leyla Teyze kendi çıkınlarını ayıklamakla meşguldü. Hevi içeriye girince;

- Hevi, bak bunlar benim eşyalar, kızkardeşime yolladım bunları, Beran Suphi'ye verecek, o da kardeşime götürür tamam mı kızım...ben evden bavul da getirdim, bak şuraya (eliyle yatak odasının köşesinde bulunan siyah, küçük bavulu gösteriyordu) koydum, sen kendi eşyalarını topla, yer kalırsa da bunları koyarız, dedi.

Hevi onu başıyla onayladı. Aklı, ısrarla çalmasına rağmen açılmayan telefondaydı. Leyla Teyze odadan çıkınca, yapması gereken işleri düşünen gözleri, ardından da ayakları onu giyinme dolabının önüne doğru götürdü. Dolap kapağını düşünceli bir şekilde açtı. Üç bölmeden oluşan dolap iki kısma ayrılmıştı. Dolabın sağ kısmı Hevi'ye, sol kısmı da Beran'a aitti. Beran'ın kalabalık tarafına karşın Hevi'nin yanı son derece boştu. Birkaç pantolon, birkaç kazak ve etekten oluşan sayılı çoğunluktaki giysinin tamamı bile şu küçük bavulu doldurmaya yetmezdi. Hatta buraya bir kış mevsiminde geldiğinden yanında hiç yazlık kıyafeti de yoktu. Gökyüzü bir anlığına sıkılsa bu kara kıştan, vazgeçse soğuktan, öylece kalakalırdı Hevi. 

Fakat bu sayılı azınlığa rağmen dolaba rengini verip, canlılık katan da yine Hevi'nin kıyafetleriydi. Beran'ın siyah ve beyazlarına bütünüyle zıt, ama aynı zamanda da yanlarına en çok yakışan, olmazlarsa bir şeyleri yarım bırakacak, can sıkacak gibiydiler bu kıyafetler. Kara kışın ortasında yeşeren, zamanları diğer bütün çiçeklerden tezat fakat varlıkları tamamen ona ait, başka bir mevsime yakışmayan kardelenler misaliydiler. Yine de Hevi'nin ilgisini çekemediler. Onlar tüm cesaretleriyle buzdan bir soğuğa meydan okurken bir köşede, Hevi'nin eli, önce Beran'ın elbiselerini buldu, dolabın bir diğer köşesinde. 

Ellerini askıda asılı duran kıyafetler arasında gezdirirken, yüzündeki tebessüm yerini kedere bırakıyordu ince ince. Siyahlıklar arasında gezinen parmakları kendi tarafına doğru gelince birkaç parça eşyanın arasına göz gezdirdi önce. Hepsi gözüne gereksiz görünmüştü bir anda. Gideceği yerde hiçbirine ihtiyacının olmayacağı hissine kapıldı. Hem evine gidecekti, annesi tüm kıyafetlerini saklamış olmalıydı. O halde ona en gerekli olanı değil, en sevdiğini almalıydı eline. Onca rengin arasında bir çift siyaha takıldı gözleri. Böylece Türkiye'den geldiğinde üzerinde olan birer parça kazak ve pantolonu çıkardı. Bunlar nikahında giydiği ve en sevdiği kıyafetleriydi. Bavulun en dibine sadece onları yerleştirdi. Birkaç dakika sonra Leyla Teyze girdi içeriye. Şaşkın gözlerle bavula baktıktan sonra;

HEVİ (TAMAMLANDI) #WATTYS2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin