Ne yapması gerektiğini düşünürken istemsizce kıyafetlerini giydiğini fark etti Evrim. Aklına hızlıca çıkıp gitmek geldi sanki birşeyler anlatmak isteyen kırmızı duvarlarla kaplı o evden. Düşündüğünüde yaptı ve arkasına dönüp baktı. Geride birşeyler bıraktı diye mi yoksa o gece yaşananların anısına mı baktı kendiside bilmiyordu ama baktı. Evin içinde sessiz adımlarla ilerken kafası karışmaya başlamıştı bile. Kapıyı açarken fark etti solundaki aynayı ve dönüp kendini bir süre izledi. Karşısındaki kendisiydi ama bir başkasına bakıyormuş gibi hissetmeliydi.
Ağaçların artık dayanamayıp kollarını karın ağırlığına saldıkları, çocuklarınsa ordan oraya koşup bir birlerine kar topu attıkları bir sokağa çıkmıştı Evrim. Sokaktaki insanların suratına bakmaktan çekiniyodu,utanıyordu sanki herkes yaptıklarını biliyordu, biliyorduda söylemeye yüzleri yoktu. Oysaki şuan tek düşünmesi gereken bu kadar kar varken eve nasıl ulaşacağıydı.Fakat aklına birtek bu soru gelmiyordu.
Ana caddeye çıktı ve derin bir soluk çekti kar şehirin tüm egsoz kokularını yutmuştu sanki. Yılbaşı gelmek üzere olduğu için şehir kırmızılara bürünmüştü. Normalde bu renk ahengi Evrim'in çok hoşuna giderdi peki ya şimdi niye rahatsız ediyordu?
Cebini yokladı bir ümit taksiye yetecek parası vardır diye fakat nafile tüm parası bankadaydı ve o kadar yolu yürüyüp para çekemezdi o yüzden dolmuş beklemeye koyuldu. Karşısındaki parka daldı. Çocuklar , ağaçlar bir kaç tanede gülümseyen kardan adam görüyordu bir an olsun unutmuştu yaşananları babasına benzeyen bir adam karşısındaki kaldırımdan geçene kadar.
Babasının yeni ıslanmış toprağın rengine benzeyen gözleri aklına geldi. Ona bakmıştı sanki bütün gece yanıbaşında. Etrafındaki insanların ne diyeceğini önemsemeden ağlamak istiyordu ama yapamadı. Korkuyordu ve hafiften esen ayaz ıslanmış paçalarından içeri işlemeye başlamıştı. Neredeydi bu kahrolası dolmuş diye düşünürken gördü ona doğru yavaşça yaklaşan dolmuşu. Belkide herşey kötü olmaz zorunda değildir dedi kendi kendine.
Parasını uzattıktan sonra çantasında kulaklıklarını aramaya koyuldu neredeyse çantayı fırlatacaktıki gülümseyi verdi kulaklıklar çantanın en altından. Telefonun şarjı bitmek üzereydi ama bunu umursamadı kimseyle konuşmak istemiyordu. En yüksek seste açıp dinlemeye başladı Sezen'in herşeyi anlatan cesur şarkılarını.Henüz birkaç şarkı geçmiştiki, dolmuşlarda alışık olduğumuz hani şu oturmak için ölü taklidi yapan teyzelerden, biri dürttü Evrim'i ve birşeyler söylemeye başladı. Evrim sakince kulaklığını çıkardı ve teyzenin müzik sesinden rahatsız olduğunu böyle birşey yapmaya hakkı olmadığını annesinin babasının ona nasıl terbiye verdiğini yeni nesilin ne hale geldiğini ne kadar ahlaksız olduğunu teyzenin gençliğinde böyle olmadığnı dinledi. Normal bir zamanda olsa bizim hanım hanımcık kızımız bu durumu alttan alıp özür diler ve müziğin sesini kısardı. Fakat durum bugün farklıydı anlaşılan Evrim teyzeye dönüp 'Kadın sen doğduğunda araba yoktu bırak dolmuşu sizin zamanınızda neymiş' dedi. Herkes donup kaldı Evrim ise o sinirle camdan dışarı baktı ve inmesi gereken yeri geçtiğini gördü. Hemen dolmuşu durdurdu ve bu kadın yüzünden şimdi onca yolu geri yürü diye düşünerek indi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendimi Aynalarda Ararken
Teen FictionHikayemizin ana karakteri Evrim`in hayatin aynalari arasinda akip giden yasami ve bir sure sonra bizi cikmaza iten olaylar diziniyle ilk bakista klasik gozuken daha sonra ise yok artik dedirtecek bir hikayeyle basliyoruz...