2

15 1 0
                                    

  Anahtarları kapıdan çıkarıp yere savurdu. Evi buz gibiydi hemen gidip kombiyi çalıştırdı ve akıllı olup akşam evine dönmezsen böyle üşürsün şimdi hadi şimdi bekleki ev ısınsın diye geçirdi içinden. Banyoya gitti ve suyu açtı. Sıcak bir duş almak ona iyi gelicekti, buna inanıyordu. Suyun ısınmasını beklerken üstünü çıkardı ve aynaydakiyle yeniden gözgöze geldi. Bu sefer kendini savunmaya başladı ‘Kimse beni istemediğim birşeyi yapmaya zorlamadı’ diyerek. Suyun fayansa şiddetli bir şekilde çarpasının sesi dağıttı düşüncelerini.

  Sıcak su vücudunun soğukluğunu almaya başlamıştı ama üstünde sanki öylesine kalın bir kir vardıki onu üçüncü kez ,annesinin elleriyle ördüğü yeşil, örümcek desenli , lifini sabunlayıp vücudunun her yerine sürmesine rağmen çıkartamıyordu. En sonunda pes etti ve kulaklarını tıkayıp suyun bedenine değişini dinlemeye başladı.

   Elleri artık buruşmuştu suyun altından çıktığında. Hemen bornozunu giydi ve odasına yöneldi. Pijamalarını giyinip çekmecesinden asetonunu aradı. Kendince dün geceye ait ne varsa silmesi gerektiğini düşündü. Eline bir fotoğraf deydi ve çıkarıp baktı. Suratında acıyla karışık bir gülümseme oluştu. Fotoğraf eski sevgiliyle en mutlu günlerindendi. Geçen yaz babasına çalışmak için gittiğini söylediği Bodrum’da yaklaşık iki ay sevgilisiyle tatil yapmıştı. Bu fotoğrafta o zamandan kalmaydı. Sırf kendisini görür diye tam yedi hafta istisnasız her gün eski sevgilisinin okuduğu bölümün kantininde oturdu. Uğruna bu kadar mücadele verdiği sevgilsinin bile bedenine dokunmasına izin vermezken şimdi düştüğü hale bak. Bir hafta önce çıkmaya başladığı bir adamla birlikte olmuştu.  Gözlerinde biriken yaşları silerek fotoğrafı aldığı yere koyup asetonunu aramaya devam etti.

  Metalik renkteki ojelerini çıkarırken bir hayli zorlanıyordu ama inat edip hepsini çıkarmayı başardı. Saate baktığında ise ikiyi geçtiğini fark etti. Zaman sanki dün gece yaşananların üstünü kumla kapatır gibi akıp gitmişti. Bir süre sessizce oturdu ve aklındaki sorulara cevap bulmaya çalıştı ama olmuyordu ne yapsa aklından atamıyordu kalktığı yataktan beri onu takip eden düşüncelerini. Birden bire aklına unttuğu en önemli ayrıntı geldi. Sevgilisi Buğra, sabah yanından kalkıp gelmişti ve çocuk onu bir kere olsun aramamıştı bu saate kadar. Çocuğun amacı belliymiş dedi kendi kendine. Daha da öfkelenmişti şimdi kendine karşı ve birazda utanıyordu. Peki şimdi ne olacaktı Buğra’yı aramalı mı yoksa hiç umursamamalı mı? Eğer üstüne gidersem olan biteni orada burada anlatır diye korktu ve en iyisinin susmak olduğuna karar verdi.

  Evin ne kadar dağınık olduğunu fark etti gözlerinin önünden düşünceler akarken. Bir de o lanet Buğra’nın yanına gidebilmek için saatlerce hazırlanmıştı şimdi ortalık onu mu giysem yoksa bunu mu diye düşünürken ortalığa saçtığı kıyafetler, küpeler, ayakkabılarla doluydu. Odasına gidip bir toka aldı ve beyaz teninin üzerinde ılık esen bahar rüzgarı gibi salınan kömür karası saçlarını topladı. Tokayı o kadar sıkmıştıki başı şimdiden ağrımaya başlamıştı. Hızlıca dağıttığı elbiseleri topladı sonra küpelere geçti bunları hızlıca yapıyordu çünkü onlarda dün geceden kalan bir hatıraymışcasına yüzüne alaycı bir şekilde bakıyorlardı sanki. ‘Allah kahretsin kim tekrar dolabın üstüne koyacak bunca ayakkabıyı tekrar’ dedi. Yakınmakta haklıydı doğrusu çünkü dün tam tamına yirmi çift ayakkabı denemişti. Bizim kızcağazın tek zaafıydı ayakkabı. Yüksek topuklusundan babetine çeşit çeşit hatta bazılarından ikişer tane vardı. Bunun nedeni ise biri eskirse diğerini giyebilmek içindi.

   On üç kez sandelyenin üstüne çıkıp indikten ve ağır bazasını kaldırp indirdikten sonra ayakkabılarda ortadan kalkmıştı. Ancak kafasını dağıtmak için bu yeterli değildi. Tüm evi tertemiz hale getirmek istedi. Aldı eline süpürgeyi ve ormanda avının peşinde iz süren tilki gibi evin her köşesini süpürdü dış kapının önünden geçerken birden süpürgenin borusundan takırdamalar geldi. İrkildi ve ne olduğunu düşündü birkaç saniye geçince fark etti bizim kız yere attığı anahtarların aç süpürge tarafından çekildiğini. ‘Ah, aptal Evrim bir şeyide düzgünce yapsan ne olur sanki’ diye söylendi. Elini süpürgenin tozla kaplı torabasına daldırıp anahtarı ararken. 

Kendimi Aynalarda ArarkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin