9

2 0 0
                                    

Bir kaç kere aynı hastahanede Evrim’i görmüştü fakat  yanına gidememişti çünkü doktorların ona uyguladığı tedavi yüzünden tecavüze uğradığı dönemi unutmaya başlamıştı. Fakat garip olan şey Evrim de gelip Buğra ile konuşmuyordu. Aslında garip değildi çünkü Evrim de bir daha intihara kalkışmaması için aynı tedaviyi görüyordu. Bir defasında aynı masada oturup yemek yemişlerdi fakat ikiside sanki aynı trende karşılıklı yolculuk eden yabancı kişilermiş gibi birbirlerini görmezden geldiler.

  Evrim’ in narin bedeni kendini tedavinin kollarına kısa sürede salmıştı. Buğra’ nın tedavisi bitmeden ayrılmıştı hastahaneden. Hayatına ve okuluna kavuşmuştu artık daha mutluydu. Buğra hastahaneden ayrılırken ise eskisinden daha umutluydu. Bir şeyler kafasından tam silinmesede artık gülümsüyebiliyordu arkasında bıraktığı sekiz aydan sonra. Kendini derslerine vermişti. Yaptığı çizimler gün geçtikçe parlıyordu. Kendisince en değerli eserini evine uyarladı. ‘Kanlı Beyoğlu’ ismini verdi yaptığı bu projeye. Anlaşılan o günü unutmak istemiyordu. Çünkü bir duvarında çaresizliğin siyahlarına bürünmüş bir adam yatıyordu. Sadece gözleri maviydi aynı Buğra’ nın artık derinliğini kaybetmiş gözleri gibi. Diğer duvarlarını ise sırtını o bedene dönmüş Beyoğlu’ nun kanlı gölgeleri süslüyordu.

   Fakat bunların yanı sıra üzerine düştüğü bir başka projesi vardı hani şu kardan kaçıp kafeye sığındığı gün elinde olan ödev. İlk çağdan başlayıp günümüze gelen bir tasarım üzerinde çalışıyordu adı ise ‘Evrim’ di. Projesine bu isimi vermek aklına nasıl geldi kendiside bilmiyordu ama bunu çok sevmişti ve ödevini kötü hava şartlarının insafına bırakmaya hiç niyeti yoktu.

Kendimi Aynalarda ArarkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin