Multimedia Rüzgar.
Öylece birbirimize bakıyorduk. Gözlerimi ondan ayırıp, ellerini belimden çektim.
"Ne yapıyorsun sen ya!"
"Düşüyodun. Düşme diye tuttum seni."
"Hadi canım. Önce üstüme dök sonra da belimden tut. " dedim kızarak.
"Hayır. Yanlış anladın sen be.."
"Ben anlayacağımı anladım. Önümden çekil de üstümü temizliyeyim." dedim. Yukarıya doğru çıkarken önüme geçti.
"Bak sen beni yanlış anladın." dedi. Artık sinirim tepeme çıkmıştı. Zaten abiyem mahvolmuştu.
"Ya tam.." lafımı tamamlayamadan yukarıdan Ecem ve Özgür bize doğru seslendi.
"Fulyaaa." dedi Ecem. Ecem bana seslenince o da arkasını dönüp Ecem'lere baktı.
"Ooo kardeşim gelmiş. Rüzgar oğlum sen ne zaman geldin?" dedi Özgür. O da yukarıya çıkıp sarıldılar. Birbirlerini tanıyolar mıydı?
"Yeni geldim bende. Ege'nin doğum günü için."
"Hoşgeldin. Niye haber vermedin?" dedi Özgür.
"Gelemeyecektim aslında. Son anda işimi hallettim." dedi.
"İyi ettin kardeşim. Ne zamadır gelmiyodun." dedi Özgür. Ben de yukarıya doğru çıktım. Ecem bana baktığında gözlerini irileştirdi.
"Fulyaa. Ne oldu abiyeye?" dedi.
"Şarap döküldü." dedim onun gözlerinin içine bakarak. Bundan sonra üstümü temizlesemde artık çıkmazdı.
"Hadi gel temizleyelim."
"Gerek yok. Çıkmayacak çünkü." dedim.
"Aa ben sizi tanıştırmayı unuttum." dedi Özgür. Ecem'le bende onlara döndük.
"Rüzgar, kardeşim gibidir. Eskiden beri birbirimizi tanırız. Ecem, sevgilim." dedi. Ecem'le tokalaştılar.
"Fulya da Ecem'in arkadaşı." dedi. Elini uzatınca bende elimi uzatıp tokalaştım. Bugün istemediğim kişilerle tokalaşmak zorunda mıyım?
"Daha doğrusu kardeşim." dedi Ecem.
"Memnun oldum. "
"Bizde memnun olduk." dedi Ecem. Aslında hiçte memnun olmamıştım.
"Tekrar özür dilerim. "
"Önemli değil. Ama bir dahakine daha dikkatli olursan sevinirim." dedim. Biraz sert konuşmuş olacağım ki dirseğiyle koluma vurdu Ecem.
"Tamam. Daha dikkatli olurum bundan sonra." dedi.
"Ben artık gideyim. Ecem istersen daha sonra gelirsin. Ama benim gitmem gerek." dedim.
"Tamam. Görüşürüz canım." dedi Ecem. Birbirimizi öptükten sonra "Görüşürüz." dedim. Arkamı dönüp giderken "İstersen bırakabilirim. Eve geçip benim de üstümü değiştirmem lazım." dedi. Onunda üstüne dökülmüştü. Ama tanımadığım ve beni uyuz eden birinin arabasına asla binmezdim.
"Gerek yok. Teşekkür ederim yine de. Kendim gidebilirim." dedim.
"Peki. Sen bilirsin." dedi.
Merdivenlerden inip kapıya doğru gittim. Ayağım artık çok zorluyordu beni. Kabanımı giyip dışarı çıktım.
Hava çok soğuktu ve ayağım çok ağırıyordu. Buralarda da dolmuşun geçmesi imkansızdı. Takside yoktu. Mecbur durağa kadar yürüyecektim bu ayakla. Aşağıya doğru yürümeye başladım. Ayağımın ağrısı gitgide daha da artıyordu. Ayakkabıyı çıkarırsam bu soğukta ayaklarım donardı. Mecburen katlanmak zorunda kaldım. 5-10 dakika yürüdükten sonra ayağımın şiddeti artınca kaldırıma oturdum. O sırada yanımda bir araba durdu ve far ışıkları yüzünden kimin geldiğini göremiyordum. Arabadan inip yanıma gelince gelenin Rüzgar olduğunu farkettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN KADERİ ( THE FATE OF THE LOVE )
Fiksi RemajaHayatları birbirinden farklı iki gencin imkansiz aşkı...