Gün doğarken uyanmıştım yine gece ağlamaktan şişmiş ve ağrıyan gözlerimi açmakta zorlanıyordum. Vücudumdaki diğer ağrılarımı da unutup sessiz bir şekilde odamdan çıkıp lavaboya girdim. Aynada ki yansımama takılmıştı gözüm, kendime buruk bir gülüş bırakıp işlerimi halledip üstümü giyinmeye gittim. Üstümü giyinip, sessiz bir şekilde kahvaltı hazırlamaya koyuldum. Amcamlar uyanmadan evden çıkmak istiyordum. Tam mutfaktan çıkıyordum ki tam kulağımın dibinde bir nefes sesi hissettim. İrkilerek arkamı döndüğümde Serdar itini gördüm. Serdar, amcamın oğluydu bir de onun abisi Semih abi vardı. Semih abiyi severdim aslında yengem öldükten sonra beni amcamdan ve Serdardan korurdu ama amcam tekrar evlenince artık daha fazla onlara dayanamadı ve gitti. Böylece evdeki son dayanağımda beni terk etti. Serdar iti abisi de gidince beni rahatsız etmeye iyice başladı ilk başlar sadece gevşek gevşek bakıyordu o yüzden konduramadım ama son birkaç aydır beni sıkıştırmaya ve taciz etmeye çalışıyor. Her seferinde bir şekilde ondan kurtarıyorum kendimi daha önce bir iki kere amcama söylediğimde ise oğluna iftira attığım için beni dövmüş ve eğer başkalarına da bu palavraları anlatırsam beni evlendireceğini söyledi böylelikle de susmak zorunda kaldım. Birkaç kerede polise gitmiştim ama amcam gelip şikayeti mi geri aldırmıştı. Pes etmemiştim ama kendi ayaklarımın üstünde durabileceğimi biliyordum, o yüzden para biriktirip bu cehennemden kaçmayı bekliyorum. Serdar'a yüzümü dönünce o iğrenç gülümsemesiyle bana baktı.
'' Güzelim, sabah sabah güne senin gül yüzünü görmek de ayrı bir güzel oluyor. ''
Dedi ve elini saçlarıma götürmeye çalıştı. Onun bu hareketi ile geriye doğru kaçtım. Bu hareketim ona iğrenç bir kahkaha daha attırmıştı. Tezgâhta duran bıçağı görünce hemen ona doğru hamle yapıp bıçağı elime aldım.
'' Allah'ın cezası uzak dur benden yemin ederim öldürürüm seni, hiçbir şey umurumda olmaz bırak artık beni. ''
'' Güzelim sende o cesaret yok, gidiyorum ama şimdilik sadece doğru zamanı bekliyorum emin ol o zaman geldiğinde sende çok eğleneceksin ve bu hallerinin boşa olduğunu anlayacaksın. Unutma sen benimsin.''
Mutfaktan çıktığında zangır zangır titremeye başladım. Bıkmıştım artık her an kendimi korumaktan. Elimde ki bıçağı bırakıp doğruca sokak kapısına yöneldim, en iyisi biran önce işe gitmekti. Portmantodan eskimiş kabanı ve çantamı alıp evden çıktım ve durağa doğru yürümeye başladım. Hava buz gibiydi ama bana iyi geliyordu bazen tamamen uyuşup her şeyi unutmak istiyordum. Otobüsten inip hastaneye yürümeye başladım. Üniversite falan okuyamamıştım ama yengem sayesinde zamanında sağlık meslek lisesini bitirmiştim ve hemşire olmuştum. Daha sonraları sınava girip hastaneye atanmıştım her ay eve para getirdiğim içinde amcam ve sevgili karısı bana karışmıyordu. Çalıştığım hastane ruh ve sinir hastalıkları hastanesi ama benim çok tecrübem olmadığı için öyle çok kötü durumdaki hastaların olduğu serviste çalışmıyordum. Bu durum aslında şu anlık benim işime geliyordu çünkü bazen, bazı hastalardan gerçekten korkuyordum. Hastaneye girmeden köşedeki simitçiye uğradım.
''Günaydın Hasan amca ''dedim
''Günaydın, güzel kızım ''dedi
'' Bana oradan 1 tane simit verir misin ?'' dedim. Hemen başıyla onaylayıp simitti mi vermeye koyuldu, bende o sıra paramı çıkartıp ona verdim.
'' Sağ olasın Hasan amca kolay gelsin hayırlı işler'' dedikte sonra, simidimi kemirerek hastaneye girdim. Servise çıkıp üstümü değiştirdim. Tam koridora çıkınca Semra ablayı gördüm. Semra abla servisin sorumlu hemşiresiydi.
'' Günaydın Semra abla '' dedim.
''Günaydın Aden, bende günlük hasta listesini düzenliyordum tam zamanında geldin bugün yeni bir hasta gelecek GATA'dan gönderilmiş Yüzbaşı birkaç ay burada tedavi görmesi lazımmış, senin katındaki boş odaya yerleştirilecek dosyasını bırakırım sana haberin olsun.'' Dedi.
''Tamam abla, ben bakarım şimdi doyasına sen biliyor musun neden gönderilmiş.'' Dedim.
'' Gönderilen bilgilere göre öfke kontrol problemi varmış ve sinir krizi geçirmiş birkaç kere ama kolay değil geçen ay haberlere çıkan şehit haberleri vardı ya, o timin komutanıymış 12 kişiden bir tek bu kurtulmuş ama ne kurtulmak adam 21 gün komada kalmış, uyanıp olanları öğrenince de kıyamet kopmuş tabi ondan sonra başlamış bu krizlerde. Yazık gencecik çocukları mahvetmiş elleri kırılacasılar, Allah ailelerine sabır versin kızım hiç kolay değil.'' Dedi.
Bir an kaldım yine kolay değildi tabi nasıl kolay olsun ki, Vatan sağ olsun diye canlarını hiçe sayıp giden onlarca can gitmişti yine, kolay değildi o adam içinde ekmeğini paylaştığı sırtını yasladığı kaç arkadaşını toprağa vermişti bir avuç köpek sürüsü için. Semra ablanın seslenmesiyle kendi düşünce havuzumdan çıkıp ona döndüm tekrar.
''Kolay değildir tabi abla Allah sabır versin hepsinin ailesine, ne zaman getireceklermiş ?'' Dedim.
''Birazdan getirirler herhalde kızım, sen nasılsın uyumadım gece herhalde gözlerin şişmiş.'' Dedi.
''Uyuyamadım abla ya film izlemeye takıldım gece saatin farkına varamadım'' Dedim gözlerimi kaçırarak. Oysa ne filmi yine hiç tanıyamadığım ailemi ve hayatımı düşünüp ağlamıştım.
'' Anladım, ama böyle sabahlara kadar durup uykusuz kalma yanlış bir şey yapsan burada hepimiz yanarız hadi hastaları kontrol edip ilaçlarını ver saatleri geldi geçirme ilaç saatini. '' Dedi ve yine önündeki evraklara döndü.
''Tamam, abla hemen gidiyorum.'' Dedim ve direk ilaç odasına girdim. Her gün ki gibi ilaçlarımı hazırlayıp çizelgemi alıp hasta odalarına doğru yürümeye başladım.
...
Hastalarla ve dosyalarla ilgilenirken saat öğlen olmuştu. Öğlen yemeğini yiyip hızlı bir şekilde bankoya geri gelmiştim. Sosyal birisi olamamıştım hayatım boyunca genellikle acıyan bakışlardan kaçmak için tek başıma sessiz köşelerde takılmayı tercih etmiştim liseye kadar, o zaman bu acınacak hayatıma Cansu girmişti. Gerçekten de adı gibi benim can suyum olmuştu ne acıyarak bakmıştı ne de aşağılayarak bana, onun yerine her zaman yüzümü güldürmek için etrafımda pervane olmuştu benim, açılan yaralarımı sarmaya çalışan yara bandım olmuştu. O zamanlar biraz biraz kabuklarımı kırıp kanatlarımı çıkarmaya başlamıştım ama lise bittikten sonra mecburen ayrılmıştık Cansu'yla, O başka bir ile atanmıştı ben ise burada kalmıştım. O zaman da yeni yeni çıkarmaya başladığım kanatlarım kırılıp atılıvermişti sanki yine içime kapanmıştım ama yine de kopmamıştık Cansu'yla zaman buldukça konuşur dertleşirdik ve hatta buradan kurtulduktan sonra onun yanı gittiğim zamanlar için planlar kurardık. Aklım Cansu'yla doluyken bir anda sert adım sesleri duymaya başladım.
Önce iki tane kocaman üniformalı adamlar takıldı gözüme bastıkları yeri titreten türden adamlar, daha sonra ise iki tane buz gibi bomboş gözler. Arkada ki adam koridora girdiği gibi bakışlarıyla soğuk rüzgârlar estirmişti ki üşümüştüm. Adamı şöyle bir süzünce diğerleri kocamansa bu adam dev gibi diye düşünmeye başladım o kadar sert basıyordu ki yere, sanki adımlarıyla her şeyi herkesi ezmek ister gibiydi. İyice yaklaştıklarında adamı süzmeyi bırakıp tekrar gözlerine baktım ve o anda anladım başıma yeni bir bela daha eklenmişti çünkü bu adam hiç rahat duracağa benzemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
^^CANHIRAŞ^^
RomanceKaçıyordum ; Haksızlıklardan , zorbalardan , hayattan... Gözümde hiç durmadan akan yaşlar ve yağmur yüzünden önümü bile görmeden koşuyordum. Koşarken eskimiş pabuçlarımdan birinin ayaklarımdan çıkıp , aynı anılarım gibi geride kalmasını ister gibi k...