✨16✨

117 8 20
                                    

Baybars Tütün

Duyduğum kapı çalma sesi -çalma bile değil resmen kapıyı yerinden sökme çalışması- ile nadiren de olsa gördüğüm güzel rüyadan uyanmıştım. Yıllardır rüyalarımın birbirine çok benzer kötülükte olması nedeniyle nadiren gördüğüm bu güzel rüyalardan uyandırıldığımda gün boyu çok sinirli oluyordum. Zaten zar zor güzel rüya görüyorum onun da içine edilince en doğal hakkım olan sinirlenme de yanında paket gibi veriliyordu resmen.

Seslerin gittikçe artmasıyla sinirle yataktan kalktım ve otelin verdiği terlik benzerimsi şeyi giyip kapıya yöneldim. Sinirle kapıyı açıp gelen kişiye baktım.

"Ne var ne? Gerçekten acayip hayvanlara benziyorsun Aktan Çirlet."

Sözlerim hoşuna gitmemiş olacaktı ki kaşlarını çatıp içeri girdi ve camın önündeki koltuğa yayıldı.

"Kahvaltıya gideceğiz hazırlan. Visser ailesi de burdaymış. Dün sana olan sinirimden Eddy'i sonradan fark ettim. Ne o geldiğin anda otelin ismini mi söyledin?"

Göz devirip bavulu açtım ve içinden kıyafet seçmeye çalıştım. Pantolonlar tam bedenime göre alınmıştı ancak bluz ve tişörtler baya bol duruyordu. Kendimce uydurduğum kıyafetleri omuzuma atıp tuvalete doğru ilerlerken sorusunu cevapladım.

"Sen düşündüğümden de salakmışsın. Ben insanlara yapışmam Aktan. Sırf zengin diye onunla flörtleşmem. Bu ne yönelimlerle alakalı ne de karşımdakinin güzel ya da yakışıklı olmasıyla alakalı. Tamamen benim paraya düşkün olmamamla alakalı. Sen de paran da Vesser ailesi de sende kalsın. Ben sadece hayallerimi istiyorum."

Arkasına iyice yaslanıp sıkılmış gibi boynunu çıtlattı ve etrafta gezen gözlerini bana dikti.

"Anlat. Bayılıyorum yalana."

"Ne yalanı ya? Hayatın yalanlarla dolu olmalı ki doğruları bile yalan olarak algılıyorsun."

Bir şey söylemesine izin vermeden tuvalete girdim ve sinirle pijamalarımı çıkarıp kıyafetleri özensiz bir şekilde giydim. Bol gelen kısımları da pantolonun içine rastgele sokup tuvalettem çıktım. Sinirli olduğum günlerde hiçbir şeye dikkat etmezdim ve özen gösterdiğim şeyleri bile gelişi güzel yapıp geçiyordum.

"Şu saçını kıyafetini falan düzelt. Aktan Çirlet'in yanında özensiz gezemezsin."

"Bayılıyordum çünkü Aktan Çirlet'in yanında gezmeye. Zorla İstanbul'dan Antalya'ya da ben getirdim zaten seni. Yanımda durmak istemiyorsan çık git."

Sabrını zorlamış olmalıydım ki koltuktan bir hışımla kalkıp pijamalarımla uğraşan kollarımı tuttu ve beni kendine çevirdi.

"Bırak kollarımı canımı yakıyorsun."

"Benimle doğru konuşmayı öğreneceksin küçük fare."

Sinirle kasığına bir tekme attım ve o acıyla inlerken kollarımı ondan kurtarıp aramızdaki mesafeyi açtım. Tam bana doğru bir hamle yapacakken kapının tıklatılması ve Eddy'nin sesi ile durup sakinleşmeye çalıştı. Hala dinmeyen sinirimle kapıyı açtım.

"Günaydın! Umarım rahatsız etmiyorumdur. Kahvaltıya beraber gideriz diye gelmiştim. Babam Aktan Bey'in lobide beklediğini söyleyince seni almadan indiğini anladım. Dedim ben alayım bari."

Eddy açıklamasını yaparken başımı salladım ve sinirimi dindirmeye çalıştım.

"İçeriden telefonumu ve cüzdanımı alıp geleyim ben."

Kapıyı açık bırakıp yatağın yanındaki komidinden telefonumu ve cüzdanımı alıp kapıya doğru ilerlemeden önce Aktan'ın kulağına doğru eğildim.

"Sevgilimi alıp öyle geleceğim diyemeyecek kadar zavallısın. Sevgiyi asla anlamayacaksın çünkü sen nefretle beslenen birisin Aktan Çirlet."

Kulağına doğru Eddy'nin duymayacağı şekilde fısıldayıp sahte bir şekilde gülümseyerek Eddy'nin yanına ilerledim.

"Aldım. Hadi gidelim."

Gülümsemesi genişlemiş ve birkaç adım gerileyip asansöre doğru döndü. Ben ilerlemeye başladığımda bana yetişmeye çalışarak hızlı hızlı ilerledim.

"Çok hızlı yürüyorsun Baybars."

Dediği şeyle biraz yavaşladım ve bana yetişmesini sağladım.

"Aktan'ın beni almamasına sinirlendim."

Başını sallayıp asansörün düğmesine basıp beklemeye başladı. Asansör geldiğinde içine girip saçlarımı düzelttim. Kartı okutup düğmeye bastığında ona döndüm.

"Aşağı inerken kartı okutmana gerek yok. Bildiğim kadarıyla sadece yukarıya çıkarken basılıyor."

"Uh ben her ikisinde de basılıyor sandım. Ben de diyorum saha deminki kızlar niye bana garip garip bakıyorlardı."

"Ne için inmiştin ki?"

"Seni almak için işte. Biz 15. kattayız da."

"He tamam. Ben aynı kattayız sandım."

Anlamış olduğunu belli edercesine gülümseyip açılan asansör kapısıyla kendini dışarı attı. Peşinden çıkıp başımı etrafta gezdirdim.

"Yemekhane ne tarafta acaba?"

"Aşağıda. Oraya merdivenle ineceğiz."

"Siz bayadır burda kalıyor olmalısınız. Yani yolu falan biliyorsun da ondan sordum."

"Aslında Antalya'ya dün geldik. Normalde biraz daha geç gelecektik de son anda planlar değişti işte. Yine de burayı biliyorum çünkü daha önceki bazı toplantılar için de gelmişliğimiz var ve geldiğimizde burada kalıyorduk."

"Hm anladım. Güzel bir hayatın var Eddy."

"İstersen senin de olabilir."

Merdivenlerden inip yemekhaneye ilerlerken oda numaralarımızı girişteki çalışana söyledik ve içeri adımladık. Git git bitmiyordu. Bizim fakültenin genişliği kadar yer vardı resmen.

"Deniyorum ama daha her şey yerli yerinde değil gibi."

"Ben başka anlamda söylemiştim ama neyse bu da kabulümdür."

Ne anlamda söylediğini soracağım sırada omuzumda hissettiğim kolla irkildim.

"Bizsiz yemeyi düşünmüyordunuz sanırım."

"Sensiz hiçbir öğünümü yiyemiyorum Aktan bilmiyor musun?"

Şakayla karışık söyleyip zoraki bir şekilde güldüm ve tabağıma yiyeceğim yiyeceklerden doldurdum. Tabak hazır olduğunda Visser ailesini ve vahşi hayvanı beklemeye başladım. Herkes alacaklarını aldıktan sonra güzel bir masaya oturduk.

"Yemekten sonra toplantımız olacak. Aslında siz beraber eğlenirsiniz diye düşünmüştüm ama son anda aldığımız kararla sizin de toplantıya katılmanız gerektiğini düşündük."

Aktan'ın konuşmasını dinleyip bitirdikten sonra suyumdan bir yudum alıp elini tuttum.

"Hayatım keşke bizim de fikrimizi alsaydınız."

Bay ve Bayan Visser bize sanki oğullarıymışız gibi içtenlikle bakarken Eddy biraz zoraki gülümsüyor gibiydi. Onlara rağmen Aktan gözlerini benden ayırmıyordu.

"Gününün her anını benimle geçirmek istediğini bildiğim için senden yana bir problem olmadığını biliyordum. Eddy de zaten toplantıda bazı konularda sana çevirmenlik yapacaktık."

"Zevkle."

"O zaman bir problem göremiyorum ben."

Yine o 'dediğim olur' tavırlarını takındığında göz devirmemek için kendimi zor tutmuştum.

"Tamam dediğin gibi olsun."

"O zaman afiyet olsun."

Merhabaaaa! Yine ve yineee ben! Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Unutursanız da canınız sağ olsun.

MANKEN//BxB(GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin