İyi Okumalar
Gözlerimi hiç çekmeden kaç saattir tavana bakıyordum bilmiyorum. Ancak gözlerim acımaya başlamıştı.
Küçükken her şeyin çok kolay olacağını düşünürdüm. Annem olduğunu hissetmesem de yanımda bir annem vardı. Alkol alır, bazen gider üç-dört gün gelmezdi ancak sonunda yine bizim yanımıza geleceğini bilirdim.
Abilerim vardı, çocukluk aklımda her zaman beni koruyup kollayacaklarına cânı gönülden inandığım abilerim vardı.
Ancak bir gün; üç-dört gün sonra dönerdi dediğim annemin ölüm haberi gelmişti.
O an ne annemin varlığını, ne de kendi kafamda kurduğum peri masalının kırıntılarını hayatımda hisseder olmuştum.
Ben sadece, yapayanlız bir kız olmuştum.
Benden nefret etme sebepleri annemin en büyük hatası olmamdı, farkındaydım.
Bu Dünya'ya gelmeyi bende istemezdim ancak bir kez daha doğacak olsam, onların kardeşi olmak isterdim.
Sevilmediğimi hissediyordum, peki ya onlar sevildiklerini hissediyorlar mıydı?
İç çekerek gözlerimi kapatıp öylece beklemeye başladım bir süre. Tahminimce saat öğlene doğru yaklaşıyordu, günlerden cumartesiydi. Bu da demek oluyordu ki hepsi evdeydi.
Gerçi bu saatin dokuzundan beridir her yarım saatte kapımı yoklamalarından belliydi ancak odamdan çıkasım yoktu.
Yattığım yerden kalkarak yatağımın karşısında ki dolabın aynasından kendime baktım. Bitmiş, tükenmiş gözüküyordum.
Üzerimde ki sıfır kollu siyah atlet, kollarımı daha iyi görmemi sağlamış, ellerimi yaralarımda gezdirmeme neden olmuştu.
Kendi bedenimde açtığım, derin yaralarımda.
Ayağa kalkarak öylece bir kaç dakika bakındım etrafıma. Sanki burası benim evim, benim odam değilmiş gibi geliyordu bana.
İçinde olduğum hayata yabancıydım, soyutlanmış gibi, kimsesiz gibi.
Bu evde ki hiç bir güzel anıda yerim yoktu. Hep acı, hep mutsuzluk, hep pişmanlık.
Bir aileye sahip olduğunuz halde, kimsesiz gibi hissetmek nasıl bir histi?
Kalbimin tamamını kaplayan bu his, beni yeterince zorluyordu.
Yedi tane ilgisiz abinin en küçük kız kardeşleri olmak beni bitiriyordu.
Masanın üzerinde ki büyük makas dikkatimi çektiğinde hiç düşünmeden aldım onu elime. Ruhsuz adımlarım aynanım karşısına doğru ilerlerken dolan gözlerimi umursamadım, kendimi umursamadım, durmadım.
Ellerim uçları mavi boyalı saçlarıma giderken de, onları tutup uzun süre aynadan bakarken de bir kez olsun düşünmedim.
Önceden çok düşünmüştüm çünkü, neden bir kere bile saçlarımı okşamadınız?
Neden bir kere bile bana abilerim tarafından sevildiğimi hissettirmediniz?
Dudaklarım titrerken, ellerimde onlarla eş değer bir şekilde zelzeleye maruz kalmış gibi titriyordu.
Gözümden bir damla yaş akarken kestim saçlarımı.
Acımadan kestim, canım yanarken; cayır cayır kavrulurken acımadım kendime.
Kendime ve hislerime.
Yamuk yumuk kestiğim saçlarım bir bir zemine düşerken artık ağlamamı durdurmaya çalışmadım.
Ağzımdan sessiz bir hıçkırık da kaçtı, göz yaşlarım görüşümü bulanıklaştırıp boğazımı derince çizmemi de sağladı ama ben durmadım.
Neden beni hiç sevmediniz?
Kapının ardından sesler geliyordu, veya da ben hayal görüyordum. Bilemiyorum.
Ancak bir zamandan sonra tamamen kısalan saçlarıma bakmak bana işkence gibi gelmişti.
Annem, benim bir tek saçlarımı severdi.
Elimde ki makası aynaya fırlatırken, kırılan camın ardından bedenim bir kağıt parçası gibi yere yığılmıştı.
Ben bitmiştim, tükenmiştim.
Kapı gürültüyle çalarken ben sadece ağlıyordum, son iki gündür sıklıkla yaptığım gibi.
Bacaklarım kırılan ayna parçalarının etkisiyle çizilerek kanamaya başlamış, ellerim hâlâ amansızca titriyordu.
"Hien, neler oluyor? Aç şu kapıyı." Sicheng'in hoş tınıda ki sesi kapının ardından kulaklarımı doldururken, dönüp de o tarafa bakamadım.
Onu severdim. Onu cidden severdim çünkü diğerlerinin aksine bana gülümsediği zamanlar olurdu. Ben onun gülümsemesini de severdim.
Ancak ben hayatım boyunca, korkudan onlara bir kere bile sizi seviyorum diyemedim.
Sessizce göz yaşı döküp öylece oturdum o kırık aynanın önünde.
Yıllardır kendime verdiğim zararlardan haberleri bile yoktu. Dışarıdan zararsız bir kız olarak görünsem de ben en büyük zararı kendime veriyordum.
Bileklerimi kesiyordum, akan kanı umursamıyordum. Aç kalıyordum, günlerce aç kalmak umurumda bile olmuyordu. Alkol alıyordum, bazense haplar, otlar.
Ancak hiç birinin, hiç bir şeyden haberi yoktu.
"Hiç...hiç bir şey yok." Sesimi duydu mu bilmiyorum ancak ben zar zor yerden kalkıp, kestiğim saçlarıma yaşlı gözlerimle bakarken kapıyı bir kere daha çalması duymadığının göstergesiydi.
Sarsak adımlarla odanın kapısına doğru ilerlerken gözlerimde ki yaşları silme gereği duymadım.
Bu sefer görmezden gelebilecek misin, Sicheng?
Kapıyı açtığımda ilk başta konuşmak için ağzını aralamış, ancak gözleri yüzüme çıktığı anda öylece kalakalmıştı.
Bir şey demesine izin vermeden odadan çıkıp banyoya doğru ilerlerken sadece düşünüyordum.
Ölsem, bu çektiklerimin bir sonu olur muydu?
-❁-
*
*
*
*Vallahi Hien'e çok üzülüyorum çiçeğim benim 😔🤧
Bir insan yazarken kendini kaptırır mı aq öyle şeyler yazmışım ki düzenlerken fark ettim djxjcjdj
Her neysee
Umarım bölüm hoşunuza gider yıldızlarım 💫💫
Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen 🌙🌙
Sizleri çok çok çok seviyorum 💕
Kendinize iyi bakın 💓
-Jae 🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Brother's | WayV ✔
FanficEğer tek bir sevgi kırıntısı bile görmezsem, bir toz dumanı gibi uçup gidecekmiş gibi, on yedi yaşında bir kız için; oldukça büyükmüş gibi hissediyordum. Hemde fazlasıyla. ❁ beatrisJmn_2 | WayV Start: 26.09.2020 Finnish: 22.11.2020