Telefon elimden kayarak yere düşmüştü. Daha 1 dakika önce umudumun sonsuz olduğunu söylerken şimdi... İrem durumu anlamak için telefonu alıp Çağrı ile konuştu. Çağrı bizi almaya gelecek ve hastanede otopsi sonucunu bekleyecektik.
Tüm bunlar olurken İmge uyuyordu. Onu hastaneye götürmek istemiyordum. Ama tek de bırakamazdım.
Gökçe:İrem, İmge'yi hastaneye götürmek istemiyorum tek de bırakamam napabiliriz?
İrem:Ben burada durayım. Sen git. Ama bana her ne olursa olsun haber vermeyi unutmayın.
İrem'in fikri bir nebze olsun beni rahatlamıştı.
Gökçe:İrem ben teşekkür ederim. İyi ki varsın...
İrem:sende kuzum
Bu sırada zil çalmıştı. Çağrı gelmişti. Hızla aşağı indim ve arabaya bindim.
Çağrı :Gökçe iyi misin?
İlk defa yalanı değil doğruyu söylemek istedim ona.
Gökçe: Hayır iyi değilim, 5 dakika öncesine kadar yaşadığına umudum vardı hatta hala var çünkü o ölseydi benim kalbim atmazdı. Ama yine de kötü hissediyorum. Korkuyorum. İmge için endişeleniyorum.
Çağrı'ya içimden geçen her şeyi anlatmıştım.
Çağrı: Umudunu koru, Baran bizi bırakıp hiç bir yere gidemez.
Çağrı' nın dediklerinden sonra kısa bir sessizlik oldu. O sırada zaten hastaneye varmıştık. Kapıda bugün beni sorguya (!) ya da suçlamaya çeken polis vardı.
Polis: Otopsi sonuçları birazdan çıkacak.
İkimizde cevap verme tenezzülün de bulunmamıştık.
Kafamı duvara yaslamış Baran ile olan anılarımı düşünüyordum. Baran'la tanışmamız, sürprizleri ve daha niceleri... Hepsini çok özlemiştim. En çok da Baran'ı özlemiştim ya.
O sırada otopsi sonuçlarının çıktığını hemşire bildirmişti. Kendi mi en kötü senaryo ya hazırlamıştım.
Doktor: maalesef...
Bölüm nasıldı?
Kendinize iyi bakıın.