i am more in love with you Brown

845 79 107
                                    


Yb geldi koşuun üğfdspdfkğpsfkg

--------------

Kapının zilinin çaldığını duyduğumda kapıya yöneldim ve kapıyı açtım.Gelen Finn'di.Gülümsedim ve içeri geçmesine izin verdim.

"Hoşgeldiiin."

"Hoşbulduk." çantasını bir köşeye bıraktı.İkimiz de koltuğa oturduk.

Finn's Pov;

"Of keşke bütün hayatım bu 2 hafta gibi olsa.Hiç okula gitmeyip tembelce oturduğum.Yani normalde enerjik biriyim ama arada böyle hiçbir şey yapmadan oturmak hoşuma gitmiyor da değil." son iki haftadır hep böyle geçiyordu.Ben okula gidip geliyordum,Millie ise ben eve gelince bana kendini anlatıyordu.Çok seviyordum bu huyunu.Ben en son küçükken bu kadar mutluydum.Annem varken.Millie annemi anımsatıyordu bana.O da Millie kadar neşeli,bir yandan da Millie kadar duygusaldı.Ama bu iki kişi de bana güvende hissettiriyordu.

Millie bana her gün,her saat,her dakika kendini anlatsa her zaman dinleyecek gibiydim.Ona herkesten çok ihtiyacım vardı.Gözlerimi ondan ayırmadan dikkatlice onu dinliyordum.Kendime hakim olamadım ve yapmamam gereken bir şey yaptım.

Ona yaklaştım ve şuan dudaklarımız birbirine değiyordu.Sanırım bunu yapmamalıydım.Geri çekildim ve yanakları kızarmıştı.Sanırım benimkiler de kızarmıştı.Ensemi tuttum.Utanmıştım.

"Şey,özür dilerim.Bir anlık heyecan ile oldu." karşılık vermediği için biraz suratımı astım.Muhtemelen benden hoşlanmıyordu bile.Ama ben ona hiç olmadığım kadar aşık olmuştum.Dış yada iç fark etmez,her detayına aşık olmuştum.

"Sorun değil." dedi ve gülümsedi.Tanrım,gülümsemesi neredeyse anneminki ile neredeyse aynıydı.

Yukarı çıkıp üstüme daha rahat bir şeyler giydim.Neredeyse akşam olmuştu.Aşağıdan bir ses ile kapıya doğru baktım.

"AHH!" ses Millie'nindi.Acılı bir şekilde bağırmıştı ve koşarak olduğum odadan çıktım.Merdivenleri dörder dörder indim ve sesin geldiği yere gittim.Millie yerdeydi.Koşarak yanına çöktüm hala ahlıyordu.

"Millie!Noldu?!" dedim.Çok endişeliydim.Bacağını gösterdi.Bacağına baktım fakat bir şey göremedim.Yüzüne bakınca dudağının kanadığını gördüm.Onu kucağıma aldım ve koltuğa yatırdım.

"Bacağım ç-çok acıyor." derin nefesler alıyordu.Bacağında bir şey göremediğim için daha da telaşlıydım.Millie'nin saçını okşadım ve bacağını bükük tutmasını söyledim.Mutfağa koştum ve birsürü buz,birkaç tane de mendil aldım.Geldiğimde buzları Millie'nin bacağına tutmaya başladım.Ağlamaktan gözlerinin çevresi kıpkırmızı olmuştu.Burnunu çekti ve gözyaşlarını sildi.

"Noldu peki?" dedim.

"Ben boyumun yetişmediği yerden bir şey almak için sandalyeye çıktım.Sonra sandalyeden düştüm." güldüm.

"Gülme!" masadan yanıma aldığım peçeteleri aldım.

"Yaklaş." 

"Noldu?"

"Dudağın." dudağını elledi ve kanadığını o da fark etmiş olacakki bana yaklaştı.Elimdeki peçeteler ile dudağını acıtmadan silmeye başladım.

"Sen kanamaması için tutarsın peçeteyi değil mi?" dedim.Başını olumlu şekilde salladı.Millie'nin yanından kalkıp kapının yanındaki çantayı açtım.Elime bir krem aldım ve geri Millie'nin yanına gittim.Millie'nin bacağındaki buzları yavaşça kaldırdım.Bacağı morarmıştı.Kremin kapağını açtım ve elime biraz sıktım.Elimden de Millie'nin bacağına sürdüm.

it just started with a skirt | fillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin