classroom

586 68 110
                                    

Medya:Mood

Eed alın size bölüm
3,1K okunma Allah'ım 🤩

BAŞLIYORUM AQ

--------------

Millie's POV:

Ertesi gün hiç okula gitmek istemiyordum fakat zorundaydım.Hazırlandım ve kapıdan çıktım.Okulun başlamasına daha iki saat vardı fakat Noah ile kimse gelmeden önce sırada uyuma hayallerim vardı.Daha doğrusu bu hayali o kafama sokmuştu ama ne önemi var ki?Beni çok zorladı ve bende daha fazla onun dırdırını çekmemek için kabul ettim.Bunları düşünürken okula vardım ve içeri girip dolabımdan ilk dersin kitaplarını alıp içeri geçtim.Kapıyı kapadım ve kitaplarımı sıramın üzerine bıraktım.Noah'nın sırasına baktım ve asla Noah olmayan o kişiyi gördüm.

Finn Wolfhard.

Elleri cebinde sırada oturuyordu.Beni görünce kaşlarını havaya kaldırdı.

"S-sen burada ne yapıyorsun?" dediğimde şaşırmış şekilde bana baktı.

"Noah benimle çok önemli bir konu konuşmak için iki saat öncesinden gelmemi söyledi."

"Asıl sen okulda iki saat öncesinde ne yapıyorsun?" tabii ya,Noah tekrar aramızı yapmak için ikimize de bir şeyler uydurmuştu.

"Hayır Noah ile ben uyuyacaktım." dediğimde ellerini saçlarına götürüp ayağa kalktı.

"Yani bu bir tuzak?" dedi ve kapıya yöneldi.Kapıyı açmaya çalışınca açamadı."Sıçayım böyle işe ya!Niye Noah'ı dinlediysem!" sinirli gözüküyordu.Ben ise tam tersi olmadığım kadar masum ve üzgün gözüküyordum.

Şu an yerinde olmayan hocanın masasına yöneldi ve alt çekmeceleri karıştırmaya başladı."Anahtar olması lazım."

"Finn." cevap vermiyordu."Finn!" yine kulak vermedi.

"Orada hiçbir zaman anahtar olmaz." dediğimde bana baktı.Sertçe çekmeceyi kapatınca istemsizce yerimden sıçradım.Daha dünkü Finn nasıl bu kadar çabuk kayboldu anlam veremiyorum.O tatlı,masum Finn'in yerine sinirli bir Finn görüyordum.

Sıralardan birine oturdu ve kafasını sıraya koydu.

"Niye bu kadar sinirlisin?" dedim ince sesimle.

"Sinirli falan değilim." dedi bana bakmazken.Onunla gerçekten barışmak istiyordum bir hata yaptım ve herkes ikinci bir şansı hak eder.Değil mi?

"Sinirli olmakta haklısın,özür dilesem de beni affetmeyeceksin Finn ama gerçekten üzgünüm.İkinci bir şans ver bana lütfen." istemsizce gözlerim doldu.Çok belli etmemek için camdan dışarı bakmaya başladım.

"Sana neden güveneyim ki?Güvenimi kırdın Millie!" sesinden üzgünlüğü belli oluyordu.Ya da bana öyle geliyordu.

Bir süre ikimiz de konuşmadık."Benim senin evinden ayrıldığım gün konuştuklarımızı hatırlıyor musun?" sesimi yükselttim.Fakat sesim masum ve acınası çıkıyordu.Yüzünü bana dönmüştü ve bana boş gözler ile bakmaya başladı.Fakat onun da gözleri dolmuştu.O bir şey demediğinde ben devam ettim.

"Seni herkesten,her şeyden çok seviyorum Finnie."

"Bende seni herkesten ve her şeyden çok seviyorum Mill." hatırlasın diye bu söylediklerimizi tekrar etmiştim.Gözünden bir yaş düştü.

"Ne yani aşkın bir günde bitti mi Finn...Herkes hata yapabilir!"

"Yani intihara kalkışmak bir hata.Hmm tamam(!)"

"Bunu artık yüzüme yüzüme vurma Finn!"

"Bak Millie anlamıyorsun benim annem hayatımdaki en değerli kişiydi ve o öldü!Sen bana destek çıkıtın ve gözümde annem kadar değerli oldun!Seni de kaybetmekten korkuyordum." bağırarak konuşunca bende bağırarak yanıt verdim.

"Kaybettin bile!" sessizlik oldu ve kapıya yöneldim.Kafamdaki tel tokayı çıkarıp kilidi açtım ve kapıyı sertçe açıp dışarı çıktım.Madem bana çok değer veriyor,neden beni affetmiyor?Üzgünüm ama artık beni kaybetti.Ne düşünüyordun ki Millie?Dört yıl deli gibi kavga ettiğin kişi ile bir aile kurmak mı?Nah.(deme lazım olur Millie hnm)

Koridorda ayaklarımı yere sertçe vurarak sinirle ilerlerken karşıma Noah çıktı ve yanımdan yürümeye başladı.

"Ne bu sinir?" kaşlarımı çatıp ona baktım.

"Ee nasıl geçti konuşma o zaman?" 

"Daha da berbat ettin Noah!Artık yüzüne bile bakamam Finn'in."

"Kızma bana fakat,Finn senin,sen de Finn'insin.Yani başka açıklaması falan yok bunun.Dünya'nın düzeni bozulur barışmazsanız.Küresel ısınmanın daha kötüsü olur anladın mı kapiş?" daha geçen gün ilişkimizi istemeyen bu birey ne oldu da böyle konuşmaya başladı?

------------

Öğlen teneffüsünde Noah bana üçümüz yemekhanede oturmayı teklif etti.Normalde öyle yapacaktık fakat aç olmadığımı söyledim ve ne kadar ısrar etseler de reddettim.Birlikte yemekhaneye gittiler ve bende elime bir defter ve kalem aldım.Aslında açtım ama yalnız kalmak istiyordum.Aklıma evden çıkmadan önce kendime hazırlayıp yemediğim sandviç geldi.Çantamı karıştırdım ve orada olduğunu anladım.Sandviçi de alıp bahçeye çıktım.Açık hava spor salonuna geldim ve seyircilerin oturduğu demir oturakların altındaki kocaman gözükmeyen yere oturdum.Oturakların arasından dışarısı gözüküyordu o yüzden birazcık yemek yemek yerine basketbol oynayanları izledim.

Biraz zaman geçince defterimi yerden alıp kucağıma koydum ve kalemimi elime aldım.Gelişi güzel resim çizmeye başladım.Karnım acıkınca sandviçimi alıp bir yandan yazıp,bir yandan yemeye başladım.

Şuan beni mutlu edebilen iki kişi vardı.Sadie ve Noah.Ve evet,başka kimsem yoktu.Ne Finn,ne annem yada başka bir şey.Sanki birisi elimden her şeyimi almış gibi.

-----------------

Kısa oldu biliyorum bugün bir tane daha atarım belki❤️

Bişey dicem bizim 5 gün sonra okulumuz açılıyo...(bizimki erken açılıyo özel okul)

Bir yandan sevindim arkadaşlarımı falan göreceğim diye ama bir yandan sikik derslerden dolayı kahroluyorum bana bir YouTube videosu bile çok uzun geliyor artık ben nasıl 40 dakikalık derste dayanıcam ya oofff

it just started with a skirt | fillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin