DA/Bölüm (1) Savcı Hanım

2.6K 90 12
                                    


Omuzlarıma çökmüş olan yükle yere çöktüm yavaşça. Ağlayarak topladığım valiz, son kez baktığım odam...
Babamın adamları kapıma dayanmış, Mardin'e gitmemiz gerekiyor Azra hanım diye sayıklarken başka fırsatım kalmamıştı. Kaçmak istemiştim ancak babamın yüzünde yaratacağım o hayal kırıklığından korkmuştum. Okumak istediğimi söylediğimde arkamda kapı gibi durmuştu canım babam. Önemli bir şey olmasa kendisinin geleceğini bilecek kadar tanıyordum onu. Ama bu korkumu biraz olsun hafifletmiyordu. Kötü bir şeyler olacaktı ve bu benim korkumun katlanarak büyümesine neden oluyordu. Babam kaçmamdan korkuyordu. Korkmuyor olsa oturduğum evin etrafını elli tane adam sarmamış olurdu. Aklıma gelen şeyin başıma gelmemesi için yalvardım Allah'a. Lütfen olmasın.
Eğer ki aklıma gelen olursa ne yapardım bilmiyordum.
Kabullenmezdim.
Benim hayatım vardı burada.
Kendi düzenim.
Yapamazlardı, hem babam izin vermezdi öyle bir şeye.
Mardin'in ileri gelen sayılı aşiretlerindendik biz.
Hamza Karun'un kızı Azra Karun'a dokunmak kolay değil, imkansızdı.
Babama güvendim ve gittim Midyata.

Konağın kapısından attığım ilk adımı asla unutamam. Annemin attığı çığlık ve ağlayarak kollarını boynuma sarması beni korkuttu. İzmirden yola çıktığımdan beri korkuyordum ya sahi. Yeni değildi bu duygu.
Abim gözleri dolu dolu kalktı oturduğu yerden. Yanında bir yabancıyla.
Yanında yabancı bir kadınla.
Korktuğum şeyin başıma geleceğini anlamam üç saniyemi almıştı. Elimdeki valizi öfkeyle attım yere.
Gözerim her zaman ki gibi baş köşede oturan Hamza ağaya takıldı.
İçim nefretle kavrulurken kendime söz verdim.
Kimsenin mutluluğu için harcatmayacaktım hayatımı.

"Beni bunun için mi ağar topar çağırdın buraya Hamza ağa! Biricik oğlunun hayatı canını almasınlar diye mi!"

"Haddini bilesin Azra! Karşında baban duruyor senin!"

"Oğlunun sevdası için kızını kurban eden babam mı! Ben sana baba demeyi gördüğüm bu tabloyla bırakıyorum Hamza ağa! Senin Azra diye bir kızın Yok bilesin!"

Attığım valizi elime aldım. Öyle bir nefret yakıyordu ki içimi. Herkese, her şeye kinle doldum. Hayat enerjimi bir anda düşüren bu tabloya ağladım. Ben ki Azra Karun'dum kimse beni boyunduruğu altına alamazdı. Ben ki Türkiye Cumhuriyetinin baş savcısıydım, kimse adaletin önünde ayakta duramazdı.
Kapıya yönelen adımlarım abimin beni odaya doğru sürüklemesiyle duraksadı. Bu ne cüret demek istedim. Sen kimsin!

"Bırak!"

Çığlığım konağın duvarlarında yankılandı. Ancak durmadı.

"Çek elini!"

Abimin adımları durup, elleri kollarımdan uzaklaştığında teşekkür etmek için döndüm. Ama gördüğüm adam şaşkınlık dalgasının vücudumda şok etkisi yaratmasına neden oldu.
Olamaz. Olmamalı.
Geçmişim karışımdaydı.
Geçmişimin en büyük hatası karışımdaydı.
Arzularıma yenildiğim tek adam karışımdaydı.
Zamanında kalbimi titreten tek adam karışımdaydı.

"Kaçmaya çalışır Boran ağa! Bırakayım mı sahi! Karar verildi berdel olacak ve o burada kalmak zorunda!"

Abimin sözleri içimdeki nefreti harladı. Üzerimdeki şaşkınlığı bırakarak bütün duygularımı içime gömdüm. Şimdi bir tek nefret vardı.

"Sen bir hanımağanın kollarını öyle tutamaz, sürükleyemezsin. O benim müstakbel karımdır. Ona yapılan saygısızlık bana yapılmış bilirim. Canından olmaya bu kadar meraklıysan buyur davam et!"

Abim sesi çıkmadı. Yüz ifadesini göremedim. Çünkü sırtım ona, yüzüm ise geçmişim olan Boran ağaya dönüktü.
Onun arkasından giren ağalar avludaki büyük masaya dizilmiş, ortada ben abim ve Boran ağa kalmıştık. Sözleri beni sinirlendirmekten öte şaşırttı. Geçmişim ile mi evlenecektim. Gülmek istedim. Şaka olmalıydı. Kesinlikle bu bir şakaydı.

"Haddini bilesin Boran ağa! Senin karşında bir hanım ağa değil Türkiye cumhuriyeti baş savcısı duruyor! Ne kimsenin karısıyım, ne kimsenin kardeşi ne de kızı. Ben adaletten başkasını tanımam!"

Boran ağanın gözlerinde çakan şimşekleri gördüm. Esmer yüzünün aldığı ifade içten içe beni korkutsana söylediklerimden pişman değildim. Kimin karşısında konuştuklarını bileceklerdi.

"Töreye adalet işlemez, bilmez misin? Boşuna inat etme, evlenmek zorundayız!"

"Neden kardeşin için hayatımdan vazgeçeyim? Neden bu," dedim ve parmağımla arkamda kalan abimi işaret ettim. " bu şerefsiz için hayatımdan vazgeçeyim? Neden Boran ağa! Ben sevda uğruna hayatımı karartmam. Öldürmek için birilerini mi arıyorsunuz? O zaman berdel olmayacak! Beni öldürün!"

Gözlerinde saniyelik yayılan şaşkınlık pigmentlerini yakaladım. Ancak dediğim gibi saniyelikti. Beni tanımaması işime gelmişti. O geceyi hatırlasaydı- ki bu beni içten içe üzmüştü- şu an kullanmaktan çekinmezdi. Eğer ki kullanırsa savunacak bir şeyim kalmaz ve evlenmek zorunda kalırdım. Savcı olmam bile duramazdı Mardin'de böyle bir olay duyulursa. Berdel olmasa babam öldürürdü beni.
Ağalara doğru döndü. Vazgeçtiğini söylemesini bekledim ancak o tamda aklımdan geçirdiğim şeyi yaptı.

"Bu kadın benim. İzmir'e gittiğimde yatağıma girdi! Benimle evlenmek zorunda!"

Masadaki ağalar şaşkınlıkla birbirlerine bakarken yüzümü yere eğmedim. Eğersem kabullenecektim. Eğersem bu adamla evlenecektim. Dik dik gözlerine bakmaya devem ettim. Bu kadar vicdansız olmasına, hakkımda çıkacak olan dedikoduların alıp başını gideceğini bile bile konuşmasına üzüldüm.
Yatağıma girdi demişti değil mi?
Ne kadar küçük düşürülebilirdi bir insan, bir kaç kelimeyle. Demek hatırlıyordu. Hatırlamamasını dilemiştim oysa içten içe.

"Ne demek oluyor bu Savcı hanım! Bu adamın yatağına girdin mi!"

Babamın bana kızım yerine söylediği kelime kırdı. Savcı hanım olmuştum saniyeler içinde.
Yatağına girmedim demek istedim. Yatağına girmek değil, arzularıma yenilmek! Gerçi bu tabirin bu topraklarda bir anlamı olmazdı.
Öleceğimi bile bile cesurca, ayaklanmış karşımda duran babam diktim gözlerimi.

"Evet, girdim!"

Belindeki silahı hızla çekerek anlıma yasladığında hala en ufak bir korkum yoktu. Eziyet gibi bir hayat yaşayacağıma öldürdüm.
Annemin arkadan gelen çığlığı babamı durdurmadı.

"Sen beni evlat katili edeceksin bu yaşta!"

"Senin katil olman gereken evladın arkandayken bu silahın benim anlıma yaslı olması doğru mu Hamza ağa! Sana dedim! Ben kimsenin sevdasına hayatımı heba etmem! Öldür! Zaten silahı çektiğinde ben seni öldürdüm!"

DOĞU'NUN ATEŞİ (Berdel)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin