DA/Bölüm (4) Nefes almak için sana ihtiyacım var.

1.4K 62 2
                                    

Keyifli bir bölüm oldu. Boran ağaya şaşıracaksınız.

Ertesi gün öğle vakitlerinde Doğan ağanın beni gizli tutacağı eve gelmiştim. İçimde beni boğan hisleri bastırmak için o kadar çabalıyordum ki. Ruhsal olarak yormuştu bu beni. Gitmekle hayatını riske attığım iki insanın olması yeterince rahatsızlık verirken iki ananın yüreğinin yanacağı düşüncesi daha çok yakıyordu canımı. Ancak Boran olmazdı. Geçmişte düşmüştüm bu hataya bir kere. Sert bakışlarıyla kalbime çelen bakışlarına aldanmıştım. Ertesi sabah gördüğüm muamele aldığım en büyük dersti bana. Çöp gibi kenara atılacağımın bilincinde olmayan aptal bir çocuktan farksızdım o hatayı yaparken. İkinci kere karşıma çıktığında hatırlamamıştı beni. Tabi hatırlamazdı zaten. Kör kütük sarhoş olduğumuz o gece ben bile ne yaptığımızı kavrayamamıştım. Ailemin yetiştirme tarzı dışındaki hareketlerim uzun süre vicdanımla oynamıştı. Ancak sonra namusun akılda olduğunu öğrenmiştim. İnsanlar konuşurdu sadece. Öğrenmiştim öğrenmesine de tanımayınca yine üzülmüştüm. Onun değersiz gördüğü o gece ben her şeyimi vermiştim. Her şeyim dediğim bakirelik gibi bir şey değildi. Ruhsal ve kalpsel olarak açmıştım ona kendimi. Ancak ağzımın payını çok güzel almıştım. Eve girip güzel bir duş aldığımda yatağa uzandım yorgunca. Ne yapacaktım? Vicdanımla nasıl baş edecektim şimdi. Ruh halime güldüm. Kaçarken gayet rahatken şimdi üzerime çökmüş olan sıkıntıdan kurtulamıyorum. Telefonum titrediğinde aldım onu yavaşça ceketimin cebinden.
Gelen mesajı gördüğümde ise nefesim boğazımda kalmıştı. Bilinmeyen numaradan gelen mesaj gözlerimi doldurdu.

Gönderen:05
"Nefes almak için sana ihtiyacımız var. Ne olur bebeğimi bağışla."

Bebek mi? Küçücük çocuk mu vardı ortada.

Gönderen:05–
"Abin beni kaçırmayacaktı Azra. İstediler vermedi büyükler. Hamile olduğumu söyleseydim öldüreceklerdi beni. Yapma etme dedim ama saklayamazdım hamileliğimi kaçırdı abinde. Tek çaremiz buydu özür dilerim. Suçsuzuz Azra. Suçlu olan büyükler. Ne olur yapma bebeğime."

Göz yaşlarım kendini saldığında hıçkırarak ağladım. İçim çıkana kadar ağladım. Elim yıllar önce kaydettiğim ve bir türlü silemediğim numaraya giderken ağlamam şiddetini arttırıyordu. Kaçtığım yere dönecektim. Dinlemeden yargıladığım insanların günahsız olmasına ağladım. Kendimi feda etmek zorunda olmama ağladım. Telefon çalmaya başladığında ağlıyordum.

"Alo, kimsin!"

Sert sesi kulaklarımı çınlatırken benim kıyamayıp silmediğim numarası, onun silmişliğiyle karıştı. Basittim.

"Boran."

"Azra, neredesin! Neden ağlıyorsun!"

Bir kaç iç çekişten sonra cevaplayabildim onu.

"Antalyadayım." İç çekerek devam ettim sonra. "Gel al beni."

Cevap gelmedi. Telefon kapandı. Yılmışlıkla yatağa uzandım. Bir bebeğe bedel ödetemezdim. Abimin bana davranış şekli düştü aklıma. Bu yüzden miydi? Nefretle ona bağırıken bebeği için mi mücadele ediyordu. Bana söylese hayır mı diyecektim sanki. Gelip durumu anlatsa, vicdanımı bastıramaz kabul ederdim zaten. Üzüldüm. Berdeli Doğudan Yok etmek için kazandığım savcılık mesleğimi, berdele kurban giderek kaybettiğime ağladım. İçim çıkana kadar ağladım. Vicdanım iyice yük oldu kalbime. Pervasızca kendimi kurtarmak için yaptığım işin ucu bir bebeğe değdiği için daha çok ağladım. Belki bir belki iki saat ağladım. Ağlamalarım iç çekişmelere döndüğünde uzandığım yerden zorlukla kaldırdım bedenimi. Elimi yüzümü yıkayıp üstümü giyindim. Evden çıkıp konyaaltı sahiline yürürken aklımadaki düşünceleri silmeye çalışıyordum. Deniz kıyısında yürüdüğüm süreyi bilmiyorum. Ancak güneş yavaş yavaş ışıklarını çekerken döndüm eve. Özgür olduğum son günü sahilde yürüyerek tamamlarken bir kaç saat sonrasında kapım çaldı. Uyuşuk adımlarla açtığım kapıdan Boran ağa eve adımladı yavaşça. Beni sorgulamasını bekledim. Konuşmadı. Salona geçip koltuğa kurulduğunda yavaşça yanına adımladım. O kadar yorgundum ki.

DOĞU'NUN ATEŞİ (Berdel)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin