Bazı şeyler değişmez gerçeklerdi. Mesela güneş her zaman doğudan doğar, batıdan batardı. Çiçekler sonbaharda değil, ilkbaharda açardı. Bunları değiştirmek imkânsız olsa da yaşadığımız hayatı kendimize göre şekillendirebilirdik.
Çocuklar resim çizerken oldukça özgürdür. Hayal güçleri o kadar kuvvetlidir ki, yakıp kavuran güneşi mor renkte bile çizebilirlerdi. Onların hayallerinde bir prenses ya da kötü bir cadı olabilirdiniz. Onlar hayallerini kendilerine göre şekillendirebildikleri için mutluydu. Biz de çizgilerimizi belirlemeli ve hayatımızı isteklerimiz doğrultusunda yaşamalıydık.
Elimdeki dergileri sıkıca tutarken bakım evinin bahçesinden içeri girdim. Güvenlik beni tanıdığı için hiç sorgulamaz, direkt kapıyı açardı. Benim ailem olmuşlardı ve bunun farkındaydılar.
İçeri girdikten sonra herkesle selamlaştım. "Ne yapıyorsunuz?" dedim neşeyle.
"Kitap okuyordum, sen geldin günüm güzelleşti."
"Bayan Dae," dedim utangaç bir tavır takınarak. "Beni utandırıyorsunuz."
"O kadar da olsun."
Gülümseyerek yanlarına oturdum ve elimdeki dergileri masaya bıraktım. Bilim kurgu, moda, magazin vs. evde bulduğum bütün dergileri getirmiştim. Dergi, gazete ve kitap okumayı seviyorlardı. Bazı insanlar, bakım evinde kalan insanların mutsuz olduklarını düşünürlerdi. Oysaki hayat sadece pes edenlerin sırtına tekme atardı. Zaman hiçbir zaman durmaz, dünya dönmeyi bırakmazdı. Hayat bizden vazgeçene kadar biz hayattan vazgeçmemeliydik. Bu yüzden onlara çok saygı duyuyordum. Onlar çok güçlüydü.
Birlikte oturup konuştuktan sonra ilaç vakitleri geldi ve ilaçlarını içtikten sonra dinlenmek için odalarına çekildiler. Ben de Bayan Lena'yı görmek için odasına doğru yürüdüm. Kapısını tıkladıktan sonra cevap vermesini bekledim fakat ses gelmedi. "Bayan Lena?" dedim kendimi belli etmek için.
"Gel." dedi tok bir sesle.
Kapıyı açıp içeri girdiğimde Bayan Lena camın önünde oturuyordu. "Merhaba." dedim sesimi neşeli tutmaya çalışarak.
"Cidden... Hiç sıkılmıyorsun değil mi Sim Jung?"
"Hayır, neden sıkılayım ki?"
"Her seferinde odama geliyorsun, her seferinde seni kovuyorum fakat sen yine de gelmeye devam ediyorsun. Yüzsüz müsün kızım sen?" Yüzünü buruşturarak ayağa kalktı ve yatağına geçerek bana sırtını döndü.
"Sadece..." Yanındaki tekli koltuğa oturdum. Sırtı hâlâ bana dönüktü fakat umursamadan konuşmaya devam ettim. "Neden kendi kabuklarına çekildiğini merak ediyorum. Hiç hobin yok. Hoşuna giden, merak ettiğin ya da ilgini çeken bir şey yok."
Bana döndü. Yataktan kalkmadı fakat oturur pozisyona geldi. "Sevdiğim bir şeyler vardı. Torunlarım vardı, onları her şeyden çok severdim. Sonra ne oldu biliyor musun? Kendi oğlum beni istemediğini söyleyerek buraya gönderdi. Söylesene, hayat senin dediğin gibi her zaman güzel mi?"
Ağzımı açtım ama tek kelime edemeden kapattım. Bir süre sessizce oturduk. Zaman kum saatinden akar gibi hızlıca aktı. "Annem ve babam birbirini hiç sevmedi." diyebildim en sonunda. "Şirket evliliği yaptılar, hiç mutlu bir evlilikleri olmadı. Küçükken onlar tartıştığında yatağıma girer ve her şeyin geçeceğine inandırırdım kendimi. Bir, iki, üç dediğimde her şey geçecek derdim ama yüze kadar saysam da geçmezdi."
Sesimin çatallaştığını hissettim. Boğazımı temizleyip gülümsedim. Bakışlarının üzerime çekildiğinin farkındaydım. "Sonra ben yatardım, uyuyormuş gibi yapardım. Beni sırayla kontrol etmeye gelirlerdi. Bazen bana oyuncak alır, gönlümü onunla çalmaya çalışırlardı. Sonra ben büyüdüm, ben büyüdükçe gösterdikleri yalan sevgi de bitti. Belki de gerçekten seviyorlardır, bilmiyorum. Ama bu sevgiyi bana hissettirmediler, Bayan Lena. İşte bu yüzden her şeye pozitif bakmaya çalışıyorum. Sevgi görmedim ama elimden geldiği kadar herkese sevgi göstermeye çalışıyorum. Çünkü benim gibi sevgi görmeyen çok insan var. Çünkü benim gibi gecelerce ağlayan, sonra da kendi gözyaşlarını silen çok insan var. Çünkü dünya sevginin hatrına dönüyor." Gülümsedim. Kendi hayatımı bir nevi ona anlatmıştım. Oysaki ben bu zamana kadar her şeyi içime atmıştım.
![](https://img.wattpad.com/cover/235136301-288-k74304.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dreams of hope • kim namjoon ✔
Fanfic"Sen bir kelebeğe ölümden bahsediyorsun. Eğer kelebek ölümden korksa kanat çırpmak için özgürlüğünü hiçe sayar mı? Bana bak, ruhumun tozlu sayfalarını tırtılken yaktım. Şimdi kelebeğe dönüşüyorum, mürekkep akmış siyah sayfaları yakıp kül ederken ben...