İKİNCİ BÖLÜM:
"Teklif."🎭
Yatağımın tam ortasında oturmuş, dizlerimi kendime çekmiş kara kara düşünüyordum. Annem de gittikten sonra onun odasında ben kalmaya başladım. İki oda bir salonlu kutu gibi evimizde kendimizce yaşayıp gidiyorduk. Kime ne zararımız vardı? Neden böyle bir derde düştük biz? Ne ben, ne de Ayşe biz bunu hak etmedik.
Lise mezuniyetimde bir tek o vardı, tüm güzel sözlerimi ona ithaf ettim. Üniversite sınavına girdiğimde kapıda beni bekleyen yine o oldu. Sınavım iyi geçti, İstanbul Teknik Üniversitesinde mimarlık okudum. Ben de üniversite mezunu, her yere CV bırakıp geri dönüş alamamış işsizler ordusuna katılınca, önüme gelen her işi yapmak zorunda olduğumu hissettim. Zaten okurken bir yandan da geceleri ünlü bir restoranda bulaşıkcılık ve garsonluk yapıyordum. Ailenin başı bendim, mecburdum. Ayşe için her şeyden vazgeçebilirdim ama ben ona örnek olmak istedim. Bu yüzden okulu bitirdim ki, o da okusun. Belki daha önce bıraksaydım okulu, çalışmaya başlasaydım şu an elimde en azından birikmiş param olurdu ve ben şimdi olduğu gibi perişan hâlde olmazdım.
Onun lise mezuniyetinde yine ben vardım. Hem annesi, hem babası, hem de ablasıydım ben onun. Bu durumdan bir an olsun şikâyet ettiğim görülmemiş, duyulmamıştır. O beni binlerce insanın arasında gördüğünde yüzünde oluşan o tebessüm için her şeye değerdi.
Ve bir de üniversite sınav sonuçları açıklanırken ki o anları unutamıyorum hiç. O kadar heyecanlıydım ki... Yıllardır ekip büyüttüğüm bir fidanın meyve vermesini bekliyordum. Ellerimle yüzümü kapatmış ekrana bakamıyordum bile.
"Mama!" dedi heyecanla. Kolumu çekiştirdi. "Hadi ya! Baksana şuna!" Ellerimi paravan gibi iki yana açıp ekrana baktım ve o an minik bir çığlık atmış olabilirim. O an duyduğum guru tarif etmeye kalksam kelimelerim kifâyetsiz kalırdı.
Şimdi düşünüyorum, sadece düşünüyorum. Başka bir şey yapamıyor olmak beni mahvediyor. Verdiğim tüm çabanın bir hiçe dönüştüğünü gördüm o kâğıtlarda. Hâlâ nasıl ayağa kalkabiliyorum hiç bilmiyorum.
Cebimdeki siyah kartı çıkarıp, parmak uçlarımla çevirdim ve numara ile isme baktım. Dolu dolu bir eve duymak istiyorsa, benden isteyeceği şey de büyük olacaktır. Öyle büyük ki, belki de kaldıramayabilirim. Ama bu teklifi yaparken o da farkındaydı başka çaremin olmadığını.
Sırtımı yatağa serip kartı yanıma bıraktım ve tavanı seyrederek oradaki konuşmamızı defalarca kez zihnimde canlandırdım. Geçmişten bugüne olup biten her şey birer birer o tavanda canlandıkça, ben o teklifi kabul etmeye bir nebze daha yaklaşıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEK
General FictionKardeşini yaşatmak için yüklü bir paraya ihtiyacı olan Nilay Kuzguncu, hastane bahçesindeki bankta otururken yanına gizemli bir adam gelir ve ona, ne isterse yapması karşılığında ihtiyacı olan parayı vereceğini söyler. Nilay, başına ne geleceğini b...