BEŞİNCİ BÖLÜM:
"Camgöz."
🎭Bir annenin vermesi gereken tepkiyi verdim, kalbimin nasıl acığını tarif edemezdim. Göğsüme büyük bir adamın indirdiği balyoz darbesini hissedebiliyordum üstelik bunu sadece bir kez değil, defalarca kez yaptığını da... Kulaklarımdaki uğultu, beynimin içinden geçen o şok dalgasıyla açıldı ve ben yere akan su seslerini duymaya başladığımda, çoktan dizlerimin üzerine çökmüş onun üst gövdesini kucağıma almıştım. Kendimi toparladım ve soğukkanlı olmaya çalıştım. Bir elimle bileğinden nabzını ölçerken, diğer yandan iki parmağımı şah damarına yasladım. Nabzı yavaş ta olsa atıyordu. Bu, benim için bir umut daha var demekti.
Hayır onun için değil, benim için.
İyi biri olmam için.
Üzerini havluyla sardıktan sonra onu kucağıma alıp dışarıya çıkardım. İyi ki, taksiciye beklemesini söylemiştim. Bazen farkında olmadığımız şeyler hayat kurtarırdı.
Bizi böyle görünce hemen araçtan inip sıraya dizdiği sorularıyla beraber arka kapıyı açtı. Ayşe'yi kucağımdan indirmeden arka koltuğa yerleşip, "Hastaneye," dedim nefes nefese. "Hemen en yakın hastaneye, lütfen!"
Benden daha telaşlı hâlde sürücü koltuğuna yerleşen taksici, bizi hızla hastaneye yetiştirdi. Acilden sedyeyle aldılar Ayşe'yi. Ben koridorda bir haber beklerken, öne doğru eğilip ağrıdan çatlamak üzere olan kafamı ellerimin arasına almış, içimden onun için dua ediyordum.
Daha önce defalarca kez duyduğum bir insan yine bana seslenince, başımı kaldırıp koridorun solundan bana yaklaşan Pamir Karahan'a baktım. Yüzünde ilk defa bu denli bir endişeye rastlıyordum. Her zamam ifadesiz, umursamaz görünürdü ama bu sefer öyle değildi.
"Nilay, ne oldu?"
"Fenalaştı," diyebildim zarzor da olsa. "Bilmiyorum, hiç bilmiyorum. Sadece bekliyorum, elimden hiçbir şey gelmiyor!" diyip ayağımı sinirle yere vurdum ve kendi eksenimde döndüm.
Omzumda hissettiğim eline baktım. "Nilay, sakin olmaya çalış. Belki aç kalmıştır ve kan şekeri filan düşmüştür."
Gözyaşlarımı silip yavaşça arkamı döndüm. O haki yeşili gözlerinin içindeki merhamet kırıntılarını gördüm ki o kırıntılara Kamelya'nın gözlerinde rastlayamamıştım.
"Aslında dün biraz tartıştık, bana kızınca yemek yemiyor zaten. Haklı da olabilirsin ama durumunu da biliyorsun. Var ya... Ödüm koptu bir şey oldu diye. Onu öyle yerde görünce..." derin bir nefes verip sözlerimi yarıda kestim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEK
Ficción GeneralKardeşini yaşatmak için yüklü bir paraya ihtiyacı olan Nilay Kuzguncu, hastane bahçesindeki bankta otururken yanına gizemli bir adam gelir ve ona, ne isterse yapması karşılığında ihtiyacı olan parayı vereceğini söyler. Nilay, başına ne geleceğini b...