BİRİNCİ BÖLÜM."ÖLÜMÜN KIYISINDA."

97.4K 5.4K 9.1K
                                    

Not:  Hikâye kitaplaşacağı için ilk bölümler sakin geçmektedir, olaylar birkaç bölüm ileride başlayacaktır. Kanlı sahnelerden hoşlanmıyorsanız belirli sahnelerde uyarılar verilecektir. Keyifli okumalar dilerim...

BİRİNCİ BÖLÜM:
"Ölümün kıyısında."

🎭

Yine sofra başındaydık, yine sessizliğe gömülmüştü evimiz. Çorbaya daldırdığım kaşığımı orada bir şeyler arıyormuş gibi dolandırırken, bakışlarımı hemen sağ tarafımda oturan anneme ve onunla karşılıklı oturan babama çevirdim. Birbirlerine bakmadan sadece yemeklerine odaklanıyor olmaları, bu sessizlik beni huzursuz ediyordu. Güya anlamıyordum olan biteni. Onlar öyle düşünüyordu ama altı yaşında olmama rağmen her şeyin farkındaydım.

Onlar birbirini sevmiyordu.

Peki neden evlendiler o zaman? Ya da evlenirken birbirlerini seviyorlar mıydı? Bunu ben bilemem. Belki de birbirlerini artık sevmemelerine neden olan kişi benim. Keşke yok olsam diye düşünürdüm bazen. Ben olmayınca birbirlerini sevecekler ise, yok olayım.

Ama anneme sorduğumda hep şu yanıtı veriyordu: "Çocuksun sen, her şeye karışma!"

Keşke bir kere de, "Çocuksun sen, neden bu kadar üzgünsün? Neden eğlenemiyorsun?" diye sorsalar.

Okul ve ev arasında mekik dokuyordum resmen. Evet, bu üzücüydü ama onlar kavga ederken araya girmek istemiyordum. Zaten babam anneme hiç el kaldırmıyordu, hatta annem ağlasa o da peşinden ağlıyordu. Neden kavga ettiklerini bir türlü anlayamıyordum ki.

2000 yılının sonlarına doğru çok güzel bir haber verdi annem. O haberi vermek için babamın da eve gelmesini istiyordu. Annemi uzun zaman sonra ilk defadır böyle mutlu görüyordum. Bana bile sarıldı, öptü. O bana sarılınca tüm vücudumda bir elektrik akımı yayılmış gibi hissettim ama pozitif bir elektrik. Beni bırakıp mutfağa geçince elimi öptüğü yere koydum, yüzümde asla toparlanamayacak gibi duran bir gülümseme vardı.

İyi bir şey oluyordu.

Peşinden mutfağa geçtim ve eteğinin uçlarını bacaklarıma dolayarak, kendime elbise yaptım yine. O yürüdükçe ben de kuyruğu gibi peşinde dolanıyordum ve hâlimden gayet de memnundum. Annem gülümsüyordu ve bana gülümseyerek bakıyordu. Daha ne isteyebilirdim ki?

"Anne ne haberi?" diye sordum ısrarla. Bu milyonuncu ısrarımdı tabii. "Söyle ya n'olur..." ellerimi ve çenemi tezgâhın kenarına yaslayıp ona kedi yavrusu gibi bakmaya başladım.

Bir yandan doğrama tahtasında salatalık doğruyordu. "Hayır, şimdi olmaz. Babayı bekleyeceğiz, Nilay. O gelince hep beraber öğreneceğiz, şimdilik sürpriz." Bekledim zaten, ama o süre bana asırlar kadar uzun gelmişti.

Babam bir tekstil firmasında usta başı olarak çalışıyordu, işe yeni girmişti ve artık her şeyin daha güzel olacağını söylüyordu. Bazen annemle onu oturma odasında konuşurken yakalıyordum ancak kendimi göstermeden, duvar dibinden dinliyordum.

Annem, "Sanki benim elimde mi? Ben de istiyorum olsun ama olmuyor işte!" gibi şeyler söylüyordu hep. Babamın sıkıntılı nefesleri, bir sigara içmek için kar yağmur demeden dışarıya çıkmasının ardından annemin dağları delecek ah edişlerini işitiyordum. Sanki o ahlar benim içimde dert olup kalıyordu.

KELEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin