Hızlı bir duş alıp hemen odama döndüm. Altıma mavi kot,üzerime beyaz salaş bir tişört giyip saçlarımı kuruttum. İlk önce at kuyruğu yapmayı düşünüp sonra bu fikirden vazgeçtim. Ellerimle hafif dalgalandırıp aynadan kendime baktım. Solgun görünen yüzümü renklendirmek adına, dudak nemlendiricimi sürdüm. Şimdi daha iyi görünüyordum. Sonuçta misafir geliyordu (!)
Kapıdan çıkarken komodinin üzerinde gözüme çarpan parfümü de birkaç kez sıkıp şişeyi yatağa attım. Odadan çıkıp kapıyı kapattığım sırada karşı odanın da kapısı açılmış, Lale çıkmıştı.
Yusuf ve Lale aynı odada kalıyordu. Lale beline oturan uzun bir elbise giyip saçlarını da benim gibi salık bırakmıştı. Gülen yüzüyle beni süzüp hemen yanıma geldi. Birlikte aşağı inip Nilay ablanın yanına gittik. Bizi görünce "Bende size seslenecektim. Bahçedeki misafirlerle ilgilenin benim biraz işim var ayıp olmasın" dedi. Onaylayıp mutfağın bahçeye açılan kapısından çıktık.
Birkaç kadın masanın etrafına oturmuş sohbet ediyordu. Geldiğimizi farkettiklerinde bakışları bize döndü. "Hoşgeldiniz"
Lale neşeli sesiyle kadınları selamlayıp hepsiyle teker teker kucaklaştı. Bakışlar bana dönünce ne yapacağımı bilmeyerek bende "Hoşgeldiniz"dedim.
"Hoşbulduk" dediklerinde Lale'nin yanına oturmuştum.Lale ile sohbet ederken gözleri ara ara bana kayıyordu. En sonunda karşımda oturan kadın konuştu. "Senin ismin ne kızım. Nilayların akrabası mısın?" Diğerlerinin de bakışları bana dönmüştü. "İsmim Ahu. Akrabaları değilim, burada çalışıyorum. Aynı zamanda burada yaşıyorum"
"Kaç yaşındasın"
Yanındaki kadın merakla bakıyordu.
"21 yaşındayım"
Hemen yanımda oturan kadın elini bacağıma koyup "maşallah kızım pek güzelsin" dedi. Açık açık iltifat almaya alışık olmadığım için utanmıştım. Lale kıkırdayıp koluma dürttü. "Kızardın Ahu abla"
Yandan ona bakıp susması için işaret yaptım.Çaprazımda oturan kırklı yaşların başında gösteren beyaz tenli kadın, ciddi bir ifadeyle bakıyordu yüzüme. Birkaç kez göz göze geldiğimizde bakışlarımı kaçırmıştım. En son tekrar baktığımda hala aynı şekilde bakıyordu. Dudakları hareketlendiğinde konuşacağını anlamıştım. "Ailen nerede Ahu?" Yerimde rahatsızca kıpırdanıp "Ailem öldü" dedim. Diğer kadınların acıyan ve üzülen ifadelerinin yanında, soruyu soran kadın sanki istediği cevabı almış gibi başını salladı. Kadının tuhaf hallerinden iyice rahatız olup içeri gitmek için hareketlendim. "Ben Nilay ablaya bakayım"
İçeri girdiğimde Nilay abla tabaklara, yaptığı ikramlıkları koyuyordu. Gözüm kekimi ararken, masaya yan oturmuş bir şeyler yiyen Yusuf'u farkettim. Tabağına dikkatle baktığımda börek ve kekten iki dilim olduğunu gördüm. Böreği eline alıp yerken çaktırmadan ona bakıyordum. Bir taraftan Nilay ablaya yardım ediyor, diğer taraftan Yusuf'a bakıp keki yemesini bekliyordum.
Eli keke uzandığında heyecandan panik yapıp elimdeki kaşığı yere düşürdüm. Burada olduğumu yeni farketmiş gibi bakışları bana döndü. Hiç oralı olmayıp kaşığı yerden aldım. Kekten bir ısırık aldığında gözlerimi yüzüne kilitlemiş vereceği tepkiyi bekliyordum. Fakat o hiçbir tepki vermeden büyük bir ısırık daha alıp yemeye devam etti. Hayal kırıklığıyla önüme döndüm. Ne bekliyordum, benim gibi gözlerini kapatıp bu şahane keki kimin yaptığını mı soracaktı?
Nilay ablaya dönüp "Benim yaptığım limonlu kek nerede"diye sordum. 'Benim' kelimesini özellikle bastırmıştım. "Fırında kızım getir de koyalım"
Göz ucuyla Yusuf'a baktığımda sandalyesini geri çekip ayağa kalktı. Tabakta kekin diğer dilimi duruyordu. Ne yani beğenmemiş miydi?
Sinirle arkamı dönüp fırının kapağını açtım.
"Eline sağlık anne"
"Afiyet olsun oğlum"
Mutfaktan çıkan Yusuf'un arkasından ters ters baktım. Zevksiz diye mırıldandım dilimin ucundan. Beğenmezse beğenmesindi.
Çıkardığım keke tekrar aşkla bakarak masaya koydum. Yusuf'un tabağındaki kek diliminin olmadığını farkedince şaşkınlıkla etrafa bakındım ama yoktu. Görmüştüm buradaydı. Aklıma gelen şeyle gülümsedim. Yemişti yani onu da. Birden bütün neşem yerine gelmiş, şarkılar mırıldanarak devam etmiştim işime.Aldığım iki tabağı masaya bırakmak için bahçeye çıktım. Yeni gelen iki kişiyi farkettiğimde birinin Şule olduğunu gördüm. Diğeri de annesi olmalıydı. Yapmacık bir gülümsemeyle "Hoşgeldiniz"dedim. Şule de beni gördüğüne pek memnun değil gibiydi. Hoşnutsuz bir ifadeyle "Hoşbulduk" dedi. Elimdeki tabakları önlerine bıraktığımda annesi olduğunu düşündüğüm kadının bakışları bana döndü. "Sen şu yeni çalışansın galiba" Sesindeki iğneleyici tınıyla bakışlarımı ciddileştirdim. Ben cevap vermeden Lale lafa karıştı. "Ahu abla bizim çalışanımızdan ziyade ailemizin bir parçası Asiye teyze"
Lale'ye bakıp minnetle gülümsedim. Kadın cevap vermeyip başını sallamakla yetindi. Şule de bakışlarını masaya sabitlemiş, sessiz kalmıştı. Sevmediğim bir kişi daha eklenmişti listeye. Şule'nin annesi. Kapıya yakın duran sandalyeye oturmuş, ortamdan kendimi biraz uzaklaştırmıştım. Genel olarak iyi insanlardı. Şule ve annesi hariç tabi.Herkes sohbete dalmış bir şeyler konuşurken, az önce yanımda oturan kadın bana seslendi.
"Ahu gelsene kızım bu tarafa uzakta kaldın"
"Yok iyiyim ben rahatız olmayın"
Sandalyesini yana kaydırıp "Ne rahatız olması kızım gel hadi" dedi. Sandalyemle beraber yanlarına oturduğumda herkes tekrar sohbetine dönmüştü. Yanımdaki kadının adının Havva, hala tuhaf tuhaf bana bakan kadının isminin ise Birgül olduğunu öğrenmiştim. "Ee Ahu okumuyor musun?" Gözlerimi çay bardağından çekip sesin geldiği yöne baktım. Şule cevap bekleyen bakışlarını yüzüme kilitlemişti. "Hayır okumuyorum" dedim kısaca. Aldığı cevaptan memnun olmuş gibi yerinde dikleşti. "Hmm üzüldüm senin adına. Bende coğrafya öğretmenliği okuyorum" Çayımdan bir yudum alıp ona bakmadan "umarım atanabilirsin" dedim. Lale abartılı biçimde yüksek bir kahkaha attı. Şule ise sinirlendiğini belli eden bir şeklinde baktı. "Atanamazsam da pansiyonlarda çalışmayacağım kesin"
Bakışlarımı meydan okur gibi gözlerine sabitledim. "Keşke burada,bu insanlara çalışıyor olmanın zevkini bilseydin" Şule ima ettiğim şeyi anlamış, yüzü değişmişti. Lale ayağa kalkıp "Hadi ablacım çayları tazeleyelim" dedi.Boşalan bardakları alıp içeri geçtik. Lale çayları koyarken söyleniyordu. "Dua etsin misafirler. Yoksa bilirdim ben onlara yapacağımı" Elimi omzuna koyup baş parmağımla okşadım. "Boşver Lale, sinirlenmeye bile değmez" Kapıdaki haraketlilikle bakışlarım oraya döndü. Yusuf altında eşofman üzerinde tişörtle içeri girmişti. Lale'nin yanına yaklaşıp eliyle saçlarını karıştırdı. "Bana da çay koyar mısın bücür?" Sesi neşeli geliyordu. Lale sinirle elinin altından çıktı. "Koyamam abi kendin koy!" Bardakları alıp hızla bahçeye çıkınca, Yusuf arkasından şaşkınca baktı.
Saatler gibi gelen birkaç saniye sessizliğin ardından boğazımı temizledim. "Biraz sinirliydi"
Bakışları bana çevrildiğinde "Çay koyayım mı?" Diye sordum heyecandan yüksek çıkan sesimle. Bu adamın karşısında anlam veremediğim şekilde heyecanlanıyordum ve bu sinirimi bozuyordu. Ellerini cebine koyup "olur" dedi ifadesiz bir tonla. Dolaptan bardak çıkarıp titreyen ellerimi yok sayarak çaydanlığın kulpunu kavradım. "Açık"
Mutfağı dolduran sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Anlamadığım için yüzüne baktım. Kaşlarıyla çayı gösterdi. "Çay, açık olsun"
Dediği şeyi anladığımda kafamı hızla sallayıp önüme döndüm.Kendimi, ilkokulda öğretmeninden görev almış küçük bir çocuk gibi hissediyordum. Açık olduğunu düşündüğüm çayı koyup fincanı Yusuf'a uzattım. Fincanı alıp mutfaktan çıkarken "Sağol"dedi. Arkasında şapşal gibi sırıtan bir ben bıraktığını bilmeden.
Yüzümdeki ifadeyi bozmadan bahçeye çıkıp eski yerime oturdum. Havva abla bana bakıp "Hayırdır Ahu yüzünde güller açıyor" dedi. Diğerlerinin de bakışları bana döndüğünde Lale neşeyle konuştu. "Abimin çayını verdin mi Ahu abla"
Gülümsemen yavaşça solarken Lale'ye baktım. Dişlerini göstererek gülüyordu. Şule'yi sinir etmek için söylediği şey diğerleri tarafından yanlış anlaşılabilirdi. Göz ucuyla Nilay ablaya baktığımda ifadesiz şekilde masa örtüsüne bakıyordu. Belli ki o da rahatsız olmuştu. Isınan yüzümle cevap vermem gerektiğini hatırlayıp "Verdim" dedim kısık çıkan sesimle. Küçülüp masanın altına girmek istiyordum. Bunun hesabını çok kötü soracaktım Lale'ye.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISSIZ
General FictionYaşadığı hayattan, geçmişinden ve bugününden kaçan bir kız. Gideceği tek yer hiçlik. Kavuşacağı tek kişi kendisi. Fakat öyle olmayacak. Karşısına çıkan kişiler sayesinde daha önce hiç olmamış gibi yeniden varolacak. -ISSIZ-