"Ahu neredesin sen?"
"A-amca"
Numaramı bulmasını bekliyordum ama bu kadar çabuk olması şaşırtmıştı.
"Nerdesin Ahu? Bana hemen yerini söyle. Sen beni rezil mi etmeye çalışıyorsun bunca aleme!"
Yine başkaları. Bir kere beni merak etmesi için neler vermezdim oysa ki.
"Bak soranlara tatile gitti dedim. En kısa zamanda dönüyorsun, Engin beye de ayıp oldu. Şımarıklık yapmayı bırak, adam sana prensesler gibi bakar"Söylediği şeylerle midem kasılmıştı. İçimde beliren nefreti gizleme gereği duymadan konuştum.
"Beni bir daha sakın arama. Ne seni görmek istiyorum ne de o iğrenç hayatı. Ben kendime yeni bir hayat kurdum ve çok mutluyum. Şimdiye kadar yapmadığın bir şey yap ve mutluluğuma gölge olma" Dalga geçer gibi kahkahaya attı. "Yeni bir hayat kurmuş. İki gün sonra paraya ihtiyacın olduğunda görürüm ben seni. Benden başka kimsen yok senin, sokaklarda mı kalacaksın""Evet gerekirse kalırım. Seni görmek istemiyorum artık"
Nefesini dışarı üfleyip "Sana iki gün süre. Geldin geldin, gelmedin bir daha dönüş yolu yok sana" dedi.
Daha fazla konuşmak istemiyordum. "Hoşçakal amca" dedim bıkkınca.
Telefonu kapatıp masanın üzerine bıraktım. 3 çift gözün üzerimde olduğunu hissediyordum. Bakışlarımı kaldırdığımda Yusuf kaşlarını çatmış, Nilay abla ve Lale üzgün şekilde bakıyordu. Amcamın söylediklerini de duymuş olmalıydılar.
Nilay abla anlayışlı bir sesle "Anlatmak ister misin kızım?" Diye sordu.İçimde engel olamadığım bir öfke vardı ve bunu onlara yansıtmak istemiyordum. Bıraktığım telefonu elime aldım. "Ben yukarı çıksam iyi olacak Nilay abla. Yorgunum biraz"
Israr etmeden başını salladı. "Peki yavrum sen bilirsin. Allah rahatlık versin"Odama çıkıp kendimi direk yatağa attım. Uyumak ve hiç uyanmamak istiyordum. Hiçbir şey düşünmeden uyumaya çalıştım ama nafile. Saat gece yarısını geçmiş, ben hala yatakta dönüyordum.
Uyuyamayacağımı anladığımda bahçeye çıkmak için aşağı indim. Mutfağın karşısındaki oturma odasının ışığı yanıyordu. Aralık kapıdan kafamı uzatıp baktığımda Yusuf'un arkası dönük namaz kıldığını gördüm. Bu saatte ne namazı kılıyordu? Ses çıkarmadan izlemeye devam ettim. Düzenli hareketlerle eğilip kalkıyordu. Namazı bitince dua etmeye başladı. Uzun bir süre havada kaldı elleri. Acaba ne diyor diye düşündüm. Ben hiç dua etmemiştim, görmediğim birinden bir şeyler istemek tuhaf geliyordu.
Boğazıma oturan yumruyla kendimi bahçeye attım.
Neydi içimde bu bitmeyen sıkıntı? Neden hiç mutlu olamıyordum? Bu insanların yanında, burada mutluydum ama eksik bir şeyler vardı işte.
Sandalyeye oturup dizlerimi kendime çektim. Kafamı bacaklarıma koyup gecenin sessizliğini dinledim.Gözlerimi açtığımda, aydınlanmış gün ile karşılaştım. Gözlerimi kısıp nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Bahçede, dün oturduğum pozisyonda uyuya kalmıştım. Her yerim tutulmuştu. Ayaklarımı yere indirip bir süre kendilerine gelmesini bekledim.
Üzerimdeki ağırlıkla, gözüm omzuma kaydı. Gördüğüm kumaş parçasını elime alınca hırka olduğunu anladım. Yusuf'un hırkasıydı, acaba o mu örtmüştü sırtıma. Dudaklarımın neden kıvrıldığını anlamıyordum. Mutlu mu olmuştum? Biraz. Etrafa bakınıp kimse var mı diye yokladım.
Hırkayı burnuma götürüp kokladım. Sadece kokusunu merak etmiştim. Mayhoş, iğde kokusunu anımsatan kokuyla dudaklarım biraz da kıvrıldı.
Kapının aniden açılmasıyla hırkayı hızla kendimden uzaklaştırdım. Kapıdan çıkan Yusuf'u görünce ayağa kalktım. Yaptığım şeyi görseydi yerin dibine girebilirdim. Evden çıkacak olduğunu anladığımda yanına ilerledim. Hırkayı uzatıp "Teşekkürler" dedim. Ayakkabısını giyip kafasını salladı. Hırkayı elimden almış karşımda duruyordu. Hala kapıda dikildiğimi farkedince "Pardon" diyerek yana çekildim. Yanımdan geçip bahçe kapısından çıkana kadar arkasından baktım. İçimden küçük bir hakaret edip kendime gelince içeri girmiştim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISSIZ
Algemene fictieYaşadığı hayattan, geçmişinden ve bugününden kaçan bir kız. Gideceği tek yer hiçlik. Kavuşacağı tek kişi kendisi. Fakat öyle olmayacak. Karşısına çıkan kişiler sayesinde daha önce hiç olmamış gibi yeniden varolacak. -ISSIZ-