GİRİŞ

1.5K 92 366
                                    

Ahmet Kaya - Söyle.

Başladığınız tarih:

Hayatın önünüze bir anda ne bırakacağını bilemezsiniz.

Hayat bana en büyük iki armağanını vermişti; birincisi karımdı. Dipsiz bir ormanın içinde kaybolduğumu hissettiren gözleri, güneşi teninde var ettiğini sandığım çehresi, en güzel şiirleri fısıldayıp kendisi bir şiir olan dudakları, beni hayatın ona sağlam iplerle bağladığı örgüleri saçlarında taşıyormuş gibi gördüğüm uzun, kahve saçları....

Bu şans önüme bırakıldığında daha on sekizinde bir delikanlıydım. Ev ve spor salonu arasında giden hayatım, bir anda onu görmemle sarsılmıştı. Daha dün gibi aklımdaydı saçlarını savurduğu anda yüzünü gören anılarım.

Benim eğitmenliğini yaptığım küçük kızın yanına eğilmiş saçlarını okşuyordu, kız ona ağlayacak gibi bakarken benim güzelim, kızı sakinleştiriyordu. Merhametine ilk o zaman tanık olmuştum. Ben yanlarına gittiğimde küçük kız bacağıma sarılıp ondan uzaklaşmıştı. Bana çekinerek dönmüştü elaları, ardından sıcak bir gülümsemeyle başını eğip uzaklaşmıştı.

O zaman anlamıştım hayatımı bu kadına adayacağımı.

Kız arkadaşı ona seslenince adımları hızlanmıştı ve bacaklarına takılan çiçekli eteğini çekiştirerek koşmuştu.

Adı gibi gülden geliyordu güzelliği; Gülin.

Bir anda ev-okul arasında giden hayatıma bir üçlü karışmıştı. Gülin'im aşağı mahallemize yeni taşınan memur bir ailenin tek kızıydı. Spor salonunda karşılaşmamızdan sonra her yerde onu arar olmuştu gözlerim, sokakları karış karış dolaşır onun çehresinin gözlerime döküleceği anı kalbim çıkacak gibi beklerdim.

Annemin pazar torbalarını almak için hızla giderken ikinci defa rastlamıştım ona, annesi gibi duran narin bir kadının yanında bekliyordu ve elindeki poşetleri bir sağ eline bir sol eline alıyordu. Elleri kızarmıştı.

Onu izlediğimi fark etmiş gibi kaldırmıştı gözlerini ve içimi eritecek şekilde ikinci defa gülmüştü bana. Annemin yanıma gelmesiyle gözlerimi ondan zor koparmış, ayaklarım tersine gider gibi yürümüştüm. O gün akşam gruba anlattığımda hepsi gülerek ilk başta alay etmiş sonradan konuyu âşktan açarak konuşmuşlardı.

İlk defa birine o kadar emin duygular beslediğimi onunla ilk konuştuğumda anlamıştım.

Sanki karşısında reşit olmuş bir erkek değil de yeni ergen olmuş bir erkek gibi titriyordum.

Gel zaman git zaman aramızdaki muhabbet iki dakikalık ayaküstü sohbetler değil de telefonda mesajlaşmalara dönmüştü. Sabaha kadar konuşuyor, birbirimizi en yakından tanıyorduk. Hoşlandığımız şeyler, ileride planladığımız hayatlar, üniversiteler, en sevdiğimiz şarkılara kadar bahsetmiştik birbirimize. Annesi gibi Türkçe öğretmeni olmak isterdi hep, Ankara'da en iyi üniversiteyi en iyi derece ile kazanmıştı.

Ben bir kazmaya sap olamamıştım, o hayatıma el atana kadar. Onun gayretleri ile BESYO'yu tutturmuş, Ankara'ya yanına gitmiştim.

Derslerden arta kalan vakitlerde spor salonunda eğitmenlik yapmıştım ve geceleri ne iş gelirse devam etmiştim.

Fakir bir ailenin çocuğuydum.

Babam yatalak hastasıydı annem ise sadece kendine hâyrı olan yaşlı bir kadındı. Bir abim vardı, onlara o bakıyordu ben ise burada kazandığım paranın yarısını onlara gönderiyordum. Gülin'im parasızlığımı hiç düşünmezdi ya da hiç bu yüzden, acaba, demezdi. Bir kere bile dememişti.

MÜCEVHERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin