4 | hearing without hearing

601 126 20
                                    

"Bak, bu..." dedi Taeyong, kendisine kocaman açtığı gözleriyle, büyük bir ilgiyle bakan kıza doğru.
İşaret parmağını önündeki kağıtta gezdirdi.
"... Nota kağıdı."

"Nota?" diye sordu Kirai, kelimenin neredeyse yarısını yutarak.

Taeyong ona başını onaylar gibi salladı.
"Müziği yazarken, duyduğun sesi yazarken yani, kullandığın harflere nota denir. Bunları nota kağıdına yazıyorsun..."
Notaların hepsini teker teker gösterdi.
"... En kalından en tize; Do, Re, Mi, Fa, Sol, La, Si, Do."
Kirai heyecanla gülümsedi ve işaret parmağını kağıdın başındaki sol anahtarına bastırdı.
"Nota!"
"Hayır, hayır..." dedi Taeyong, ona başını iki yana sallayarak.
Sol anahtarını gösterdi.
"... Bu anahtar. Nota isimlerini belirler."
Zaten zar zor çocuğun dudaklarını okuyan Kirai, donuk gülümsemesiyle ona döndü.

"He?"

Taeyong ona hafifçe güldü ve kızın saçlarını hafifçe karıştırdı.
"Bu bir nota değil, bir anahtar. Genelde bununla pek bir işin olmaz, boşver gitsin bunu." dedi, elini 'boşver' der gibi sallayarak.
Kirai, çatık kaşları ve ciddi ifadesiyle elini tıpkı onun gibi savurdu.

"Boşver!"

Taeyong ona ufak bir kahkaha attığında, Kirai onu güldürdüğünü fark ederek heyecanla ayaklarını oturduğu sandalyede sallamaya başladı. Lee Taeyong onun ilk arkadaşıydı. Ona müzik öğretiyordu, ona şarkılar çalıyordu ve bütün bunları o duyamasa bile yapıyordu. Kirai, onun yanındayken yalnızca kendisini daha kötü hissederek duyamadığı için kendisini suçlasa da yine de onun yanında olmayı seviyordu.

Hayatındaki en önemli şey müzik olmasına rağmen benim gibi bir kıza katlanıyorsun.

Çok iyi birisin, Lee Taeyong.

Arkadaşım olduğun için teşekkür ederim.

Kirai, ona bir şey söylemek istediğini göstermek için onun omzuna bir-iki kere dokunduğunda, Taeyong sorar gibi ona baktı.
"Hm?" diye mırıldandı, meraklı bir sesle.
Kirai ilk önce kendisini gösterdi, daha sonra işaret parmağını çocuğa çevirdi.

"İşaret dili..." dedi, Taeyong'un zar zor anlayabildiği bir şekilde.
Gülümseyerek ona başını salladı.
"... Öğreteceğim!"

Taeyong şaşkınca kendisini gösterdi.
"Bana mı?"
Kirai ona onaylar gibi başını salladığında, Taeyong sıkıntıyla iç çekti.
"Seni bazen anlayamadığım için mi?"
Kirai, tekrar başını onaylar gibi salladığında, Taeyong onun saçlarını karıştırdı.

"İyi, ödeşmiş oluruz hem de."

Kirai gülümseyerek, ayağa kalkmış, eşyalarını sınıfa gitmek üzere toplamaya başlamış Taeyong'u izlemeye başladı. Nota kağıtlarını özensizce bir araya toplarken, çellosunu ise sanki kırılgan bir cammış gibi özenle kutusuna yerleştirmişti.

"Bunları al, nota çalışırsın." dedi, birkaç kağıdı Kirai'nin eline tutuşturarak.
Kirai onaylar gibi başını sallasa da gözleri o sırada Lee Taeyong'un elindeki, diğerlerinden farklı nota kağıdına takılmıştı. Diğerlerine kıyasla hiç kırışmamıştı ve özenle korunduğu açıktı. Sorar gibi işaret parmağını ona doğrulttuğunda, Taeyong elindeki kağıdı kaldırdı.
"Bu mu?"
Kirai, başını onaylar gibi salladı.
"Yeni bir şarkı yazıyorum, o." dedi Taeyong, kağıdı çaktırmadan gizlerken.

Ve tüm yeteneğini kaybetmiş, işe yaramaz herifin teki olduğumdan bok gibi bir şey.

Kirai, merakla ona doğru yaklaşarak elini kağıda doğru uzattığında, Taeyong ona onaylar birkaç 'cık'lama çıkartarak kağıdı yukarı doğru kaldırdı.
"Olmaz, bakamazsın." dedi Taeyong, ona başını olumsuz anlamda sallayarak.
Kirai hemen yüzünü düşürüp ona alt dudağını sarkıttı ve kollarını küçük bir çocuk gibi göğsünde birleştirdi.
"Üzgünüm..." dedi Taeyong, onun ifadesine hafifçe gülerek.
"... Sana verdiklerime çalış."

Kirai, birkaç kere zıplayarak Taeyong'un elindeki, havaya kalkmış kağıda ulaşmaya çalışsa da Taeyong gibi ortalama bir çocuğun yanında bile o kadar kısaydı ki pes ederek kendi elindeki kağıtlara döndü.

Taeyong gülümseyerek arkasındaki duvara yaslandı ve onun aklı karışmış ifadesini izlemeye başladı. Duyma yetisi olmayan bir öğrencisi vardı, ne harika... Bir itirazı yoktu gerçi, Kirai onun yanında olduğu sürece aklını hiç olmazsa meşgul tutabileceği bir şeyler vardı. Kötü ya da düşündüğünde kendisine zarar verebileceği şeyler hakkında düşünmeye fırsatı olmuyordu.

Hiç olmazsa Taeyong ona bir süre müzik öğretebilir ve kendisini sırf bu yüzden iyi bir birey olarak sınıflandırarak kendince vicdanını rahatlatabilirdi.

Korkak herifin tekiyim... Gerçekten korkak herifin tekiyim...

"Tek bir gecede görülen en fazla yedi saniyelik rüya..."

Lee Taeyong, duyduğu melodiyle olduğu yerde donakaldı. Kadifemsi, daha önce hiç birisinden duymadığı kadar farklı bir ses kulaklarına dolarken, şaşkınca gözlerini karşısındaki kıza çevirdi. Kızın ne dediğini anlarken büyük bir dikkatle dinlemek zorunda olduğu telaffuzu tamamen kaybolmuş, yerini müthiş güzellikteki bir sesle mırıldanılan, düzgün telaffuzlu bir şarkı almıştı.

"... Eğer görecek olduğum sensen, uyanmak istemiyorum."

Taeyong'un dolmaya başlayan gözleri, kızın odaklanmış yüzünde dolaştı. Gözlerini huzurla kapatmış, başını hafifçe geriye atmıştı. Kahverengi saçları geriye doğru düştüğünden, kulaklarındaki işitme cihazları açığa çıkmıştı.

Bu, nasıl mümkün olabilir?

Hayatında daha önce duyduğu tek şarkı, belki de ona bugün dinlettiğimdi. Üstelik onu bile düzgün duyduğundan emin değilim.

Buna rağmen nasıl bu kadar güzel şarkı söyleyebilir? Bu mümkün mü?

"O..." diye mırıldandı Taeyong, ellerini saçlarından geçirirken.
Gözlerini yavaşça açarak kendisine kocaman bir gülümsemeyle bakan kıza, dolu gözleriyle bakmayı sürdürdü.
"... Nota okumayı bile bilmiyor ama şarkıyı doğru notalarla söyledi."

Belki de... Belki de hayat aslında benden o kadar nefret etmiyordur ve benim gibi çellist bir çocuğa sağır bir kız göndermesinin bir sebebi vardır?

Belki de duymak için, gerçekten duymaya gerek yoktur?




hated by the life itself ➵ lee taeyong✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin