11 | story of a cellist girl✔️

849 126 49
                                    

"Bayan Ho, dünyadaki sayılı sağır müzisyenlerden birisi. Tamamen gerçek bir mucize. Dünya çapında en ünlü çellist bile diyebiliriz onun için, tek kelimeyle bir müzik ikonu. Siz, Ho Kirai'nin menajerleri Bay Nakamoto ve Bayan Minatozaki, bildiğimiz kadarıyla onunla liseden beri arkadaşsınız, yeteneğini nasıl keşfettiniz?"

Nakamoto Yuta ve Minatozaki Sana, kendileriyle röportaj yapmakta olan adamın art arda konuşması yüzünden biraz duraksadılar. Her ikisi de kameralardan dolayı gergindi. Sana, konuşması için Yuta'ya işaret verdiğinde, Yuta ona hafifçe başını salladı.

"Şey... Aslında her şey on yıl önce, bir sonbahar günü başladı..."
İkisinin de suratında bir gülümseme belirdi.
"... Kirai, okula gitmek için karşıdan karşıya geçerken dikkatsiz davrandı ve az kalsın ona çarpmak üzere olan arabadan, onu Lee Taeyong adında bir liseli kurtardı. Taeyong, okulun çellistiydi. İyi bir müzisyendi. O günden sonra Kirai'yle arkadaş oldular ve Taeyong ona müzik öğretmeye başladı."

"Bay Lee demek? Bayan Ho ile hâlâ görüşüyorlar mı?" diye sordu adam, not defterine notlar alarak.

"Lee Taeyong, son şarkısını ve çellosunu Kirai'ye bıraktı, ardından ne yazık ki aramızdan ayrıldı. Çoktan gitmeye karar vermişti fakat çevresindeki kimsenin onu hatırlamayacağını düşünüyordu, bir şeyler yapması gerek gibi hissetmiş olacaktı ki biraz daha kalmaya karar verdi. Bu süre zarfında Kirai'yle zaman geçirdi ve görünüşe bakılırsa, gerçekten de dünyayı terk etmeden önce, tıpkı istediği gibi büyük bir iz bıraktı. Şimdilerde herkesin hayranlıkla baktığı bir müzisten yarattı." dedi Minatozaki Sana, erkek arkadaşının elini tutarak.

Lee Taeyong'dan ve o olaylardan bahsetmeyeli uzun zaman olmuştu. Şimdi kalkıp birden bunlar hakkında konuşmak, ağır geliyordu.

"İlginç. Yani Ho Kirai, lisedeki, ölen sevgilisi sayesinde çelloya başladı?" diye sordu adam, şaşkınca.
"Onların ilişkisine sevgililik demezdim, çok daha karmaşık bir şeydi onlarınki. Daha çok yağmur ve gökkuşağı gibi. Taeyong olmasa Kirai asla olmazdı, Kirai ise Taeyong'un gidişini en fazla daha az üzücü bir hâle getirebilirdi. Taeyong'un onu gerçekten sevdiği için yanında tuttuğundan bile emin değilim, o sadece üzerinde iz bırakabilecek birisini istiyordu fakat bilemiyorum, birlikte geçirdikleri süre boyunca belki de gerçekten onu sevmiştir."
"Ona bakmayın..." dedi Sana, Yuta'ya kötü bir bakış atarak.
"... Fazla kötümser sadece. Taeyong elbette iz bırakacak birilerini istiyordu fakat sırf bu yüzden Kirai için işaret dili falan öğrendiğini hiç sanmıyorum."

Adam onlara hafifçe gülerek konuyu değiştirdi.
"Ho Kirai ayrıca oldukça uzun, kahverengi saçları ve pembe saç kurdelesiyle hatırlanıyor. Bunun bir hikâyesi var mı?" diye sordu, merakla.

"Bildiğimiz kadarıyla kurdele, Taeyong'un hediyesi, bu yüzden onu hiç çıkartmıyor." dedi Sana.
Yuta, Sana'yı başını sallayarak onayladı.
"Sık sık Taeyong'un onun saçlarını okşadığını hatırlıyorum. On yıl oldu gerçi ama hâlâ Kirai'yle ilk karşılaşmam aklımda. Müzik odamızın duvarında içeriyi gösteren, büyük bir cam vardı, bir pencere gibi düşünün. Taeyong'un içeride çello çalışını çekingen gözlerle, dışarıdan izliyordu. O gün, onu içeri soktuğumda da Taeyong onun saçlarını gülümseyerek okşamıştı. Belki de devamlı saçlarını sevdiğinden dolayı kestirmiyordur, Kirai biraz duygusal bir kız, size saçma gelebilir ama bence sebebi bu." dedi, eski zamanları hatırlayarak.

"Size röportaj için çok teşekkür ederim, onur duydum..." dedi adam, o ikisiyle el sıkışarak.
Sana ve Yuta, ayaklanarak hafifçe eğildiler ve adama selam verdiler.
"... Bir müzik efsanesinin hikâyesini öğrenmek bir onurdu."
"Kusura bakmayın, asıl biz teşekkür ederiz. Keşke daha fazla süremiz olsaydı ve daha detaylı konuşabilseydik ama biliyorsunuz, menajerlerin pek vakti olmuyor." dedi Sana, hafifçe gülümseyerek.

O ikisi, adama hafifçe eğilerek tekrar selam vererek odadan çıkmak üzere hareketlenmişlerdi ki Yuta, duraksadı ve arkasına döndü.

"Bu arada, beyefendi..."

Kendisine merakla dönen adama hafifçe gülümsedi.

"... Bu, bir müzik efsanesinin hikâyesi değildi. Bu, yağmurlu bir sonbahar günü başlayan, çellist bir kızın hikâyesi. Çellist çocuğun tamamlayamadığı, bu yüzden sağır bir kızın tamamlayacağı, yarım bir hikâye."

Son kez adama selam verdi ve kız arkadaşıyla beraber, el ele oradan uzaklaşmaya başladı.

Bu, çellist çocuğun tamamlayamadığı, bu yüzden sağır bir kızın tamamlayacağı, yarım bir hikâye.

Sayonara.











🎉 hated by the life itself ➵ lee taeyong✔️ hikayesini okumayı bitirdin 🎉
hated by the life itself ➵ lee taeyong✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin