6 | rainbow after the rain

568 122 21
                                    

"Hey, Kirai..." diye homurdandı Lee Taeyong, huysuzca yanağını eline yaslarken.
Kendisine ilk defa çatık kaşları ve ciddi suratıyla bakan kızın kaşlarının ortasına işaret parmağını bastırdı. Bu sayede kızın kaşları da hemencecik havalanmış ve kırışık alnı düzelmişti.
"... Ben yoruldum."

Kirai, tekrar eski ifadesine dönerek onun işaret parmağına vurdu ve kollarını göğsünde birleştirerek başını ondan tersi tarafa çevirdi.

Ardından gıcık bir ifadeyle kulaklarını göstererek, duymuyorum der gibi başını salladı.

Taeyong, onun sinsi hamlesi karşısında kocaman açılmış gözleri ve aralanmış dudaklarıyla kahverengi saçlı kıza bakakaldı. Kırk dakika kadar bir süredir Kirai, Taeyong'a işaret dilini öğretmeye çalışıyordu. Temel şeyleri bilse de Kirai ona hep daha fazlasını, aynı gün yüklemeye çalıştığından yorulmuştu.

Fakat şimdi bu zayıf, küçük kız, onu işaret dili kullanmak zorunda bırakıyor ve resmen onunla dalga geçiyordu.

Taeyong iç çekerek sağ elinin parmaklarını bir halka olacak şekilde, çocukken yaptığı görünmez dürbün gibi başparmağıyla birleştirdi. Ardından işaret ve orta parmağını barış işareti yapar gibi kaldırsa da elini yan yatırarak başparmağını kaldırdı.

Tamam.

"Oldu mu?" diye homurdandı, huysuzca.

Kirai ona kocaman gülümsedi ve sağ elini yumruk yapar gibi kaldırdı, ardından bileğinden kırarak yumruğunu aşağı yukarı hareket ettirdi.

Evet.

Taeyong ona dudağının ucuyla gülümsedi ve kızın saçlarını hafifçe karıştırdı. En ufak şeylerden bu kadar mutlu olması Taeyong'u gerçekten çok şaşırtıyordu. Taeyong'un aksine elindekilerle mutlu olmayı bilen bir kızdı.

Taeyong üzücü, gereksiz yağmurdu, Kirai ise güzel, rengarenk gökkuşağı. Yine de Kirai'nin güzelce tepeden ışıldaması için Taeyong'a ihtiyacı vardı.

Sorun değil, tam da bu yüzden buradayım. Sen rengarenk parla diye yeryüzüne yağacak, geri bulutlara yükselecek, sırf sen tekrar gülümse diye tekrar tekrar yağacağım. Arkamda beni hatırlayan birisini bırakacağım.

Varlığım birisinin hayatında önemli olsun istiyorum, bunu yaptığımdan emin olacağım.

"Ne öğretmek istiyorsun?" diye sordu Taeyong, ellerini hızlıca hareket ettirerek.
Kirai, onun işaret dili kullanmasına gülümseyerek sağ elini ona gösterir gibi kaldırdı. İşaret, baş ve serçe parmağı açıkken, orta ve yüzük parmağını kapattı. Ardından elini ona doğru salladı.

Seni seviyorum!

"Bu işaretin anlamı ne?" diye sordu Taeyong, merakla.
Kirai işaret ve orta parmağını üst üste attı, ardından başını iki yana sallayarak kıs kıs gülmeye başladı.

Sana söylemeyeceğim.

Taeyong, ona gözlerini kısarak iç çekti.
"Şu kız..." diye tısladı, bıkkınca
İşaret, baş ve orta parmağını kaldırdı, ardından orta ve yüzük parmağını kapattı.
"Böyle mi?" diye sordu, elini onun gibi sallayarak.

Kirai, ufak bir kahkaha atarak ona hızlı hızlı başını salladı. Elleri ağzına örtülmüş, gözleri heyecanla parlamıştı. Taeyong ona hafifçe gülümsedi. Yaptığı işaretin ne anlama geldiği hakkında hiçbir fikri yoktu fakat Kirai'yi bu kadar mutlu ettiğine göre sık sık yapmalıydı.

Bunu yapabildiğim kadar çok yapacağım.

"Gelecek aya..." dedi Taeyong, yanındaki çello kutusunu kucağına çekerken.
"... Ulusal bir festival var. Bir şarkı hazırlamam gerek."
Kirai, yüzündeki hayranlık dolu gülümsemeyle ona döndü. Lee Taeyong gerçekten harikaydı. Çello çalıyordu, Kirai birkaç kez müzik odasına habersiz davrandığında gizlemeye çalışmıştı ama bazen şarkı söylüyordu, yakışıklıydı, cesurdu... Kirai gerçekten ona imreniyordu. Keşke Taeyong bu kadar iyi niyetli olmasaydı, Kirai gibi bir kızla konuşuyor, sırf onun için işine yaramayacağını bile bile işaret dili öğreniyor, vaktini harcıyordu.
"Bu yüzden senden bir iyilik isteyeceğim, Kirai."

Kirai, şaşkınca kaşlarını kaldırdı. Taeyong dahi bir müzisyendi. Onun gibi bir kızdan nasıl bir yardım isteyebilirdi ki?

Yine de, ne olursa olsun Kirai onu hayal kırıklığına uğratmamak için elinden gelen her şeyi yapacaktı.

Kaşlarını çattı ve yumruğunu havaya kaldırdı, ardından onaylar bir 'hm!'lama çıkarttı.

"Teşekkürler, Kirai." dedi Taeyong, ona hafifçe gülerek.
Kızın saçlarını hafifçe okşadı.
"Senden benim için şarkı söylemeni istiyorum."
"Eh?" diye sordu Kirai, kocaman açtığı gözleriyle ona dönerek.

Notaları daha yeni yeni ezberlemeye başlamıştı. Müzik hakkında ne biliyordu ki? Duymuyordu bile, nasıl böyle bir şeyi yapabilirdi? Taeyong için her şeyi yapmaya hazırdı, elinden geleni de yapardı fakat böyle bir isteği yerine getirebilir miydi bilmiyordu.

"Olmaz mı?" diye sordu Taeyong, dudaklarını hafifçe büzerek.
Başını yana eğmiş, kızın hafifçe önüne eğdi yüzüne doğru eğilmişti. Kirai ona kaçamak bir bakış attı ve gergince kucağındaki elleriyle oynamaya başladı.
"Nasıl?" diye sordu Kirai, peltek konuşmasıyla.
Taeyong ona hafifçe gülümsedi.

İşaret parmağını önce sağ göğsüne, ardından bir yarım daire çizerek sol göğsüne götürdü. Elini tokalaşır gibi öne uzattı. Sonra da uzattığı elinin kenarını, diğer elinin avcuna iki kez sürttü.

İyi olacağız.

"Ben her şeyi hâlledeceğim. Bana güveniyor musun?" diye sordu, yüzünü onun yüzüne biraz daha yaklaştırarak.
Kirai, onun kendisine bu kadar yakın oluşu yüzünden bir anda göğüs kafesini dövmeye başlayan kalbine elini bastırdı. Şimdi Taeyong'a yakından bakınca fark etmişti de, gözünün altında kelebek şeklinde bir iz vardı. Lee Taeyong'un bu kadar yakından bakmanıza rağmen görebileceğiniz tek kusuru bile çok güzeldi.
"Şartım var."
Taeyong kızın anlaşılmaz telaffuzuna yavaş yavaş alıştığından olsa gerek, onu anlayarak tek kaşını kaldırdı.
"Nedir?"
Kirai ellerini onun iki yanağına yerleştirdiğinde, Taeyong şaşkınca kaşlarını kaldırdı. Gözleri hafifçe büyümüştü.
"Ne oldu?" diye sordu, kızın kırpıştırdığı gözlerine bakarak.

Kirai, ona şirince gülümsedi ve kısılan, birer çizgi şekli almış gözleriyle, neşeyle bağırdı.

"Taeyong, mutlu olalım!"

"Ha?" diye sordu Taeyong şaşkınca.
"O nereden çıktı?"
Hâlâ yanaklarına ellerini bastırmış, ona bakan kızın alnına elini koydu.
"Ateşin de yok, ne oluyor?"

Genç kız, bir anda Japonca konuşmaya başladı.

"Nefret ediyorum..." dedi Kirai, onun yanaklarını hafifçe sıkarak.
zücü şarkılardan nefret ediyorum!" 

Taeyong'un iyi bir Japoncası olduğunu fark etmiş olmalıydı. Taeyong ona bazen hayret ediyordu, çevresindeki her şeye çok dikkat ediyor, her şeyi inceliyordu. Büyük ihtimalle Taeyong'un yazdığı Japonca şarkıları görmüştü.
Kirai, tekrar gözleri kısılana kadar gülümsedi ve bağırdı.
"Hadi, mutlu olalım!"

Taeyong onun yüzünde duran ellerini tutarak yüzünden çekti fakat kızın ellerini tutmayı bırakmadı.

"Hm." diye mırıldandı, onaylar gibi.
"Sana üzücü bir şarkı söyletmeyeceğim. Söz."

Kızı ellerinden çekerek kendisine doğru yaklaştırdı, ardından kollarını ona sararak tek elini Kirai'nin saçlarına daldırdı.

Mutlu ol, Kirai.

Arkamda bıraktığım tek kişi olarak; varlığını, hayatını etkilediğim tek kişi olarak beni gülümseyerek hatırla.

Mutlu ol.

Çünkü üzücü şeylerden nefret edersin. Benden de nefret etme.













hated by the life itself ➵ lee taeyong✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin